BIST 10.644
DOLAR 32,20
EURO 35,01
ALTIN 2.500,70

Basındaki 'çılgın' yazarlar listesi!

Ha gayret..

2007 Mayısı’nda yapılacak cumhurbaşkanlığı seçimlerine az kaldı..

Seçimler halk oyu ile yapılırsa ve “Şu Çılgın Türkler” isimli kitap o tarihe kadar her bir baskısı beş binden oluşan bin baskı yapıp satarsa, Cumhurbaşkanı herhalde Turgut Özakman olacaktır!.

“Şu Çılgın Türkler” isimli kitap ile ilgili olarak gün geçmiyor ki gazetelerde ve dergilerde Turgut Özakman ile yapılmış bir röportaj yer almasın..

Öyle ya, Nutuk’u kutsal kitap, “Şu Çılgın Türkler” isimli kitabı Nutuk yerine ikame eden ulusalcılara; kafaları klavyedeki j tuşu gibi az kullanılmış olduğu için kafasının temiz kaldığına inanan bir takım köşe yazarlarına ve beyinleri oy pusulası gibi yamyassı olan bazı siyasetçilere bakılırsa:

Türkiye’de bugün Başbakan, Tayyip Erdoğan değil; Damat Ferit Paşa’dır!.

Genelkurmay Başkanı, Hilmi Özkök değil; Nutuk’ta hain olarak nitelendirilmiş olan Kazım Karabekir’dir!.

Dışişleri Bakanlığı koltuğunda Abdullah Gül değil, Rıza Nur oturmaktadır!.

Eh; Sabah,Yeni Şafak, D.B.Tercüman, Zaman da zaten mütareke basını olup; Mehmet Barlas, Nazlı Ilıcak, Mustafa Karaalioğlu, Ergun Babahan, Ahmet Kekeç, Engin Ardıç, Mehmet Altan, Gülay Göktürk, Ahmet Altan, Alper Görmüş, Kürşat Bumin, Ekrem Dumanlı, Nedim Hazar, Ali Bayramoğlu, Taha Akyol, Emre Aköz, Sefa Kaplan, Fehmi Koru da mütareke yazarı ve Salih Memecan da mütareke çizeridir!.

Çünkü siz aksini savunsanız da yıl, 2005 değil 1919’dur!.

Rumi takvime de baksanız, Hicri takvime de baksanız, Miladi takvime de baksanız, bunlara göre yıl 1919’dur!.

O yüzden yeni bir “Kurtuluş Savaşı”na ihtiyaç vardır ve o yüzden Türkiye yeni bir Mustafa Kemal beklemektedir ve o yüzden yeni Vahdettinler “keşfedilmelidir”..

Keşfedilemiyorsa yenisi “icat edilmelidir”!.

Biz ki “On yılda on milyon vatansever genç yaratmışız”; üç yılda bir milyon vatan haini ve bir adet Vahdettin mi icat edemeyeceğiz!.

Ne oluyoruz Allah aşkına?

Bu ne komplekstir ve bu ne “çılgınlık”tır?

Hem “Bir Türk dünyaya bedeldir” diyoruz hem de Türkiye’de yaşayan bir tek Türk yokmuş gibi korkudan ne yapacağımızı şaşırıyoruz..

Abdullah Öcalan ile kolkola gülümseyerek fotoğraf çektirenlerin ön safta yer aldığı bir akımın arkasında ya da yanında yer almak, Atatürk gibi Cumhuriyet’in kurucusu olan bir lideri sevmenin “test vasıtası” mıdır?

Batı’yı külliyen ama külliyen Türkiye’yi bölmeye çalışan emperyalist bir Haçlı güruhu olarak tavsif eden bir yazarın yazdığı kitabı takdim etmek hatta bununla yetinmeyip takdis de etmek, yeteneksiz bir takım yazarların rant aracı haline geliyor ve bu bana sadece acı veriyor..

Şu günlerde ne yazık ki yeni bir söylem gelişti; o kadar ki bu söylemi dillendirenler vatansever, bunun aksini düşünenler ise vatan haini olarak nitelendiriliyor..

Kendi kendine söylenenlerin söyleyegeldiği söylemleri söyleyecek olursak:

1) AB, bir emperyalist örgüttür..

2) AB, haçlı zihniyetinin bir uzantısı olarak Türkiye’yi bölmek istiyor..

3) Atatürk, emperyalist birer millet olan Yunan, İngiliz, İtalyan ve Fransızları denize döktüğü için, adı geçen ülkelerin intikam ateşleri sönmedi..

4) ABD, Kürt devleti kurmak için Abdullah Öcalan’ı yakalayıp Türkiye’ye teslim etti ve yakalamakla hiç de iyi etmedi..

5) Ayrıca ABD Ecevit iktidara gelsin ve Ecevit ülkeyi uçurumun dibine getirsin diye Abdullah Öcalan’ı Türkiye’ye teslim etti..

Evet, “söylenenler” özetle bunlardan; “kendi kendine söylenenler” ise muhtelif isimlerden oluşuyor..

AB, madem ki Türkiye’yi bölmek istiyor; o halde AB’nin kurucu büyük ülkesi Fransa, AB’ye üyeliğimiz için niye ayak sürüyor?

Yok, Kıbrıs konusundaki tavrı sebebiyle benim de canımı sıkan Fransa, üyeliğimizi veto ederek bizi bölmek istiyorsa, İngiltere gibi güçlü bir ülke niye veto etmiyor?

İngiltere ve Fransa aralarında gizlice anlaşıp “Biz Türkiye’yi ancak şöyle bölebiliriz: Sen veto et ben etmeyeyim; bak o zaman nasıl bölünüyorlar” mı dediler?!.

Yine, “ABD, Kürt devleti kurmak için Abdullah Öcalan’ı yakalayıp Türkiye’ye teslim etti ve yakalamakla hiç de iyi etmedi; çünkü Barzani ve Talabani’nin Kuzey Irak’ta tek başına at koşturmasını istedi ve böylece Kürdistan’ın daha kolay kurulacağını düşündü..” şeklinde özetlenebilecek bir yazısı Cumhuriyet’te yayımlanan eski Kara Kuvvetleri Komutanı Aytaç Yalman’ın tespiti de yerinde değildir..

Bu mantığı dikkate alırsak; Abdullah Öcalan diskalifiye edildiğine göre, Kuzey Irak’ta bir tane PKK’lının kalmaması gerekiyor..

“Tamam, Kuzey Irak’ta PKK’lı terörist var ama ABD, PKK’lı olmayan Kürtleri kızdırmamak için teröristlerin üzerine gitmiyor” diyenler olabilir..

Bu mantık da sakattır; çünkü PKK’lı olmayan Kürtler, PKK’lı teröristlerin üzerine gidildiği için kızıyorlarsa, bu teröristlerin başı olan Abdullah Öcalan’ın ABD tarafından yakalanmasına niye kızmasınlar?

Ayrıca, “ABD, Ecevit iktidara gelsin ve Ecevit ülkeyi uçurumun dibine getirsin diye Abdullah Öcalan’ı Türkiye’ye teslim etti..” argümanı da başlı başına anlamsız ve bir kadar lüzumsuz bir tespitten ibarettir..

Bu yaklaşım bizi şu çerçeveye hapseder..

Demek ki, 3 Kasım 2002 seçimlerinde Bülent Ecevit gitsin de yerine Tayyip Erdoğan gelsin diye ABD düşündü taşındı ve Ağustos 2002’de Tekir Yaylası’na haber göndererek Devlet Bahçeli’ye “Erken seçim olmalıdır..” lafını söyletti!.

Bununla beraber, “Atatürk Yunan, İngiliz, İtalyan ve Fransızları denize döktüğü için bu ülkelerin intikam ateşi sönmedi” demek, ‘tarihi gerçeklere” olmasa bile ‘fizik, kimya ve biyoloji kurallarına’ aykırıdır..

“İntikam ateşi sönmedi” demek doğru değildir; zira denize dökülen bir adamın “ateşi” otomatikman söner!.