Bir yazı dizisi olarak ele aldığım “tarım problemi”ne devam
ediyoruz. Son iki yazıda tarımsal üretimin kendisinin en büyük
çevresel sorun olduğunu dile getirmiş, besin ve diğer tarımsal
ürünleri üretmenin çevreyi ne kadar kirlettiğini ve su kaynaklarını
nasıl heba ettiğini yazmıştım. Çevreye hangi yollarla ne kadar
zarar verildiğini açıkça ortaya koymak, herkesin bu zarardaki
rolünü anlamasına yardımcı olacaktır. Çünkü sorun kolektif olduğu
için çözüm ancak ortak çaba ile mümkün.
Dünya Gıda ve Tarım Örgütü (FAO) verilerine göre üretilen tüm
tarımsal üretimin yaklaşık üçte biri hiç tüketilmeden geri çöpe
gidiyor. Yani büyük bir çevresel maliyetle üretilen tarımsal
ürünlerin üçte birini boşu boşuna üretiyoruz. Büyük bir enerji ve
su harcayarak tarla sürüp, ekin ve ürün alıyor, bu sırada doğaya
ilaç ve gübre bırakıyor atmosferi, suları ve toprakları kirletiyor
ancak bu kadar yüksek bedellerle ürettiklerimizi ise çöpe
atıyoruz.
Nasıl oluyor da bu kadar gıda çöpe gidiyor ya da kayboluyor?
Bunun bir kısmı gıda kaybı iken diğer bir kısmı gıda israfı
oluyor.
Gıda kaybı, zincirdeki gıda tedarikçilerinin tüketime sunmak
yerine kullanılmadan çöpe attığı gıdaları kapsıyor ve yaklaşık
olarak üretilen gıdanın %15 kadarına karşılık geliyor. Bu
kayıp, üretim, hasat sonrası ve dağıtım sırasında gerçekleşiyor.
Maalesef üreticiler için cazip bulunmayan gıdalar hayvan yemi
olarak da değerlendirilmiyor ve çevreye çok büyük bir maliyet
olarak heba ediliyor.
Gıda israfı ise gıda tedarik zincirini kaliteli ve tüketime
uygun nihai bir ürüne kadar tamamlayan, ancak tüketiciye ulaştığı
halde israf edilen kısım olup geri kalan %15’lik dilime tekabül
eder. Üstelik israf çok daha yüksek bir çevresel maliyete sahiptir.
Çünkü paketleme, taşıma/ikmal ve pişirme maliyetleri ile beraber
çevreye çok daha fazla zarara verir.
Küresel rakamların biraz altında seyretse de Türkiye’de de israf
rakamları benzer şekildedir ve hala çok yüksek bir seviyededir.
İsraf genellikle şekil, boyut veya renk açısından uygun olmadığı
düşünülen taze ürünlerin, ayıklama işlemleri sırasında atılması ile
başlar.
Son tüketim tarihi yaklaşan veya geçmiş ürünler de genellikle
perakendeciler ve tüketiciler tarafından farklı şekillerde tüketime
katmak yerine çöpe atılır.
Büyük miktarlarda sağlıklı ve yenilebilir yiyecekler genellikle
ev veya işyeri mutfaklarından atılır. Çok büyük bir hastalık olan
bu çeşit israfta maalesef herkesin çok ciddi katkısı var.
Türkiye’de sadece yılda israf edilen 2,1 milyar adet ekmeğin
maliyeti bile ülkenin 23 günlük ekmek ihtiyacı kadarken israfın
ekonomik maliyetinin ne kadar yüksek olduğunu anlatmaya bile gerek
yok.
Tarım pratiklerimiz ve sonrasında gıda üretim ve dağıtım
zincirindeki sorunlu sistemimiz yüzünden çok ciddi bir çevresel
yıkıma sebep oluyor ve gelecek nesillere kabarık bir fatura
bırakıyoruz. Mevcut tarım pratiğimizle bizden önceki tüm
atalarımıza ve muhtemelen bizden sonraki tüm nesillere göre en
hoyrat dönemde yaşıyoruz. Yaşadığımız dünyaya ve üzerindeki tabiata
yabancı ve düşman mantalitemizle korkunç bir yıkıma sebep oluyoruz.
Bu yıkımı azaltmak da mümkün, daha sürdürülebilir bir tarımsal
sistem de.
Tarım sorununu yeterince irdeledikten sonra çözüm yollarını
tartışacağız.