BIST 9.080
DOLAR 32,36
EURO 34,96
ALTIN 2.325,62
HABER /  POLİTİKA  /  CHP

CHP'li yeni vekil: Kürt sorunu yoktur!

CHP'nin Denizli milletvekili Kazım Arslan ilk röportajını internethaber.com'a verdi. Arslan'ın en dikkat çeken açıklamalarından biri "Kürt sorunu yoktur" oldu.

Abone ol

NESRİN YILMAZ
İNTERNETHABER-ANKARA

CHP'nin Türkiye genelinde en çok oy artışı gösterdiği illerden biri Denizli oldu. 5 AKP'li ilçe belediyesinde, bir MHP'li belediyede CHP birinci sıraya ulaştı.  aynı zamanda 2014 yerel seçimlerde CHP'nin Büyükşehir Belediye Başkan Adayı olan Kazım Arslan gerek CHP'li gerekse diğer partilere oy veren seçmenin son genel seçimlerde Denizli'de büyük oranda CHP'de birleştirmeyi başaran örgütte yer aldı.

Yerel seçimlerde, Büyükşehir'de yaklaşık yüzde 40 oy oranına ulaştı, genel seçimlerde de bu başarısını devam ettirerek AKP'nin bir milletvekilini CHP'ye kazandırdı. 

CHP'nin çiçeği burnunda vekili Kazım Arslan ilk röportajını da internethaber.com'a verdi. Dünkü Meclis Başkanı seçimini değerlendiren Arslan, MHP'nin tavrının AKP'nin önünü açmak yönünde olduğunu söyledi. 

HDP'nin Anayasal düzen içinde bir seçime girerek barajı aştığını belirten Kazım Arslan, çözüm sürecine ilişkin çok konuşulacak açıklamalar yaptı. Arslan, "Türkiye'de Kürt sorunu yoktur, Doğu sorunu vardır" dedi.

-Nasıl değerlendirdiniz dünkü seçimi, MHP'nin tavrı AKP'ye destek gibi algılandı, sizce de öyle miydi?

AKPLİ ADAYIN ÖNÜNÜ AÇTI

MHP'nin açıklaması dolaylı olarak AKP'nin adayının seçilmesine olanak sağlayacak ve önünün açılması şeklinde olmuştu. Zaten sonuçta o noktadan çıkmıştı. Onların boş oy kullanması demek CHP'nin adayı olan Deniz Baykal'a oy gitmeyecek demektir. Zaten Deniz Bey'in alacağı oy grubumuzdan çıkan oy değildi, HDP'den bir kısım verenler çıktı, dolayısıyla 182 oyda kalınca 258 oyla İsmet Yılmaz arkadaşımız seçilmiş oldu, hayırlı olsun. 

BİR KOALİSYON ÖN HAZIRLIĞI DA OLABİLİR 
 
Tabii daha farklı da olabìlirdi. Bir koalisyon anlaşması şeklinde bunun telakki edilmesi, bunun bir alt yapısının, bir ön hazırlığının göstergesi de olabilir, o şekilde düşünülebilir, süreçte ne olur, AKP'nin tavrı nasıl olacak, hükümeti kurma görevi verilen Davutoğlu nasıl bir tavır sergileyecek, hangi teklifleri sunacak, bekleyip göreceğiz. 

-İsmet Yılmaz'ın seçilmesi erken seçimin ayak sesleri olarak yorumlandı, siz de böyle yorumluyor musunuz?

SANDIKTA SONUÇ DEĞİŞMEZ 

Bu, AKP ile MHP'nin bir koalisyon altyapısının hazırlanmasına yönrlik bir seçim sonucudur. Tabi burada teklifler ne olacak, talepler ne olacak, nasıl şartlar ortaya gelecek bunların hiçbirini bilmiyoruz. Ben erken seçimle ilgili düşünceye katılmıyorum, birincisi, bu Meclis daha yeni ortaya çıktı, dolayısıyla Haziranda yaptığımız seçimin arefesinde yapılacak bir seçimin sandıkta sonuçları değiştirmeyeceğini düşünüyorum.

SEÇİM KONUSU GÜNDEMDEN ÇIKARILMALI 

İkincisi, bir buçuk senede üç tane seçim geçirdik, dolayısıyla bir dördüncü seçimi Türkiye'nin kaldırma imkanının olmadığını düşünüyorum. Ama tabii iş çıkmaza girerse, belirli şartlar zorlanırsa, koalisyon kurma girişimleri yapılırsa sonuçta ben bir hükümetin mutlaka bu Meclis'ten çıkacağını düşünüyorum. O nedenle artık seçim konusunu Türkiye'nin gündeminden çıkarmak gerektiğini düşünüyorum. Daha fazla seçimle uğraşmak, seçim konusunda konuşmak Türkiye'nin yararına olmayacaktır, o nedenle vatandaşın beklentisi de bir an önce bu tablo karşısında bir koalisyonun kurulması ve çalışmaya başlamasıdır.

ERKEN SEÇİMİN KİMSEYE FAYDASI OLMAYACAKTIR 
 
Geçmişte bunlar yaşandı, birçok koalisyonlar geldi geçti. Ben bu dönemde de koalisyonun olabileceğini ve çalışabileceğini düşünüyorum. Zaten bu tabloya göre farklı bir şey söylemek de mümkün değil, dediğim gibi bir erken seçimin ne ülkeye, ne siyasi partilere ne de seçilmiş arkadaşlara bir faydası olmayacaktı daha çok yük getirecektir.
 
-En çok dillendirilen ve en mantıklı görüldğü söylenen koalisyon, AK Parti-CHP koalisyonu, siz bir CHP milletvekili olarak bu koalisyona nasıl bakarsınız?

TABANIMIZ AKP İLE KOALİSYON İSTEMİYOR 
 
Açıkçası, bizim tabanımız AKP ile ilk fırsatta böyle bir koalisyonu istemiyor, grubumuzda da böyle bir eğilim yok. Tabii şartlarımız var, Genel Başkanımız da bu konuyu değerlendirdi ve çıkan karar çerçevesinde 14 şart ortaya koydu. Bu şartlar çerçevesinde oturulup neler konuşulabilir, tabii bunları gelecekte yetkili kurumlar karar verecek ve görüşmeler yapılacak ya da yapılmayacak, açıkçası bu konuda fazla konuşma imkanımız yok.

AKP TABANI İLE MHP TABANI İÇ İÇE 
 
Ama şunu açıkça görüyorum MHP'nin tabanı ile AKP'nin tabanı iç içe. Özellikle yarıya yakın bir kesim hem AKP hem MHP içinde. Böyle bir yapı var, bu yapı da bu işin daha çabuk olacağını ve daha uzun ömürlü olacağını düşündürtüyor. Bu nedenle AKP ile lk fırsatta bir koalisyon düşünmek CHP'nin yararına olmaz.

-MHP HDP ile ilgili çizgisini baştan belirledi, HDP'yi yok sayıyorum diyor, siz ne düşünüyorsunuz HDP için?

HDP TÜRKİYE GERÇEĞİDİR 
 
HDP, mevcut sistem içinde, Anayasal düzen içinde bir seçime girmiştir ve seçim sonucunda da yüzde 13 oy almıştır. dolayısıyla barajı aşmış ve 80 tane de milletvekili çıkarmıştır ve tabii bu bir Türkiye gerçeğidir. HDP'nin Meclis'e girmesinde bir sıkıntı yok. Önemli olan şu; HDP'nin tavrı, konumu, istekleri, yaklaşımları ne şekilde olacak, bunları biraz bekleyip görmek lazım.

HDP ŞU AN SESSİZ BİR MUHALEFET HAREKETİ GÖTÜRÜYOR 
 
Şu anda sessiz bir muhalefet hareketi götürüyorlar, çok fazla bir problem yaratan noktada değiller, bir Türkiye partisi olmaya doğru da bir yaklaşımları ortaya çıkıyor. Dolayısıyla Meclis'te de olsun, dışarıda da olsun HDP eskisi gibi çok keskin görünmüyor. O nedenle çalışabilen bir Meclis olacağını düşünüyorum. Tabii birçok yerlerde onların da kendilerine göre hedefleri var, ona göre de bir şeyler ortaya çıkaracaklardır. Tabii, hükümetin kurulmasından sonra neler ortaya çıkar, hangi talepleri ileri sürerler, nasıl bir çözüm yolu önerirler, bunları zamana içinde göreceğiz.

HDP'YE KARŞI DEĞİLİM 
 
Ben HDP'ye karşı değilim, Anayasla çizgide yürüdükleri sürece, yasal çerçeve içinde kaldıkları sürece, PKK ile el ele olmadıkları sürece, onlardan ve silahtan da uzak durdukları sürece bence Anayasa çerçevesinde, siyasi partiler Kannu'na göre kurulmuş bir parti olarak görüyorum. 4 tane parti var Meclis'e giren, Meclis'in tablosu da bugünkü şartlarda bir koalisyona işaret ediyor, orada herkesin kendine göre bir hesabı var. O çerçevelerde çalışmalarımızı sürdürmeye kararlıyız.

-Çözüm süreci hakkında ne düşünüyorsunuz? 

KÜRT SORUNU YOKTUR 
 
Ben çözüm sürecinin iyi götürülmediğini düşünüyorum. Çözüm süreci içinde yer alan birçok görüşmeler, konuşmalar, tamamen çözümsüzlüğe doğru götürülen bir konuma getirdi meseleyi. Ben Türkiye'de Kürt sorunu olduğunu düşünmüyorum. Türkiye'de bir Güneydoğu, Doğu sorunu vardı. Çünkü Kürt sorunu olmuş olsa, sadece Güneydoğu'da yaşayan bir Kürt kesimi, vatandaşı olur, Batı'yla irtibatı olmayan, Türklerle irtibatı olmayan, iş ilişkisi, evlilik ilişkisi, dostluk ilişkisi olmayan bir yapı olurdu. 

KÜRT SORUNU OLSAYDI... 
 
Bu nedenle Doğu'daki Kürtler kadar Batı'da da Kürtler yaşıyor. Dolayısıyla sorunlu olan bir durum olmuş olsa, Batı'da bunların iş yapması vatandaşlarla birlikte olması, evlilik yapması, birlikte yaşaması mümkün olmaz. O nedenle ben Kürt sorunu olarak görmüyorum ama Güneydoğu sorunu olarak gerçekten önemli bir sorun olduğunu, Doğu sorununun olduğunu düşünüyorum. bu sorunun da oturulup konuşularak çözülebileceğini düşünüyorum.
 
-Nedir sizce çözümü?

HA BİRE TALEP EDİYORLAR, HA BİRE İSTEKTE BULUNUYORLAR 
 
En başta PKK'nın silahı bırakarak, görüşmelerin o çerçevede yapılmasını daha mantıklı görüyorum. Silah masanın üzerinde durduğu sürece bu sorunun çözülme olanağı da yok. Çünkü onlar ha bire talep ediyorlar, ha bire istekte bulunuyorlar, hatta hükümet en sonunda patladı, "ne istedilerse verdik" dedi. Demek ki artık verilecek bir şey kalmamış, bu nedenle silahların bırakılıp, kültüreli sosyal,yaşama haklarıyla ilgili sosyal düzenlemeler getirilebilir diye düşünüyorum. 
 
Orada birinci etapta bir güvenli sorunu var. O güvenlik sorununun çözülmesi gerektiğini, sınır güvenliğinin mutlaka sağlanması gerektiğini düşünüyorum. Türkiye topraklarında yaşayan Kürt vatandaşlar için PKK'dan korkulan değil, kendisini tamamen devletin güvencesinde hissettiği bir ortam yaratılması gerekir.
 
Ben bu konuda özellikle dört önemli nokta üzerinde duruyorum;
 
-Kürt sorunu olmadığı için, en başta güvenlik sorunu çözülmeli...
 
-Eğitim sorunu var, bütün vatandaşların kendi dilelrinde eğitim görmesi, öğrenmesi gerekir ama tabii Türkçeyi mutlaka bu ülkede yaşayan vatandaş olarak öğrenmesi gerekir. Ana dilde eğitime karşı değilim. Ana dil eğitimi alabilir ama Türkçeyi mutlaka bilmeli.
 
-Orada mutlaka bir toprak reformu olmalı. Bu toprak reformunun da oradaki ağaların, şeylerin elinde bulunan toprakların devletleştirilerek, o toprakları kullanan vatandaşlara intiba hakkı verilmek suretiyle belli bir süre içinde onlara bırakılmalı. Eğer toprakları kullanıyorsa, 15-20 yıl sonra da mülkiyeti verilmeli. 
 
-Orada iş olanakları da yeterli değil. Devlet ya kendisi oralara fabrika yapmalı, istihdam yaratmalı ya da özel sektöre çok özel teşvikler vermek suretiyle fabrikaların yapılmasını sağlamalı. 
 
Türkiye, bu dört ana noktada kilitlenirse, bunların üzerine de cesaretle gider, masraftan giderinden korkmadan çekinmeden, devlete yük olacak diye düşünmeden 
çözüme noktasına giderse ben 10-15 senede bu işin tamamen sıfırlanacağını düşünüyorum.