BIST 10.471
DOLAR 32,78
EURO 35,03
ALTIN 2.450,62

Bazı generaller ders almadılar mı?

23 Nisan’da yaşanan “çocukluk” krizi gösterdi ki, Türkiye korkunç bir akılsızlık ve vicdansızlıkla karşı karşıyadır..

Aklın seyahate çıktığı; vicdanların nadasa bırakıldığı çorak bir düşünce “iklimine” tekrar girilmesi neticesinde, 30 Nisan’da toplanacak olan MGK’nın bu iklim meselesine de girerek, Türkiye’nin “meteorolojik” sorunlarına da el atmasını ümit ve temenni ediyorum!

Ne aklın ne de vicdanın tek başına bir hükmü olmadığı açıktır..

Aklın, vicdanla hemhal olmadığı bir kişilik sapmasının Türkiye’yi yeni bir sürece soktuğu günleri tekrar yaşıyor olmanın kahredici azabından acaba ne zaman kurtulacağız?

1000 yıl süreceği söylenen ve 28.Şubat.2997’de biteceğini zannettiğimiz sürecin, 6 yıl daha uzatılarak 28.Şubat.3003’de biteceğini görmek, “ulusal güvenlik konseptinin” yeniden dizaynı sonucunu doğurması açısından büyük bir önem arzediyor!

10 yıl önce duysam “inanamayacağım”; 10 yıl sonra çocuğum duysa “utanacağı” cümleleri, Türkiye’nin en ünlü Kalemlerinden duymak ve okumak ne feci bir yazgıdır!..

Güngör Mengi, Yalım Eralp, Bekir Coşkun, Emin Çölaşan, Hıncal Uluç gibi önemli isimler, “açın başınızı, Türkiye rahatlasın!” diye yazı yazabiliyorsa ve üstelik bu gibi insanların yazıları, MGK toplantıları için kaynak teşkil edebiliyorsa ortada bir facia var demektir..

Bir başörtüsünün, laik rejimi tehlikeye düşürmesinden endişe duyanların, Türkiye’de önemli mevkilerde oturuyor olması karşısında endişe duymamak mümkün müdür?

30 Nisan’da yapılacak olan MGK toplantısından rant devşirmek için, kurnaz bir tilki, korkak bir tavşan, kemirgen bir köstebek ve leş yiyen bir çakal gibi davrananlar, Türkiye’yi hayvanat bahçesi zannedip, Türk insanını sirk seyircisi mi zannediyor!?

Hazımsızlıktan kıvranan bu tiranperverler, bu zulümperestler, “28 Şubat’tan ders alın” derken, bu sözün asıl muhataplarının kendileri olduğunu niye düşünmüyorlar?

MGK’nın “Türkiye’nin tek hakimi benim” şeklindeki antidemokratik yaklaşımına karşı çıkmanın, Ordu düşmanlığı olarak görüldüğü; kızların üniversiteden başörtüsü nedeniyle atılmasının Anayasanın eğitim özgürlüğü ve temel hak ve hürriyetleri ihlal ettiğini söylemenin laikliğe, Cumhuriyete ve Atatürk’e ihanet olarak telakki edildiği bir siyaset ve medya dünyasının, Türkiye’yi derin bir girdaba hapsettiğini, bir cendere içine soktuğunu görmek bu kadar zor mudur?

Askeri kışkırtarak, en temel hakları dahi “askıya” almayı bırakınız “mahzene” atan bir küflü siyaset anlayışı ile Türkiye’nin milli geliri artmış ve demokratik, laik, sosyal bir hukuk devleti olduğumuz müseccel hale gelmiş mi oluyor?

Neresinden bakarsanız bakınız, ortada müthiş bir Anayasa ihlali vardır..

Anayasa hukukunun en temel prensiplerinden birisinin, “Anayasa Mahkemesinin kendini yasama organı yerine koyarak hüküm ihdas etmemesi” ilkesini gözardı edenlerin başında geçmişte Anayasa Mahkemesi Başkanlığı yapmış olanların bulunmasından tedirginlik ve endişe duymamak imkanı var mıdır?

Egemenliği MGK’ya havale edenlerin, Atatürkçülüğünü nereye koyacağız?

Cumhuriyeti kuran ve üstelik kendisi mareşallığa kadar yükselen bir Atatürk, egemenliğin MGK’da olduğunu söyledi de, bunun böyle olduğunu tarih öğretmenim Ülkü Acem ve Anayasa hukuku hocam Prof. Bülent Tanör yoksa bize öğretmedi mi!?

Hocalarım belki de bu dersi okuttu da ben derste yoktum; yoksa siz de mi “ders almadınız!?”