Basındaki 'çılgın' yazarlar listesi!
Ha gayret..
2007 Mayısı’nda yapılacak cumhurbaşkanlığı seçimlerine az
kaldı..
Seçimler halk oyu ile yapılırsa ve “Şu Çılgın Türkler” isimli kitap
o tarihe kadar her bir baskısı beş binden oluşan bin baskı yapıp
satarsa, Cumhurbaşkanı herhalde Turgut Özakman olacaktır!.
“Şu Çılgın Türkler” isimli kitap ile ilgili olarak gün geçmiyor ki
gazetelerde ve dergilerde Turgut Özakman ile yapılmış bir röportaj
yer almasın..
Öyle ya, Nutuk’u kutsal kitap, “Şu Çılgın Türkler” isimli kitabı
Nutuk yerine ikame eden ulusalcılara; kafaları klavyedeki j tuşu
gibi az kullanılmış olduğu için kafasının temiz kaldığına inanan
bir takım köşe yazarlarına ve beyinleri oy pusulası gibi yamyassı
olan bazı siyasetçilere bakılırsa:
Türkiye’de bugün Başbakan, Tayyip Erdoğan değil; Damat Ferit
Paşa’dır!.
Genelkurmay Başkanı, Hilmi Özkök değil; Nutuk’ta hain olarak
nitelendirilmiş olan Kazım Karabekir’dir!.
Dışişleri Bakanlığı koltuğunda Abdullah Gül değil, Rıza Nur
oturmaktadır!.
Eh; Sabah,Yeni Şafak, D.B.Tercüman, Zaman da zaten mütareke basını
olup; Mehmet Barlas, Nazlı Ilıcak, Mustafa Karaalioğlu, Ergun
Babahan, Ahmet Kekeç, Engin Ardıç, Mehmet Altan, Gülay Göktürk,
Ahmet Altan, Alper Görmüş, Kürşat Bumin, Ekrem Dumanlı, Nedim
Hazar, Ali Bayramoğlu, Taha Akyol, Emre Aköz, Sefa Kaplan, Fehmi
Koru da mütareke yazarı ve Salih Memecan da mütareke
çizeridir!.
Çünkü siz aksini savunsanız da yıl, 2005 değil 1919’dur!.
Rumi takvime de baksanız, Hicri takvime de baksanız, Miladi takvime
de baksanız, bunlara göre yıl 1919’dur!.
O yüzden yeni bir “Kurtuluş Savaşı”na ihtiyaç vardır ve o yüzden
Türkiye yeni bir Mustafa Kemal beklemektedir ve o yüzden yeni
Vahdettinler “keşfedilmelidir”..
Keşfedilemiyorsa yenisi “icat edilmelidir”!.
Biz ki “On yılda on milyon vatansever genç yaratmışız”; üç yılda
bir milyon vatan haini ve bir adet Vahdettin mi icat
edemeyeceğiz!.
Ne oluyoruz Allah aşkına?
Bu ne komplekstir ve bu ne “çılgınlık”tır?
Hem “Bir Türk dünyaya bedeldir” diyoruz hem de Türkiye’de yaşayan
bir tek Türk yokmuş gibi korkudan ne yapacağımızı şaşırıyoruz..
Abdullah Öcalan ile kolkola gülümseyerek fotoğraf çektirenlerin ön
safta yer aldığı bir akımın arkasında ya da yanında yer almak,
Atatürk gibi Cumhuriyet’in kurucusu olan bir lideri sevmenin “test
vasıtası” mıdır?
Batı’yı külliyen ama külliyen Türkiye’yi bölmeye çalışan
emperyalist bir Haçlı güruhu olarak tavsif eden bir yazarın yazdığı
kitabı takdim etmek hatta bununla yetinmeyip takdis de etmek,
yeteneksiz bir takım yazarların rant aracı haline geliyor ve bu
bana sadece acı veriyor..
Şu günlerde ne yazık ki yeni bir söylem gelişti; o kadar ki bu
söylemi dillendirenler vatansever, bunun aksini düşünenler ise
vatan haini olarak nitelendiriliyor..
Kendi kendine söylenenlerin söyleyegeldiği söylemleri söyleyecek
olursak:
1) AB, bir emperyalist örgüttür..
2) AB, haçlı zihniyetinin bir uzantısı olarak Türkiye’yi bölmek
istiyor..
3) Atatürk, emperyalist birer millet olan Yunan, İngiliz, İtalyan
ve Fransızları denize döktüğü için, adı geçen ülkelerin intikam
ateşleri sönmedi..
4) ABD, Kürt devleti kurmak için Abdullah Öcalan’ı yakalayıp
Türkiye’ye teslim etti ve yakalamakla hiç de iyi etmedi..
5) Ayrıca ABD Ecevit iktidara gelsin ve Ecevit ülkeyi uçurumun
dibine getirsin diye Abdullah Öcalan’ı Türkiye’ye teslim etti..
Evet, “söylenenler” özetle bunlardan; “kendi kendine söylenenler”
ise muhtelif isimlerden oluşuyor..
AB, madem ki Türkiye’yi bölmek istiyor; o halde AB’nin kurucu büyük
ülkesi Fransa, AB’ye üyeliğimiz için niye ayak sürüyor?
Yok, Kıbrıs konusundaki tavrı sebebiyle benim de canımı sıkan
Fransa, üyeliğimizi veto ederek bizi bölmek istiyorsa, İngiltere
gibi güçlü bir ülke niye veto etmiyor?
İngiltere ve Fransa aralarında gizlice anlaşıp “Biz Türkiye’yi
ancak şöyle bölebiliriz: Sen veto et ben etmeyeyim; bak o zaman
nasıl bölünüyorlar” mı dediler?!.
Yine, “ABD, Kürt devleti kurmak için Abdullah Öcalan’ı yakalayıp
Türkiye’ye teslim etti ve yakalamakla hiç de iyi etmedi; çünkü
Barzani ve Talabani’nin Kuzey Irak’ta tek başına at koşturmasını
istedi ve böylece Kürdistan’ın daha kolay kurulacağını düşündü..”
şeklinde özetlenebilecek bir yazısı Cumhuriyet’te yayımlanan eski
Kara Kuvvetleri Komutanı Aytaç Yalman’ın tespiti de yerinde
değildir..
Bu mantığı dikkate alırsak; Abdullah Öcalan diskalifiye edildiğine
göre, Kuzey Irak’ta bir tane PKK’lının kalmaması gerekiyor..
“Tamam, Kuzey Irak’ta PKK’lı terörist var ama ABD, PKK’lı olmayan
Kürtleri kızdırmamak için teröristlerin üzerine gitmiyor” diyenler
olabilir..
Bu mantık da sakattır; çünkü PKK’lı olmayan Kürtler, PKK’lı
teröristlerin üzerine gidildiği için kızıyorlarsa, bu teröristlerin
başı olan Abdullah Öcalan’ın ABD tarafından yakalanmasına niye
kızmasınlar?
Ayrıca, “ABD, Ecevit iktidara gelsin ve Ecevit ülkeyi uçurumun
dibine getirsin diye Abdullah Öcalan’ı Türkiye’ye teslim etti..”
argümanı da başlı başına anlamsız ve bir kadar lüzumsuz bir
tespitten ibarettir..
Bu yaklaşım bizi şu çerçeveye hapseder..
Demek ki, 3 Kasım 2002 seçimlerinde Bülent Ecevit gitsin de yerine
Tayyip Erdoğan gelsin diye ABD düşündü taşındı ve Ağustos 2002’de
Tekir Yaylası’na haber göndererek Devlet Bahçeli’ye “Erken seçim
olmalıdır..” lafını söyletti!.
Bununla beraber, “Atatürk Yunan, İngiliz, İtalyan ve Fransızları
denize döktüğü için bu ülkelerin intikam ateşi sönmedi” demek,
‘tarihi gerçeklere” olmasa bile ‘fizik, kimya ve biyoloji
kurallarına’ aykırıdır..
“İntikam ateşi sönmedi” demek doğru değildir; zira denize dökülen
bir adamın “ateşi” otomatikman söner!.