BBC Türkçe: Ermeni tasarısının başka ülkelerin parlamentosunda
kabul edilmesi konusunda ne diyorsunuz?
Başbakan Erdoğan: Benim ülkemde 170 bin Ermeni var;
bunların 70 bini benim vatandaşımdır. Ama yüz binini biz ülkemizde
şu anda idare ediyoruz. E ne yapacağım ben yarın, gerekirse bu yüz
binine 'Hadi siz de memleketinize' diyeceğim; bunu
yapacağım. Niye? Benim vatandaşım değil bunlar... Ülkemde de tutmak
zorunda değilim. Yani şu anda bizim bu samimi yaklaşımlarımızı
bunlar bu tavırlarıyla ne yazık ki olumsuz istikamette
etkiliyorlar, bunların farkında değiller.
…
Şaka gibi…
Baksanıza Deniz Baykal bile ‘’çok talihsiz’’ bulmuş
bu sözleri.
(Acaba Baykal, kendi partisinin milletvekili Canan
Arıtman’ın, Türkiye’de çalışan kaçak Ermenilerin sınır dışı
edilmesini; İsveç’te tasarı lehine oy kullanan veya oylamaya
girmeyen üç Türk parlamenterin Türkiye vatandaşlığının iptal
edilmesini ve Ermeni tasarısının kabulü yönünde oy kullanan yabancı
veya Türk milletvekillerine Türkiye’ye girişinin yasaklanmasını
önerilerini ‘’ne kadar’’ talihsiz buluyor?...)
Her neyse konumuz ne Deniz Bey, ne de Canan
Hanım.
Başbakan’ın sözlerinin de iler tutar hiçbir yanı
yok gerçekten...
Sanki o tasarılar, Türkiye’deki ekmek parası peşinde olan
Ermeniler’in eseri.
E, oldu olacak sınır dışı etme işini yaya olarak yaptırtalım
da 1915’deki tehcir görüntülerine benzer bir manzara çıksın ortaya.
Yedi düvele ‘tepemizi attırsanız 1915’miş, 2010’muş dinlemez
yine tehcir ederiz’ mesajı vermiş oluruz böylece.
Nitekim, Erivan'dakiler de taşı
gediğine koymuşlar ve ''Erdoğan'ın sözleri akıllara Birinci
Dünya Savaşı sırasında yaşanan 'katliamı' getirdi'' demişler
zaten.
Derler elbette… Ya başka ne
diyeceklerdi?... Erdoğan'ın o sözlerini duyunca benim aklıma
‘’tehcir’’ geliyorsa onların da aklına ''katliam'' gelir
elbette. Gayet de eşyanın tabiatına uygun bir
tepki…
Erdoğan'ın bu ''talihsiz'' ifadesi bir bakıma 1915'deki
''tehcir''' zihniyetinin devam ettiğinin
de göstergesi.
Nereden bakarsanız bakın, yüz bin kişinin,
siyasi hoşnutsuzluğun ‘’kurbanı’’olarak seçilmesi ve koz konusu
haline gelmesi çok insafsızca.
Bir başbakanın, devletinin yüz
bin kaçak işçiye göz yumduğunu itiraf etmesi ise işin trajikomik
yanı.
Kapitalist sistemin bekasının olmazsa
olmazı ‘’kaçak’’ göçmenlere -İsveç dahil- dünyanın her yerinde göz
yumulur, biliriz. Ama hiçbir ülkenin başbakanı da kalkıp ‘’Biz 100
bin kaçak işçiye göz yumuyoruz’’ demez ve onları ‘’açıktan açığa’’
koz olarak kullanmaz, kullanamaz…
***