Freni Patlayanlar

İnsanlık tarihi bir yönüyle freni patlamış insanların da tarihi gibidir

Muhammet Şakiroğlu msakiroglu@gmail.com

Freni patlamak genelde ağır tonajlı araçlar ile ilgili mekanik bir sorundur ancak Türkçede metaforik olarak kontrolden çıkma ve bunun sonucu olarak da çevreye zarar verme anlamında kullanılır. İnsanlık tarihi bir yönüyle freni patlamış insanların da tarihi gibidir.

Fren patlama vakalarının tehlikeli olabilmesi için aracın yükünün ağır konumunun yüksekte olması gerekmektedir. İnsanlar için durum farklı değildir. Kontrolden çıkmadan önce iyi işler yapmak ve başarılı olmak neredeyse ön şart. Bu başarı arkasından itibar getirir.

Bazen politik bir başarı hikâyesi, bazen bilimsel bir buluş ve ödül, bazen sıfırdan inşa edilen bir zenginliktir bu itibarın kaynağı. Muhtemelen çevresindeki herkesten daha cesur, daha çalışkandır kişi. Bu da sürekli haklı olma ve doğru olma hissi uyandırır.  Daha önce yaptıkları doğruların gölgesinde yaptığı ve söylediği her şeyin -yanlış da olsa- doğruluğuna inanır. Psikolojide böyle bir sendrom var mıdır bilmiyorum.   

Bu sürekli doğru ve haklı olma hissinden dolayı biriktirdiği itibarı kontrolsüz kullanmaya başlar ve deyim yerindeyse freni patlar.

DNA’nın üç boyutlu yapısını çözen ve İnsan Genom Projesine bir süre öndelik eden meşhur bilim insanı James D. Watson tam böyle bir örnek. ABD’deki başarılı eğitiminden sonra Avrupa’ya giden ve Cambridge Üniversitesi’nde Franchis Crick ile beraber DNA’nın o zaman sır olan üç boyutlu yapısını çözen Watson, bu başarısından dolayı 1962 yılında Nobel ödülüne layık görüldü. Bu tarihten sonra önü açıldı ve önce Harvard Üniversitesi’nde profesörlük ardından da Cold Spring Harbor Laboratuvarı'na Başkanlık yaptı. İnsan genom projesine de önderlik etti. Bu çalışmalar ve başarılar ile çıktığı zirvede freni patladı.  1928 doğumlu Watson 2000 yılına geldiğinde ırkçı yorumlarda bulunmaya başladı. Afrika kökenli siyahilerin daha düşük zekâya sahip olduğu ile başladı. Çinlilerin yaratıcılıktan uzak ama Yahudilerin daha zeki olduğuna hatta Hintlilerin esarete meyilli olduğuna dair yorumlarda bulundu. Önce sağda solda dile getirdiği bu düşüncelerini uluslararası kongrelerde ününün ve itibarının arkasına gizlenerek yapmaya başlayınca tüm görevlerinden birer birer alındı. İtibarsız bir şekilde yalnızlığa terk edilen Watson, bir ara Nobel ödülünün artık kimsenin umurunda olmadığı için satılık olduğunu bile açıkladı.

Maalesef her fren patlama hadisesi Watson örneğinde olduğu gibi bir itibar intiharı şeklinde son bulmuyor. Bazen etrafa oldukça ciddi zarar da veriyor. Stanford Üniversitesinden Profesör Michael Levitt freni patlayan bir başka örnek. 1963 yılında Pretoria Üniversitesi'nde uygulamalı matematik eğitimi aldıktan sonra King's College London'da eğitimine devam etti ve 1967'de Fizik bölümünden onur derecesi ile mezun oldu. 2013 Nobel ödülü sahibi Levitt, DNA ve proteinlerin moleküler yapısına dair simülasyonlar gerçekleştiren bilgisayar programlarını ilk defa geliştiren kişi. Bu yüzden hesaplamalı biyoloji alanında epey itibar sahibi idi. Levitt’in de tıpkı Watson gibi tam zirvede iken freni patladı.

Levitt, uzmanlık alanı olmayan COVID-19 salgınında medyada boy göstermeye başladı.

Hesaplamalı biyoloji alanındaki başarısının arkasına gizlenerek epidemiyoloji (halk sağlığı ve salgın hastalıklar bilimi) alanında görüş belirtmeye başladı. Dünyanın önde gelen medya kuruluşlarına konuşmaya ve liderlere bilgi vermeye başladı. İsrail Başbakanı Netenyahu ile doğrudan görüşerek yönlendirdi ve dönemin ABD Başkanı Trump ile görüşmeye çalıştı. Çıkan hastalığın ciddi olmadığını, çok kısa sürede biteceğini ve hatta bittiğini iddia etti. Ölümlerin de COVID-19 kaynaklı olmadığına epey kişiyi inandırmıştı. İnsanlara hastalığı kendilerine bulaştırmalarını bile öneriyordu. İsraillin COVID salgını başındaki kötü performansını Levitt’in yanlışlıklarına bağlayan epey kişi var.

En büyük iddiası ise epidemiyologların işlerini iyi yapmadığı,  kendisinin bu açığı gidereceği idi.  Geliştirdiğini iddia ettiği modelde bariz hatalar vardı ve meslektaşları onu uyarmaya çalıştı. O ise kendisini uyaran meslektaşlarını çalıştıkları üniversiteler üzerinden aşağılıyordu. Maalesef fren bir kere patlamıştı ve kimsenin onu durdurması mümkün değildi. Bu sefer Nobel ödülünün arkasına gizlenerek sadece ham bir ırkçılık yapılmıyordu, insanları canından ediyordu.

Freni patlamış insanların irili ufaklı listesi uzatılabilir. Herkes bir süre sonra bu hale gelecek diye bir kural yok. Ancak hepimizin etrafında böyle insanlar var. Başlangıçta iyi şeyler yaparken desteğimizi esirgemediklerimiz, bir süre sonra akıl ve mantıktan uzaklaşabilirler. Aklıselimden ve muhakemeden uzaklaşma emareleri gösterdiklerinde bu kişilere açılan kredi ve sağlanan itibar gözden geçirilmeli. Aksi takdirde freni patlamış vakalara dönmeleri kaçınılmaz olur. İtibar ve destek devam ettikçe etrafa verecekleri tahribatın boyutları da artar.