BIST 9.717
DOLAR 32,50
EURO 34,94
ALTIN 2.440,72
HABER /  GÜNCEL

Binali Yıldırım'dan dikkat çeken af açıklaması: Erdoğan kapıyı kapatmadı

TBMM Başkanı Binali Yıldırım af teklifi konusunda Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın kapıları kapatmadığını ifade eden Yıldırım, ABD ile ilişkilerin düzelebilmesi için Amerika'nın 3 adımı atması gerektiğini söyledi.

Abone ol

Türkiye Büyük Millet Meclisi (TBMM) Başkanı Binali Yıldırım, Özbekistan dönüşü uçakta gazetecilerin sorularını yanıtlayan Binali Yıldırım, FETÖ, MHP'nin af teklifi ve ABD ile ilişkiler konusunda önemli açıklamalarda bulundu.

İşte Yıldırım'ın açıklamaları

Amerika Birleşik Devletleri’ne de bütün dünyanın gözü önünde, “bu FETÖ işi kardeşim, hala burada niye umursamaz davranıyorsunuz? Bu adam Türkiye’de darbe yapmaya çalıştı, şu kadar insanın ölümüne sebep oldu.” dedik hala kılını kıpırdatmıyor Amerika. Ondan sonra da diyor ki, “ya Türkiye niye bize şaşı bakıyor?” Türkiye bakmıyor, Türk milleti bakıyor.

ABD 3 KONUDA ADIM ATMALI

Amerika eğer Türkiye’yi kazanmak istiyorsa, adım atması gereken 3 konu var. Bir tanesi, Amerika yönetimi hakkında Türk kamuoyunun yüzde 85’i olumsuz düşünüyor. Bu darbenin arkasında, FETÖ’ye bir şey yapılmadığını düşündükçe, bunlar yapmadığına göre arkasında bir şey var, bir parmakları var. Bu algı yaygın mı Türkiye’de? Yaygın.

FETÖ'YE SORUŞTURMA BAŞLATMALI

Bir kere bunu düzeltmek için FETÖ ile ilgili en azından demeleri lazım ki, "biz işlem başlattık, soruşturma yapıyoruz, mahkeme edeceğiz veya şartlarını kısıtlıyoruz." Adam krallar gibi, istediği gazeteyi çağırıyor, istediği televizyonu çağırıyor, adamları senatörlerle, Temsilciler Meclisiyle, herkesle haşır neşir, içli dışlı.

YPG İLE İLİŞKİYİ KESMELİ

İki; Amerika’nın behemehâl YPG, PYD, PKK unsurlarıyla DEAŞ da artık bittiğine göre ilişkiyi kesmesi lazım. Dostunu ve düşmanını artık açık bir şekilde ortaya koyması lazım. DEAŞ’la mücadele ederken biz dedik ki, "ya ne yapıyorsun, terör örgütüyle başka terör örgütü mücadelesi yapılır mı? Bundan vazgeç." O zaman bize dediler ki, "bu bir mecburiyet, bu bir tercih değil, işimiz bitince bırakacağız." Böyle bir şey var mı? Orada Fırat’ın doğusundan ta Sincar’a kadar adam akıllı işte tahkim oluyorlar, üsler kuruyorlar, oradaki terör gruplarını eğitiyorlar vesaire. Bu ikinci büyük problemimiz.

HAKAN ATİLLA VE HALK BANKASI DAVASI

Üçüncü büyük problemimiz de, bu FETÖ işini, Halk Bankası işini, Hakan Atilla işini ve diğer sıradakileri… Bunlarla ilgili yeni bir sayfa açmak gerekiyor.

Yani şimdi Amerika, Hakan Atilla Davası’nı izledik, hokkabazlık. Kendi ülkesinde olunca hukuk işliyor, Amerika hukuk devleti. Türkiye'de olunca, Amerika, "Türkiye’de hukuk devleti yok, bizim adamlarımız tutsak" filan gibi laflar ediyor. Bunlar kabul edilebilir şeyler değil. Evrensel hukukun kuralları her ülke için geçerlidir. Güçlünün haklı olduğu değil, haklının güçlü olduğu bir dünya istiyorsak, burada her ülke ne kadar güçlü olursa olsun veya her ülke ne kadar zayıf olursa olsun, mesele hükümranlık haklarına, egemenlik haklarına geldiği zaman, karşısındaki ülkenin büyüklüğüne hiç dikkat etmez. Yani Amerika bizim bayrağımıza, bizim toprağımıza karşı husumet gösterirse, "ya bu adama bulaşmayalım, bunlarla uğraşmayalım” diyen bir Türk evladı görebilir misiniz? Göremezsiniz, çünkü biz bedel ödedik buralar için, çok büyük bedel ödedik. Yani Cumhurbaşkanı genel anlamda müzmin hale gelmiş sorunlar için bir kez daha dünyanın dikkatini çekti.

ELİMİZİ KOLUMUZU BAĞLAYACAK BİR ÜLKE DEĞİLİZ

(Ekonomideki sıkıntı) Bir sıkıntı yaşadığımız sır değil, bir sıkıntı yaşıyoruz. Geçmişte de yaşadık, üstesinden geldik. Bu sefer de üstesinden gelecek potansiyelimiz var, kabiliyetimiz var. Küresel şartlar önceki krizlere göre biraz daha olumsuz. Ama biz küresel imkânlar yok diye elimizi-kolumuzu bağlayacak bir ülke değiliz. Çünkü bizim hem insan kaynağımız, küresel anlamda düşünen, üreten insan kaynağımız var, hem özel sektör gibi çok büyük bir tecrübemiz var. Türkiye’de üretimi, ekonomiyi ayakta tutan devlet değil artık özel sektör. Niye? 1’e 9; devlet 1 yatırım yapıyorsa, özel sektör bugün 10 yatırım yapıyor. Bu krizin de kamu sektörü krizi olmadığını bilmemiz lazım. Bu kriz reel sektörümüzü etkileyen bir krizdir. Yani özel-reel sektör fark etmez, bu Türkiye’nin meselesidir ve üstesinden de Türkiye’nin gelecek imkânları vardır. Nasıl var? Türkiye’nin varlıklarıyla yükümlülüklerini karşılaştırdığımız zaman, varlıkları yükümlülüklerinden çok fazla. Ancak bir vade uyuşmazlığı var. Kısa vadeli yükümlülükler fazla, uzun vadeli kaynaklar fazla, bunları dengelemek gerekiyor. 

Bunu da kamu maliyesiyle, yani Hükümet, daha doğrusu Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemimiz gerekli tedbirleri alarak bu işi düze çıkartacak, yani bir problem görmüyorum.

CUMHURBAŞKANIMIZ AFLA İLGİLİ KAPILARI BU SEFER KAPATMIŞ GÖZÜKMÜYOR

Doğrusu benim Meclis Başkanı olarak yapacağım; Meclis’e gelen bu af teklifini diğer kanun teklifleri gibi ilgili komisyonlara göndermek. Ondan sonrası partilerin kararıdır. İşte müzakere olacak, uzlaşılacak yahut uzlaşılmayacak, bir şekilde iş bir noktaya gelecek. Yani detaylarına girdikçe belki bazı düzeltmelerle yeni bir şekil verilip yol alınabilir. Bunlar tamamen varsayımlar.

Afla ilgili Sayın Cumhurbaşkanımız kapıları bu sefer kapatmış gibi gözükmüyor. Biliyorsunuz geçmişte yapılan aflarda kapsam çok genişlemiş. Çok genişleyince kamu vicdanı rahatsız olmuş, beklenen fayda sağlanamamış. Burada belki bu detaylara çok daha dikkat etmekte yarar var. İşte organize suçlar, şunlar-bunlar, yani onların sınırı nereden çizilecek, onlara bakmak gerekiyor.

DAHA ÇOK MÜZAKERE, DAHA AZ MÜNAKAŞA

Siz yeni dönem için Meclis Başkanı olarak muhalefet partilerine ve İktidar Partisi’ne nasıl mesaj vermek istersiniz?

Muhalefet-iktidar Partisi tanımı kalktı artık aslında Anayasa’da, ama zihinlerde duruyor. Yani onun hemen yarın kalkacağını kimse düşünmesin. Ben ilk açılışta nasıl bir Meclis yöneteceğimi söyledim; “Daha çok müzakere, daha az münakaşa”. Münakaşasız Meclis çok yavan olur, yani dünyanın hiçbir ülkesinde bana münakaşa olmayan bir meclis gösteremezsiniz. Türkiye’de gerçek anlamda demokrasi işliyor; Meclis’te de işliyor, sokakta da işliyor, her yerde işliyor. Dolayısıyla münakaşaları müzakereye çevirmek için elimden geleni yapacağım arkadaşlarımla beraber; amacım bu. Ama münakaşaların daha öteye taşınmaması lazım, işte kavgaya, hakarete... Bunların da olmaması için elimden gelen gayreti göstereceğim. Ben Meclis’e bu konuda güveniyorum, bir mesafe alacağımızı düşünüyorum.