Üniversiteler kontenjan sorunu sürecinde neler öğrendi?

Kontenjanların boş kalması üniversitelere bir dizi beceri kazandırdı.

Muhammet Şakiroğlu msakiroglu@gmail.com

Geçen hafta üniversiteler yerleştirme sonuçları ve yerleştirmelere dair istatistikler açıklandı. Açıklanan sonuçlara göre lisans ve önlisans öğrenci kontenjanları da yerleşen öğrenci sayısı da aday sayısındaki artışa rağmen hala 2017 yılının gerisinde. Kontenjan sayıları ile yerleşen öğrenci arasındaki makas kapanmıyor.  2017 yılında yapılan yerleştirmede adayların %40,19’u bir yükseköğretim programına yerleştirilirken 2020 yılına geldiğimizde ancak adayların %34,39’u bir programa yerleşmiş görünmektedir.

Bu yıl ilk defa fen fakültelerinin kontenjanlarında doluluk söz konusu oldu. Mühendislik, Mimarlık, Eğitim, Tıp, Eczacılık, Diş Hekimliği, Hukuk gibi alanlara getirilen barajlar yüzünden Mühendislik Fakültelerindeki bölümlerde kontenjanlar boş kalırken aynı üniversitelerin Fen Edebiyat fakülteleri ile baraj uygulanmayan diğer bölümleri tamamen doldu.   

Örneğin, Çukurova Üniversitesi Ziraat Fakültesi ile Fen Edebiyat Fakültesi Sayısal Bölümlerinde kontenjanlar tamamı ile dolmuş iken Ziraat Fakültesi içerisindeki Gıda Mühendisliği Bölümü kontenjanın yarısını bile dolduramadı.  Bunun tek sebebi Gıda mühendisliğine uygulanan 300.000 barajıdır. Mühendislik fakültelerinin boş kalan kontenjanlarına bakıldığında 283 puan civarında bir taban puanın oluştuğu görülmektedir. Bu aynı zamanda 300.000 barajını da göstermektedir. Yani aslında barajın olmaması halinde bu bölümler de dolacak, daha çok öğrenci yükseköğretimde bir programa yerleşecekti.  Bu baraj bir taraftan mühendislik fakültelerinin bölümlerini diğer fakültelere karşı dezavantajlı duruma getirmekte ve bu bölümlere ait kontenjanların boş kalmasına sebep olmakta, öte yandan epeyce öğrencinin ise bir programa yerleşemediği için bir sene daha aday öğrenci olarak kalmasına sebep olmaktadır. Maalesef puan dilimi itibari ile yerleşemeyen öğrencilerin büyük çoğunluğu toplumun dezavantajlı kesiminden gelmektedir. Bir kısmının bir daha sınava girme şansı bile olmayabiliyor. Dolayısıyla mevcut yerleştirme sisteminde baraj, fırsat eşitsizliğini derinleştiren bir hal alıyor. Sonuç olarak, tercihlerde uygulanan barajın acilen kaldırılması gereklidir.

Şimdide bardağa dolu tarafından bakalım.

Kontenjanların boş kalmasının yukarıda ve önceki yazılarda yazdığım negatif etkilerinin yanında yükseköğretim sistemimiz üzerinde bir kısım pozitif etkileri de oldu. Bu durum üniversitelere bir dizi beceri kazandırdı.

Üniversiteler rekabetin varlığını ve gücünü algıladı. Her üniversite kendini muadilleri ile daha çok karşılaştırmaya başladı. Rakamlar, boş kontenjanlar, altyapı imkânları, şehirler ve diğer öğeler tartışılmaya başlandı.  

Üniversiteler ve bölümler tanıtım yapmayı, ulusal ve uluslararası öğrencilere ulaşmayı öğrendi. Birçok üniversite ve bölüm ilk defa geniş kapsamlı tanıtım broşürleri hazırladı, videolar çekmeye başladı. Ayrıca yükseköğretim kurumları sosyal medyada görünür oldular. Sosyal medya hesapları etkin olarak kullanılmaya başlandı.  

Öğrencilerin sorunlarını merkeze alan bir üniversite yönetim anlayışı gelişmeye başladı. Örneğin, taşrada öğrenci barınma sorunları daha ciddiye alınır oldu ve yurt imkânları daha çok öncelenmeye başlandı. Eksikliklerinde ekonomik hareketliliğin temel kaynağı olan öğrencilerin değerleri daha da anlaşılır oldu.

Toparlayacak olursak, eksikliklerin giderilmesiyle dengeye gelecek olan yerleştirme sisteminde hala sistematik planlama sorunları var ve en önemli sorunların başında baraj uygulaması gelmektedir. Bu baraj uygulamasının etkilediği bölümlere sahip Mühendislik fakültelerinin inisiyatif alması şarttır. Bir sonraki yıl uygulamadan kaldırılması için Mühendislik Fakültesi dekanlarının ortak çaba göstermesi gerekir. En azından boş kontenjan sorunun bir kısmı bu şekilde çözülmüş olur.