Cemaat- AK Parti kavgası, Tayyip Erdoğan’a ciddi zarar
verdi.
Fakat, Erdoğan’ın önünde bana göre bundan daha büyük bir açmaz
var: Yaklaşık 3-4 yıldır benimsediği siyasi tarzın ve üslubun
oluşturduğu psikoloji.
Ve bu üsluptan beslenen AK parti tabanın, meselelere
yaklaşımı.
Ne demek istediğimi açıklayayım.
Geçtiğimiz günlerde Erdoğan’ın Koç ailesi ile görüştüğü ortaya
çıktı.
Bu görüşme basına yansıyıp duyulunca, hem AK Partililer, hem de
AK Parti muhalifleri şaşırdılar.
İnsanlar haklı olarak sordular: Erdoğan “Vatan
haini”, “hesap soracağız”,
“devleti soyan bir avuç azınlık” gibi ağır
ithamlarda bulunduğu işadamlarıyla niçin, neden görüştü?
Kamudaki şaşkınlık, Erdoğan’ı bir izahta bulunmaya mecbur
bıraktı.
Bir TV programında “Barzani rica etti, onun için
görüştüm” diyerek hem görüşmeyi değersizleştirdi hem de
iki kişi arasındaki mahremiyeti deldi.
Peki Erdoğan niçin Koç ailesi ile önce görüşüp sonra da o
görüşmeyi istiskal etti?
Yaklaşık 2 yıl önce “Akit gazetesi tarzı, Türk
siyasetini rehin alacak mı?” başlıklı yazımda Erdoğan’ın
benimsediği üslubun sebep olacağı açmaza dikkat çektim.
Mealen şöyle yazmıştım:
Akit, gazetecilikte çatışmacı, kaba bir dindarlığı üslup
edindi.
İlk yıllarda bunun çok da faydasını gördü. Çünkü dindarların
sözcülüğüne soyunmuş kavgacı bir dil, dikkat çekmede ve gazete
okurunu, taraftara dönüştürmede hayli etkiliydi.
Nitekim bu üslup Akit’i dindarların en çok satan gazetesi
yaptı.
Tiraj alıyordu ama kullandığı dil itibarını da tahrip
ediyordu.
Önce ‘öteki’ dediğimiz kesimler, sonra okumuş-
yazmış dindarlar gazeteyle aralarına ciddi mesafe koydular.
Akit, çok satan bir gazete olmuştu. Gelgelelim hem bazı
dindarların, hem de ‘öteki’ kesimlerin nefret
ettiği bir yayın organına dönüşmüştü.
Ve bu açmaz, gazete patronlarını bir tercihe zorladı.
Bir gün: “Levent yardımcı olursan bu gazeteyi
satmak istiyoruz” dediler.
“Niye satıyorsunuz?”diye sordum.
“Kullandığımız üslup ve gazetecilik tarzı çok tiraj
getirdi ama itibarımızı yerle bir etti. Şimdi üslubu yumuşatırsak
tiraj kaybediyoruz. Yumuşatmayıp aynen devam etsek, itibarı
kalmadı.”
2 yıl önceki yazımda benimsediği üslubun Erdoğan’ı da benzer bir
sona taşıyacağına dikkat çekmiştim.
***
Şimdi geldiğimiz noktada Erdoğan tam da Akit gazetesi gibi bir
sorun yaşıyor.
Üslubu düzeltip çatışmadan vazgeçse “taviz”
olarak algılandığı için oy kaybedecek. Tarzını değiştirmeyip
çatışmaya devam ederse bu sefer de itibar kaybı sürecek.
Koç ile görüşmesini alelacele değersizleştirmesinin nedeni
sanırım bu. Yani tabanın bu görüşmeyi yadırgayıp yüksek sesle
homurdanması. Ve Muhaliflerinin “Hani Koç’u bitirecektin?
Ne oldu? Yoksa geri adım mı atıyorsun?” türü
provokatif soruları Erdoğan’ı attığı olumlu adımdan geri
döndürdü.
Ne yazık ki Erdoğan’ın son yıllarda benimsediği üslubun ve
siyaset tarzının kendi tabanını ve muhalifleri getirdiği nokta,
normalleşmesinin önündeki en büyük engel oldu.
Şimdi asıl merak ettiğimiz, bütün olup bitenlere rağmen Erdoğan
yeniden kucaklayıcı bir üsluba dönebilir mi?
Yeniden barış ortamı sağlayabilir mi? Farklı kesimlerle kavgayı
değil konuşmayı önceleyen, özgürlükçü bir siyaset tarzını yeniden
benimseyebilir mi?
Benimserse taban ve muhalifler buna izin verirler mi?
Ne yazık ki hem AK Partililerin hem de muhaliflerinin psikolojik
durumu, bu yumuşamanın önünde ciddi engel.
Erdoğan çatışmacı siyaset tarzıyla oluşturduğu problemler
tarafından kuşatılmış durumda.
Halbuki iyi işler yapıyordu. Toplumun desteğini almak için
bunları anlatması yeterdi.
Fakat bununla yetinmedi. Daha fazla oy isteği ağır basınca,
icraatın yerini hamaset yüklü ve dinî soslu konuşmalar aldı.
Eskiden, Erdoğan topluma istikamet çiziyordu, onları
yönlendiriyordu.
Artık çatışma üslubuyla beslenmiş kitlesi, Erdoğan’ın
istikametini belirliyor.
Bu büyük zararı sanırım önce Erdoğan çekecek, sonra
hepimiz. Twitter.com/acikcenk