Telefonumuzun karşılıklı kayıtlı olduğu okuyucular bilirler ki
haftada bir WhatsApp durumunda yazdığım yazıların linki görünür.
Bir gelişme ve güncellemenin etkin paylaşım yollarından biri
“durum”. Sosyal medyada herkesin kendi hayat tarzına, dünya
görüşüne uygun bir paylaşım envanteri de sunan bir imkân.
Kimsenin umurunda olmayan lüzumsuz derneklerde/vakıflarda
herhangi bir rolü olanlar ile partilerin mahalle teşkilatlarında
görevli olduğunu düşünenler ve devlette poz verecek bir makam odası
olanlar, yoğunlukla “fikir alışverişi” amacıyla gerçekleştirilen
ziyaretleri paylaşarak varlık gösterdiklerini düşünürler. Her ne
kadar göreve yeni atananlara başarılar dileyenler ile bunların
ziyaretine nezaket ziyareti ile karşılık veren memurların bu
karşılıklı ziyaretleri görev bitene kadar devam etse de bu
lüzumsuzluklar, Güngören Belediyesindeki gibi dış kaynaklı
operasyon (!) yemediği sürece görmezden gelinebilir.
Dinlenen müzikler ile araç hareket halinde iken çekilmiş
videoları da keyfin paylaşımı kategorisinde değerlendirebiliriz.
Yemek sofralarının ‘durum’da/sosyal medyada paylaşımını da kültürel
olarak yakışık almamasına rağmen bu kategoride sayabiliriz.
Ancak ‘durum’ çeşitlenip sıklaştıkça karşımıza ciddi bir sosyal
sorun çıkmaktadır.
Bir süredir sosyal medya paylaşımları gündem olan
muhafazakâr bir hanımefendi ve şatafatlı hayatı var. Ancak bu
konuda yürütülen tartışmalar, giyim tarzı, dünya görüşü ve inanç
ekseninin dışına hiç çıkmadı. Konu, yükselen muhafazakâr zenginlik,
şatafat ve bunun din ile ilişkisi bağlamındaki tartışmalarla
sınırlı kaldı. Sadece cümle arasında bu kişinin Instagram fenomeni
olduğu belirtildi. Bir milyona yakın takipçisi olan ve onların rol
modeli konumundaki bu hanımefendinin etki alanındaki insanların
hayatını nasıl biçimlendirdiği hiç tartışılmadı.
Oysa ki pek çok kişi sosyal medya üzerinden insanların davranış
kodları üzerine oldukça etkili olabiliyor, geniş bir kesimin hayat
perspektifini çok kısa sürede oldukça hızlı değiştirebiliyor.
Muhafazakâr orta ve alt kesimde görülen değişimlerde bu
kişilerin katalizör etkisine henüz yeterince kafa yorulmadığını
düşünüyorum. Giyiniş tarzından fotoğraf çekim pozuna, evlilik
teklifinden düğün ritüellerine, aile mahremiyetinin dışarıya
yansıtılmasından müzik eşliğinde danslara ve parmak hareketlerine
kadar bir pop muhafazakâr kültür yayılıyor.
Bu ve benzeri rol modellere öykünen orta ve düşük gelirli
muhafazakarlarda çok derin bir sosyal kırılmanın söz konusu
olduğunu gözlemliyorum. Sosyal medyaya temas eden ilk nesil düşük
gelirli muhafazakâr gençler, evlilik teklifleri için güllerle
donatılmış ve kendileri için kapatılmış kafeler, pahalı düğün
salonları, kına geceleri ve diğer törenler için kraliyet aileleri
ile aynı şatafat düzeyinde kıyafetler talep ediyor. Bu pop kültür,
her ritüeli çok kısa sürede demode ettiği için de bu kadar masraf
geride kıymetli bir hatıra da bırakmıyor maalesef. Sürekli bir
upgrade yaşayan bu kültürde harcamaların çoğu ‘an’ için ve birkaç
sosyal medya paylaşımına alınacak ‘like’ veya ‘görüntüleme’
kadar.
Bebek mevlidinden doğum günü partilerine kadar sürekli devam
eden bu suni hayat tarzının sosyal medyandan paylaşılması ise daha
büyük bir sorunu beraberinde getiriyor. Her paylaşım ve durum
için yeni kıyafetler, yeni mekanlar, yeni ev eşyaları…
Ekonomik olarak altından kalkılmayacak bir yük oluşturduğu için
hemen her ailede aile içi huzursuzluklar doğuruyor.
Ayrıca her köşe başında açılan kafelerden yapılan anlık
paylaşımlar, herkesi bu hayat tarzına davet ediyor/mecbur kılıyor.
Süslü fincanların yanına konmuş iki kuş lokumu ile sadece sosyal
medyada görüntü vermek üzere hazırlandığı belli bu
yiyecekler/içecekler de pahalı bir fotoğraf stüdyosu aparatı görevi
görüyor.
Şatafatlı hayatlarını sosyal medya üzerinden insanlara açan
yüksek gelirlilere ait bu teşhir, kendilerine bir şöhret ve
popülarite sağlarken bu hayat tarzına öykünen orta ve alt gelirli
ailelerde huzursuzluk ve yoksunluğa sebebiyet veriyor.
Mutluluğu mutluymuş gibi görüntü vermede, zenginliği zenginmiş
gibi görünmede arayanların yeni mecrası sosyal medyadaki ‘durum’ ve
anlık paylaşımlar, amacın tam tersine hizmet ediyor. Huzuru da
zenginliği de heba ediyor…