BIST 9.312
DOLAR 39,40
EURO 45,62
ALTIN 4.331,98

Barışa Giden Yol: Türkiye'nin Diplomatik Gücü

Son yıllarda dünya, Ukrayna ve Rusya arasındaki çatışmanın etkisiyle sarsılmaya devam ediyor. Bu savaş, sadece iki ülkeyi değil, küresel dengeyi de tehdit ederken, aynı zamanda Amerika Birleşik Devletleri ve Avrupa'nın güvenlik politikalarını yeniden şekillendiriyor. Ancak, tüm bu karamsar tabloya rağmen, bir umut ışığı var: Türkiye.

Ukrayna lideri, Rusya lideri ve ABD başkanı, barış görüşmeleri için Türkiye'ye, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ile yüz yüze görüşmeye gelmeye hazırlanıyor. Bu gelişme, dünya çapında büyük bir merakla bekleniyor. Çünkü, bu üç ülkenin liderlerinin aynı masada oturması, sadece bölgedeki değil, tüm dünyadaki siyasi dengeleri yeniden şekillendirebilir.

Türkiye, coğrafi konumu, tarihsel bağları ve stratejik ilişkileriyle, son yıllarda dünya diplomasi sahnesinde giderek daha önemli bir aktör haline geldi. Ukrayna ve Rusya arasındaki çatışma başladığından beri, Türkiye'nin gösterdiği tarafsızlık ve arabuluculuk çabaları hem Kiev hem de Moskova tarafından dikkate alındı. Cumhurbaşkanı Erdoğan, iki taraf arasında bir denge unsuru olarak hareket etmeyi başardı. İstanbul’da yapılan tahıl anlaşması ve Rusya-Ukrayna savaşındaki ara buluculuk girişimleri, Türkiye'nin diplomatik becerisinin somut örnekleri.

Şimdi, dünya barışına yön verebilecek bir başka fırsat kapıda. Ukrayna, Rusya ve ABD’nin liderleriyle yapılacak görüşmeler, yalnızca bölgesel bir çözüm değil, küresel barış için bir dönüm noktası olabilir.

Bu görüşmelerin başarısı, hiç kuşkusuz zor bir dengeyi gerektirecek. Ukrayna, toprak bütünlüğü ve bağımsızlığını savunmaya devam ediyor. Rusya ise Ukrayna'daki hedeflerinden taviz vermeye pek niyetli görünmüyor. Türkiye, bu görüşmelere ev sahipliği yaparken, her iki tarafı da ikna etmekte ve bir ortak paydada buluşturmakta kilit rol durumunda. Erdoğan’ın liderliğinde Türkiye, hem Ukrayna’nın bağımsızlık mücadelesine saygı göstermeli hem de Rusya ile olan stratejik ilişkilerinden ödün vermemelidir. Aynı zamanda, ABD ile olan müttefiklik ilişkilerini de göz önünde bulundurmalı ve tüm taraflar için dengeyi sağlayabilmelidir.

Barışın Anahtarı Türkiye’de Mi?

Türkiye’nin bu zirvedeki rolü sadece arabuluculukla sınırlı kalmayacak. Türkiye'nin liderliği, bir barış sürecinin en önemli direği haline gelebilir. Bu zor görevde her üç ülkenin de çıkarlarını dengede tutarak, Türkiye'nin diplomasisi ve Erdoğan'ın kararlı liderliği, barışa giden yolun anahtarı olabilir.

Boğaziçi Üniversitesi'ndeki Bu Davet Planlı mıydı?

Boğaziçi Üniversitesi İslam Araştırmaları Kulübü (BİSAK), son dönemdeki açıklamaları ile tartışma yaratan Nurettin Yıldız’ı kampüslerine davet etti. Yıldız, özellikle 6 yaşındaki çocukların nikahı için "bir engel yoktur" şeklindeki açıklamalarıyla büyük bir tepki toplamıştı. Bu tür bir söylem, dini hassasiyetlerle, toplumsal değerlerle çatışan bir noktadayken, bu ifade hem çocuk haklarına hem de toplumsal normlara bu denli aykırıyken Nurettin Yıldız’ı üniversiteye davet edilmesi peşinen protestolar ve provokatif amaçlara açık çek vermek olarak okunabilir mi?

Üniversitelerde fikir özgürlüğü ve farklı görüşlerin ifade edilmesi önemli olmakla birlikte, özellikle Boğaziçi Üniversitesi gibi toplumsal olaylarla sıkça gündeme gelen bir okulda, bu tür davetlerin başka amaçlarla yapılması, bazı kesimlerce tepkiyle karşılanabilir. Yıldız’ın daveti ve ardından yaşanan protestolar, bir kesim tarafından, üniversite ortamında toplumsal gerilimi körüklemeyi amaçlayan bir provokasyon olarak değerlendirilebilir.

Yaşanan protesto sonrası, gözaltına alınan 97 kişiden 15’i adliyeye sevk edildi, 6’sı ise "görevi yaptırmamak için direnme" suçlamasıyla tutuklandı. Ne kadar adil bir yargılama süreci olup olmadığına dair endişeler tabi ki var.

Boğaziçi Üniversitesi’ndeki bu olay, sadece üniversite içindeki değil, Türkiye’nin daha geniş toplumsal ve siyasal yapısındaki gerilimleri de açığa çıkarıyor. Nurettin Yıldız’ın açıklamaları, dini hassasiyetleri olan bazı kesimler tarafından savunulsa da genel kamuoyu ve özellikle çocuk hakları savunucuları için ciddi bir endişe kaynağı durumunda. Bu tür söylemlerin, toplumda kutuplaşmayı artırabileceği ve toplumsal normlara zarar verebileceği aşikâr.

Bu yaşananlar, üniversiteye davet edilen her konuşmacının, orada yalnızca akademik değil, toplumsal ve kültürel sorumlulukları da olduğunu hatırlatmaktadır. Ve elbette, üniversite ortamlarının provoke edilmeden, farklı düşüncelerin barışçıl bir şekilde ifade bulduğu alanlar olması gerektiği unutulmamalıdır.

Sevilen sanatçı ve 23. dönem AK Parti İstanbul Milletvekili Rahmetli Osman Yağmurdereli’nin 2008 yılında aramızdan ayrılışının vefat yıldönümünde vefalı eşi, Bakan Veysel Atasoy’un kız kardeşi Esin Atasoy Yağmurdereli’nin muhteşem ev sahipliğinde gerçekleşen koşu Veli Efendi Hipodromunda gerçekleşti. Saygı ve Rahmetle anıyoruz.