BIST 10.174
DOLAR 32,26
EURO 34,74
ALTIN 2.402,03
HABER /  DÜNYA

Arınç: Olaylara katılan 11 illegal örgüt var

Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç, Gezi Parkı olaylarına katılan 11 illegal örgüt olduğunu açıkladı. <br/>Cumhurbaşkanı Abdullah Gül ile görü...

Abone ol

Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç, Gezi Parkı olaylarına katılan 11 illegal örgüt olduğunu açıkladı.
Cumhurbaşkanı Abdullah Gül ile görüşen Başbakan Vekili ve Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç, görüşmenin ardından Taksim Gezi Parkı olaylarına ilişkin Yeni Başbakanlık Binası’nda basın toplantısı düzenledi. Açıklamalarının ardından gazetecilerin sorularını cevaplayan Arınç, "Olayların bu noktaya gelmesinde üslup sorunu olduğunu düşünüyor musunuz? Başından beri hükümetiniz böyle bir tavır takınılsaydı olaylar bu noktaya gelir miydi?" şeklinde soru üzerine, "Üslup şüphesiz önemli. Her birimizin kendi üslubu bence kendisi için de toplumda kazandığı değer itibariyle önemli. Siyasetçiler için de çok önemli, iş adamları için de çok önemli. Eskiler derler ki ’Üslubu beyan ayniyle insan’. Bir insanın ne olduğunu anlamak için üslubuna da bakmak lazım. Bu konularda belli hedefleri veya belli şahısları ortaya koyma çabalarını ben doğru karşılamam, hepimiz yanlış yapabiliriz. Hepimiz üslubumuzla sert ve kırıcı olabiliriz. Hatta bunu bir siyaset tarzı olarak benimseyenler de olabilir. Öfkeyi de bunun içerisinde koymak mümkün olabilir. Ama doğru olan elbette demokrasi içerisinde yöneten insanların üsluplarının çok daha yapıcı, çok daha olgun, çok daha kuşatıcı ve kucaklayıcı olmasıdır. Ben bunda ne kadar başarılıyım bilmem, ama hepimizin bu konulardaki dikkatine önem verdiğini ifade etmek istiyorum. Elbette olaylar ilk başladığında bunun çığırından çıkabileceğini, illegal örgütlerin işin içerisine karışabileceğini düşünmüş olabilirler. Buna dikkat çekmek için veya kendi siyasi çevremizi bu konu etrafından uyarmak amacıyla farklı bir üslup kullanılmış olabilir. Ama Türkiye’ye veya 76 milyon insana karşı kullanacağımız üslubun herkesi kuşatıcı, ayrıştırıcı olmayan, ötekileştirici olmayan, birilerini diğerlerinden daha aşağıda, daha yukarıda görmeyen, hiç kimsenin özel yaşam tarzına saldırı mahiyetinde olmayan bir üslup biçiminde olmamız lazım... Bugün geldiğimiz noktayı meşru göstermek mümkün değil. Bu çevre duyarlılığı olmaktan çıktı, ’ambulansın içinde polis var mı’ diyerek ambulansı yakmaya kadar vardı. Hiçbir çevre duyarlılığı olan insanın bu vahşeti, bu barbarlığı onaylayacağını düşünmüyorum" cevabını verdi.
Ankara’daki gösterilerde polisin havaya ateş açması sonucu yaralanan Ethem Sarısülük isimli vatandaşın durumunu hatırlatarak, "Onun durumu nedir, havaya ateş açan polis hakkında işlem yapıldı mı?" şeklindeki soru üzerine Arınç, "Bu ismi biliyorum. İlk olaylarda yaralanan bir arkadaşımız. Şu anda yoğun bakımda, tedavisi devam ediyor. Biz dün akşam ilgili bütün bakanlarımızı, MİT Müsteşarını, Emniyet Genel Müdürü’nü de saat 07.00’de 12.00’ye devam eden bir toplantıda olayları tahlil etmelerini, analiz yapmalarını, şu andaki durumun ne olduğunu, bu olayların bitmesi konusunda hangi tedbirleri aldığımızı paylaştım" dedi.

"ÇÖZÜM SÜRECİ SAĞLIKLA GİDİYOR, BUNDAN KİMSENİN ŞİKAYETİ YOK"
Genelkurmay Başkanlığı’nın "sınırda açılan taciz ateşi nedeniyle bir askerin yaralandığı" yönündeki açıklaması hatırlatılarak, "Bu saldırı çözüm sürecini tehlikeye atıyor mu?" sorusuna yönelik Arınç, "Çözüm süreci bence sağlıkla gidiyor. Bundan kimsenin şikayeti yok. Ancak Genelkurmay Başkanlığı zaman zaman bu açıklamayı yapar, o da görevi sürecindendir. Yani çözüm süreci başladı diye Türkiye’de kurumlar işlerini tatil etmiş durumda değil. Sürecin başarılı bir şekilde devam etmesi, Türkiye’de 5-6 aydır terör eylemlerinin olmaması, silahların bırakılması ve ülke dışına çıkılması bunlar Türkiye’de herkesin beklediği, özlediği bir noktaydı. Bu konu ayrı bir konu. Şüphesiz silahlı eylem yapmak isteyen gruplar olursa, giriş çıkışlar olursa veya Türkiye’nin güvenliğine zarar verecek bir takım hazırlıklar olursa elbette Genelkurmay Başkanlığımız değil bütün kolluk güçlerimiz de kendi görevinin bilincindedir" ifadelerini kullandı.

"POLİSİMİZE GAZ KULLANMAMALARI TALİMATI VERİLMİŞTİR"
"Polisler bu ülkenin yabancısı değil" diyen Arınç, "Şehit gazi olduğu zaman üzüldüğümüz insanlar. Terörle mücadelede ve güvenlik görevlerini yaparken olaylar sebebiyle üzüldüğümüz kendilerini kucakladığımız bu memleketin evlatları. Bunlar ağır bir görev yapıyorlar, aşırı şiddet kullanabiliyorlar. Şu karara da vardık. Pasif durumdalar, yani karşı taraftan bir şey gelmedikçe oldukları yerde saatlerce ve sabırla bekliyorlar. Bir fiili saldırıda sadece kalkanlarını kullanıyorlar. O yetmezse su sıkıyorlar ama kendi canları, hayat mevzu bahis olunca gaz kullanıyorlar. Kendilerine meşru müdafaa durumunda kalmadıkça gaz kullanmamaları talimatı verilmiştir. Ama bunu fırsat olarak bazı fotoğraflarda ve kamera kayıtlarında görüyoruz ki polislerimize ağır hakaretler yapılmakta, ölmeleri istenmektedir, fiili saldırılar olmaktadır. Yaralı sayısına baktığımız zaman neredeyse üç misli polis memuru bulunmaktadır. Bu insanlar 5 günden beri uyumadan güvenlik görevi içindeler. Bunlar bu milletin, bu memleketin çocukları" şeklinde konuştu.

"BEN İSTEDİĞİMİ YAPARIM SEN BANA KARIŞAMAZSIN’ DÜŞÜNCESİ HİÇBİR DEMOKRASİ DE YOK"
Arınç, bir gazetecinin, "Göstericilerin ’özür talebi’ konusunda düşüncelerinizi alabilir miyiz? Eğer olayları dindirecekse Sayın Arınç özür diler mi?" şeklindeki sorusu üzerine ise, "Özür dilenmesi eğer çok haklı gerekçeler varsa bir erdemdir ama bu kelimeleri hükümete söyleterek, bir başbakan vekiline söyleterek bundan farklı anlamlar çıkmasın. Ben sözünün eri bir insanım" dedi.
Göstericilerin üzerine şiddetle gidildiği zaman daha büyük bir azimle geldiklerini vurgulayan Arınç, "Demokratik bütün tepkilere biz varız. Ama demokratik tepkilerin demokratik yöntemlerle olması asıldır. Yasa dışı yollarla demokratik taleplerde bulunmak doğru değil. Bir insanın iki dili olur: Ya siyasetin ya şiddetin dilini kullanırsınız. Şiddetin dilini kullanırsanız kimse sizin taleplerinizin ne olduğuna bakmaz. Terörle bunu ayırt etmeye çalışırken kullandığımız bir sistemdir bu. Terörle Mücadele Kanunu’ndaki propaganda maddesini değiştirdik. Şiddete yöneltmeyi suç kabul ettik. Bu bütün hukuk sistemlerinde vardır. Şiddetle bir yere varamazsınız ve devletin gücü karşısında hepiniz ezilirsiniz. Ama demokratik yöntemlerle bu düşüncelerinizi anlatabilirsiniz. Gösteri yapabilirsiniz, bağırıp çağırabilirsiniz. Bütün bunlara tahammül edecek bir hükümetiz biz. Çünkü kendi özel hayatımızda da geçmiş siyasi hayatımızda da bütün bunların hepsini yaşadık. Ben 40 yıldır siyasetin içindeyim, terk edilmiş, itilmiş kakılmışlık duygusunu yaşayan bir insanım. Eşimle kendimle hayat tarzımla düşüncemle reddedilmiş, göz ardı edilmiş bir insanım. Ama biz bugüne kadar kavga etmeyi hiç düşünmedik. Refah Partisi kapandı isyan etmedik, Fazilet Partisi kapandı dağa çıkmadık. Demokrasi içerisinde çare ve çözüm aradık. Milletimiz demokrasiyle de bütün bu hakları bize verdi. Şimdi bizim geçmişte yaşadığımız tüm sıkıntıları birileri paylaşmak istiyorsa onu anlarım. Ama her birimizin özgürlüğü bir başka arkadaşımızınkiyle sınırlı. ’Ben istediğimi yaparım sen bana karışamazsın’ düşüncesi hiçbir demokrasi de yok" değerlendirmesinde bulundu.

"ÖZÜR DİLİYORUM"
İstanbul Yeniköy’de bir dostunun nikahına gittiğini hatırlatan Arınç, başından geçenleri şöyle aktardı:
"Nikah şahidiyim. Yoldan geçen tencerelerine vura vura eylem yapan insanlarımız bizi gördüler. Nikah kıyılıyor, dışarıda toplanma arttı. Ben kendi adıma bir şeyden korkmam sadece üzülürüm. Ama düşünün ki düğünün sahiplerini, davetlileri. Onların gecelerini heba etmeye kimin hakkı var, onları gecelerinde mutsuz etmeye kimin hakkı var arkadaşlar? Beni protesto edebilirsin, beni bulduğun bir yerde bunu yap, yeter ki fiili saldırı olmasın. Her şeyi söyle dinlerim, her türlü demokratik protestoyu yap dinlerim ama içerine bin kişi var, gecelerini zehir etmeye hakkın var mı senin. Elli kişi olan grup, bin kişiye çıktı sonra bu biraz daha arttı ve bütün düğün boyunca bu gürültü, bu kavga devam etti. En basitini size söylüyorum."
Arınç, "O ilk olayda çevre duyarlılığıyla hareket edenlere karşı yapılan aşırı şiddet gösterisi yanlıştır, haksızdır o yurttaşlarımdan özür diliyorum. Bunu rahatlıkla söyleyebilirim ama sokaklarda tahribat yapanlar, insanların özgürlüklerine engel olmaya çalışanlara bir özür borcumuz olduğunu düşünmüyorum. Toplum bunları tasfiye edecek noktadadır" ifadelerini kullandı.

JOHN KERRY’E CEVAP
"ABD Dışişleri Bakanı John Kerry’nin tepkisini nasıl yorumluyorsunuz?" sorusuna Arınç, "Dış basında fevkalade dezenformasyon var. İsimlerini zikretmeye gerek yok. Türk basınının gösterdiği duyarlılığı maalesef dışarı bir takım uluslararası televizyon ve kanallar aynı şekilde göstermediler. Bu Türkiye’ye karşı hasmane bir tutumdur. Ancak basın özgür. Bu konuda yazacaklarını çizeceklerini bizim tayin etmemiz veya bizim belli bir çerçevede bunu oturtmamız mümkün değil. Dışarıdaki televizyon kanalları yanlı neşriyat yapıyorlar. Önce şuna bakmamız lazım. Türkiye’de yaşanan bu olayları bazı gaflet içindeki insanlar, bir Arap baharına benzetme gayreti içinde. Ne kadar uğraşsanız böyle bir şey mümkün de değil doğru da değil. Türkiye’nin şartları itibarıyla bir takım ülkelerde yaşanmış olan, adını biz koymadık ama bir bahardan bahsediliyorsa bu çok yanlış olur. Türkiye’de yaşanan olayları Wall Street’in işgaline neden benzetmiyorsunuz? O eylemlerde Amerikan polisinin takındığı tavrı o televizyonlar gündeme getirebilir, onlar getirmezse bizim televizyonlarımız getirmesi lazım. O zamanki Amerikan yetkililerinin yaptığı açıklamaları bugün Kerry’nin açıklamalarıyla yan yana getirdiğiniz zaman, kendi ülkenizde olup bitenlere öyle de Türkiye’de olup bitenlere niçin öyle bakıyorsunuz deme hakkımız olabilir mi? Türkiye’de yaşanan bir olay İngiltere’de de oluyor. İspanya’da, İtalya’da ve Yunanistan’da da oluyor... Kerry veya bir başkası, kim olursa olsun Türkiye’de yaşanan olayların onlarcasının kendi ülkelerinde oluyor. Hükümetimiz, devletimiz güçlüdür. Sokak olaylarına pabuç bırakacak noktada değiliz. 76 milyon büyük bir sükunetle ama üzülerek olayları takip ediyor ve onlara minnet borcumuz var. Biz sokaktakilerle baş ederiz. Dolayısıyla Kerry’nin veya Dışişleri Bakanlığı sözcüsünün bir şekilde olaylara bakış tarzı belli bazı basın organlarındaki tavırla eşit durumdadır. Onların maksatları farklı olabilir. Türkiye’nin dış itibarını azaltmaya yönelik bir çaba içinde olabilirler. Bağırmak, bastırmaya kalkmak, yok saymak, görmezden gelmez güçlü bir iktidarın yapacağı şey değildir, doğrusu biz de onu yapıyoruz" karşılığını verdi.

"TWEETLERE GİRİN, ABD’DEKİ MERKEZDEN SERVER KULLANARAK TALİMAT YAĞDIRANLARA BAKIN, ONLAR OLAYLARIN ASIL FAİLLERİDİR"
Ankara’da portakal gazı kullanıldığına dair iddiaların hatırlatılması üzerine ise Arınç, "Bazı merkezlerden olayların yönlendirildiğini biliyoruz. Asparagas haberlerle toplumda panik yaratmak amacıyla yalan haberler yayınlandığını biliyoruz. Aslında ne kadar demokrat olduğumuzu gösteren imkanlar var, bunların hepsini kapatmak mümkün. Erişimini engellemek mümkün. Tweetlere girin, ABD’deki merkezden server kullanarak talimat yağdıranlara bakın, onlar olayların asıl failleridir. ’Şu kadar kişi yaralandı, öldü, filan hastanede şu kadar genç var, gençler eziliyor’ bütün bunları görmek mümkün" diye konuştu.
"Polisin bilmem ne gazı kullandığını söyleyenler var" diyen Arınç, "Aynen 27 Mayıs olaylarından önce üniversite ’öğrencileri öldürüldü, kıyma makinelerinde kıyıldı’ gibi saçma sapan ahlaksız haberlerin internet dünyasında yayınlandığını biliyoruz. Çevik kuvvetin şu veya bu şekilde davrandığına dair, polisle ilgili soruşturmalar yapılıyor" değerlendirmesinde bulundu.

"BAŞBAKAN İLE BİR TEMASIM OLMADI"
"Cumhurbaşkanıyla görüşmenizden sonra başbakan ile bir temasınız oldu mu?" sorusu üzerine ise Arınç, "Başbakan ile bir temasım olmadı. Akşam bilgileri aktardım. Bugün için Sayın Cumhurbaşkanımızı ziyaret edeceğimi belirttim. Her şeyi olumlu buldu. Benim konuşma üslubumu, düşüncelerimi esasen Sayın Başbakanım bilir, bana bu yetkiyi verirken de bu sorumluluğu vermişti... Konuştuğumuz konu hükümetimizin bu konudaki düşünceleridir. Bunun için ayrıca bir teyide ve desteğe ihtiyaç yoktur. Unutmayın ki Sayın Cumhurbaşkanımız bulunduğu makam itibariyle çok önemli bir yerde. Türk devletini temsil ediyor, Türk milletinin birliğini temsil ediyor. Anayasa’da 102-103-104 maddelerde geniş yetkileri var, bu yetkilerini kullanabiliyor. Türkiye’deki tüm organların çalışmalarının organize olması için çaba gösteriyor... Cumhurbaşkanımız hemen hemen her konuda yapıcı bir rol oynuyor, yapıcı bir konuşma yapıyor. Siyasi partilerin liderlerini davet ediyor. Türkiye’nin meselelerini daha geniş bir perspektiften bakarak çözmeye çalışıyor. Bunu takdirle karşılamak gerekir. Kapıdan çıktığım zaman ’Sayın Cumhurbaşkanımızın talimatlarını aldım’ sözünü hiç kimse yanlış anlamasın. Sayın Cumhurbaşkanımız bugün itibariyle bize talimat verecek noktadır. Siyaset böyle bir şeydir. Ben 2005’te TBMM Başkanı’ydım. İslam Konferansı’na Sayın Sezer’in gitmesi gerekiyordu, gitmedi. Ben gittim. Türkiye adına bir konuşma yaptım. Sayın Abdullah Gül o zaman dışişleri bakanıydı ve benim üç arkamda oturuyordu. Şimdi ben başbakan yardımcısıyım, Sayın Abdullah Gül bizim Cumhurbaşkanımız, o benim 10 metre şimdi önümde" cevabını verdi.
Arınç, Gezi Parkı olaylarına katılan 11 illegal örgütün bulunduğunu belirterek, bu örgütlerin isimlerini zikretmek istemediğini vurguladı.
(İHA)