Değerli dostum,
Beni komşularınızdan biri olarak, bir uzak akrabanız kabul
edin.
Birçok konuda farklı düşünüyoruz.
Hayat tarzlarımız da belki tam örtüşmüyor.
Fakat sizin de bir aileniz, yuvanız var, benim de.
Sizin de okutmak istediğiniz, mürüvvetini görmek istediğiniz
evlatlarınız var, benim de.
Siz de alnınızın teriyle, bileğinizin hakkıyla çalışıp evinize
ekmek götürmek istiyorsunuz, ben de.
Siz de “Bu toprağın çocuğu”sunuz, ben de.
Hepimiz bu ülkenin daha iyiye kavuşmasını istiyoruz.
Bu dostça hitabıma, samimi sözüme kulak veriniz…
***
10 Ağustos günü, cumhurbaşkanını halk olarak ilk kez
seçeceğiz.
Şimdiden, hakkımızda hayırlısı olsun.
Ülkemiz için, yavrularımız için uğurlu olsun.
***
Bakınız…
“Seçilmiş cumhurbaşkanı” halkın desteğini
aldığı için, özel bir konuma sahip olacak.
Yerel yönetici veya hükümet başkanı seçmiyoruz.
10 Ağustos’ta, “toplumun tamamını temsil edecek bir
lider” seçeceğiz.
Bu yepyeni bir durum. Hakikaten çok özenli olmamız, iyi
düşünmemiz gerekiyor.
Çünkü tercihimiz, Türkiye’nin yönünü belirleyecek.
***
Aziz kardeşim,
Cumhurbaşkanlığı
nezaketi elden bırakarak,
ayrımcılık yaparak,
meseleleri kişiselleştirerek,
demokratik hassasiyetlerden uzak düşerek,
şahsi zaferlere yönelerek,
toplumdaki tüm acıları ve sevinçleri paylaşmayarak,
sert bir üslupla
meydan okuyarak, çatışarak…
yürütülebilecek bir vazife değildir.
Hükümetler iddialı ve atak olabilir
İcraatlarını kendince bir önem sırasına koyabilir.
Fakat cumhurbaşkanlığı bir aklıselim, ağırbaşlılık ve
hoşgörü makamıdır.
***
Hepimizin iyiliği için...
Çocuklarımızın, ailemizin, komşularımızın iyiliği için...
Bize benzeyen veya benzemeyen tüm vatandaşlarımızın,
milletimizin iyiliği için…
Vicdanımızın ferahlığı, gönlümüzün zenginliği ve ortak onurumuz
adına...
Bağıran değil konuşan,
meydan okuyan değil müzakere eden,
ayıran değil birleştiren,
baskı kuran değil özgürleştiren,
hepimizi ortak değerler etrafında buluşturan bir lidere
ihtiyacımız var.
***
Kıymetli dostum,
Bu seçimi ideolojik üstünlük sağlama aracı olarak göremeyiz.
Bu seçimde adayları “Bizden – onlardan” diye
ayıramayız.
Dinî duygularımızın, inancımızın bu seçime alet
edilmesine müsaade edemeyiz.
Vereceğimiz oy millet olarak dünyadaki yerimizi
belirleyecek.
Daha iyi bir yeri hak ediyoruz.
Daha barışçı, daha özgür, daha adil, kardeşçe yaşayan bir toplum
olmayı hak ediyoruz.
Politik çatışmayı kazanmak namına, evrensel uygarlık
yarışını kaybedemeyiz. Bu seçimde tarafgirlik
yapamayız.
Bölgemizde çatışma, savaş, kan, gözyaşı hakim. Mahallemizin
kazanımı için ülkemizin gidişatını göz ardı edemeyiz.
Çocuklarımızın geleceğini bugünkü ideolojik kazanımlarımıza feda
edemeyiz.
Mahallemiz için değil, ülkemiz için yararlı bir adım
atmalıyız.
Tekrar edelim:
Kendimiz için değil, milletimiz için en uygun olanı
seçmeliyiz.
Toplumun her bir üyesiyle barışık bir lidere ihtiyacımız
var.
“Nasılsa bana muhtaçsınız” havasında konuşan
değil, bize saygı duyan bir lidere...
İdeal bir aday var mı?
Ona siz karar veriniz.
Amacım adaylar arasından birine dikkat çekmek değil.
Fakat çatışmaktan haz duyanlar var.
“Büyüklük” ile “kibri”
karıştıranlar var.
Bizim irademizi, oyumuzu çantada keklik görenler var.
10 Ağustos’ta sandığa mutlaka gidiniz…
Ve oy verirken tüm toplum adına seçim yaptığınızı lütfen akılda
tutunuz.
Bendenizi, komşunuzu, uzak akrabanızı da unutmayınız.
Bizim adımıza da karar verdiğinizi göz ardı etmeyiniz.
Şu üç günlük dünyada, hep zafer kazanmak olmaz,
gönülleri de kazanmak lazımdır.
Kalbinize bir kez daha sorunuz.
Kalbinizden gelen sese göre seçiminizi yapınız.
Birlikte yaşayalım, birlikte sevinelim, birliğimiz daim olsun
inşallah.