BIST 10.677
DOLAR 32,22
EURO 34,94
ALTIN 2.418,47

CHP, Ordu ve Medya...

Bundan daha iyi bir dönem olabilir mi?

Genel seçim yapılmış, tek parti iktidarı çıkmış…

Yeni Cumhurbaşkanı seçilmiş…

Yeni hükümet kurulmuş…

Dünyaya açılmış bir Türkiye…

Ekonomi kontrol altında…

Gelişen ve kalkınan bir Türkiye…

 

Ama bunları göremeyen bazıları hala eski söylemlerini sürdürüyor.

 

Başta CHP…

Aylardır medyayı, halkı, orduyu, hatta seçim sonrasında diğer siyasi partileri kışkırtmaktan başka yaptığı bir şey yok.

 

Deniz Baykal seçime kadar oy toplamak için kışkırttı durdu.

Hezimete uğradığı seçim sonrasında da koltuğunu korumak için kışkırtmaya devam ediyor. Kendi partisi içinde bile artık yüzünü görmek, sesini duymak istemiyorlar. Genel seçimden ders çıkarsın. Onun sınavı artık Meclis"te değil, CHP Genel Kurulu"nda. CHP artık çehresini de, söylemini de değiştirmelidir.

 

Sonra ordu…

Türkiye"de ordu, halkın ta kendisidir.

Birinci görevi, halkın iktidarını korumaktır.

Türkiye Cumhuriyeti"nin bekçisidir.

Genelkurmay, Başbakanlığa bağlıdır.

Başkomutan, Cumhurbaşkanı"dır.

Ordu, emir komuta zincirine gösterdiği özeni, ülkenin bütünlüğü için de göstermelidir.

Astın üste riayeti, varsa görüşlerini ve uyarılarını üstüne bildirmeyi gerektirir.

Yayın organlarında olmak, ordunun işi değildir.

Hele hele seçim kaybetmiş siyasi partilerin söylemleri, ordunun söylemi olamaz.

 

Ve medya…

Medya dördüncü kuvvettir.

Bu gücünü, yasama, yürütme ve yargı gibi, ülkenin bütünlüğü için kullandığı sürece, dördüncü kuvvet olma özelliğini korur. Aksi halde halkın güvenini ve bu gücünü kaybeder.

Evet, gazeteler için daha çok satabilmek, televizyonlar ve radyolar için de daha çok izlenmek vazgeçilmezdir.

Evet, icraatı denetlemesi, takip etmesi, varsa yanlışları eleştirmesi beklenir medyadan.

Ama, ülkenin menfaatleri her şeyin üzerindedir.

Ülke var olduğu sürece, medya da var olacaktır.

Medya, kendi menfaatlerini ülke menfaatlerinin üzerinde tutamaz. Buna hakkı yoktur. Dördüncü kuvvet olması, bu sorumluluğundan kaynaklanır.

Medya, demokrasiyi savunduğu sürece “Hakimiyet Milletindir” ilkesini unutmamalıdır.

Halka rağmen, halkın iktidarına rağmen, halkı küçük görmek, ayrımcılık yapmak, halka hakaret etmek, çoğunluğa hükmetme çabaları ile kurum ve kuruluşları kışkırtmak medyanın hiç mi hiç, işi değildir.

 

Son günlerde bazı yazarların milletin hakimiyetini kabullenmeye başladığını gördüğümüz gibi, artık medyadan millete ve onun hakimiyetini temsil eden meclise saygı göstermesi bekleniyor.

 

ELEŞTİRMEK HERKESİN HAKKIDIR AMA…

 

Evet, eleştirmek, herkesin hakkıdır.

Kişilerin yapısal özellikleri, bakış açıları, inançları birbirinden farklıdır.

Bu da çok doğaldır. Yoksa herkes robot gibi birbirinin aynısı olurdu.

Türkiye Cumhuriyeti"ni oluşturan bu özellikler çok zengindir.

Türkiye Cumhuriyeti"nin bu zenginliği, aynı vatan ve aynı bayrak altında yaşamaktadır. Bu ülkenin bir Anayasa"sı ve Yasaları vardır. Laik ve sosyal bu yapı altında tüm vatandaşlar eşittir.

 

Seçme ve seçilmenin yasaları vardır.

Bu yasalara uyanlar seçerler…

Seçilenler de bu yasalara uygun olarak seçilirler…

Halkın seçtiğine karşı çıkmak, halka karşı çıkmaktır.

Hele hele yasalara uygun olarak seçilmiş, Başbakanlık yapmış bir vatandaş, Cumhurbaşkanı seçilmişse ve onun kişiliğine karşı çıkılıyorsa, bu durum tüm bu yasaları reddetmek anlamına gelir.

 

Türkiye Cumhuriyeti çatısı altındaki herkes, her kurum  sorumluluğunu bilmelidir.