Sorunların savaşlar olmadan çözüm bulması her zaman en büyük
arzumuz ve tercihimizdir.
Bunun içindir ki Atatürk’ün “Yurtta barış, dünyada barış” sözü
bizim için çok değerlidir...
Bu sözün anlamını, içerdiği derin felsefeyi ancak bu topraklarda
yaşayan ve bu görkemli tarihe sahip biz Türkler biliriz...
Tarih boyu saldırganlıklara maruz kalmış, savaşta bile hukuk
dinlememiş, sivil, yaşlı, kadın ayrımı yapmaksızın soykırımlar
deneyen düşmanlara karşı zaferler kazanmış bizler biliriz...
Azerbaycan’a ait Karabağ toprakları ve yedi vilayet pek çok
kasabası ve köyü ile 30 yıldan beri Ermenistan’ın işgali altında.
Rusların yardımı, batının iki yüzlü hukuk tanımaz tavırları ile
iyice azgınlaşan ve şımarıklaşan Ermenistan işgal ettiği ve
Azerbaycan’ın yaklaşık %20’sini oluşturan topraklara yeni alanlar
katmak için mütemadiyen tecavüzkar adımlar atıyor ve sivil yerleşim
yerlerini bombalıyordu.
Otuz yıldan fazladır, bu topraklardan koparılan bir milyonu aşkın
insan vatan özlemi içinde Azerbaycan’ın diğer kentlerinde yaşıyor
ve sorunun barışçıl bir şekilde çözümü için AGİT, MİNSK Grubu ve
uluslararası camianın desteğini bekliyordu.
Öyle ya ortada dört BM kararı ve bir de BM Güvenlik Kurulu kararı
vardı ve bu toprakların Azerbaycan’a ait olduğunu söylüyordu...
Buna rağmen Ermenistan Azerbaycan’ın sivil yerleşim yerlerini
bombalamaya devam ediyordu...
Türkiye iki ülke arasında zaman zaman barışı tesis için çabalar
gösteriyor, buna rağmen Ermenistan tutumunda hiç bir değişiklik
yapmıyordu...
Gelinen noktada, Azerbaycan ordusu kesin bir üstünlük içinde işgal
altındaki topraklarını bir bir kurtarmaya başlayınca bu kez
uluslararası kamuoyu yine devreye girdi, ateşkes ve barış çağrıları
üstüste gelmeye başladı, Rusya’nın baskısıyla iki ülke masaya
oturdu ve geçici bir ateşkes kararı aldı ama daha imzalar kurumadan
Ermenistan Gence’ye balistik füze attı ve siviller hayatını
kaybetti. Ateşkes anlamını yitirdi. Buna rağmen Azerbaycan ateşkese
bağlılık açıklaması yaptı. Cephede kendisine yönelik her harekete
cevap hakkını saklı tuttu.
Ancak insani gerekçelerle ve Ermenistan’ın zorlaması ile ilan
edilen ateşkes, dünyanın dört bir yanından Ermenistan’a silah ve
insan gücü takviyesi fırsatına dönüştürülmek istendi.
Bu suistimale elbette Azerbaycan razı olamazdı. Ermenistan’ın
kalıcı bir barışı görüşmekten çok sahada kaybettiklerini masada
fazlasıyla alma girişimi işlemedi.
Ancak Azerbaycan karşısında düzenli savaşan, mertçe duran bir ordu
yerine tam bir terörist organizasyon buluyor. Gence’ye ve
Mingeçevir’e mütemadiyen roket fırlatan ve sivil yerleşim yerlerini
vuran bir düşman ile karşı karşıya.
Uluslararası hukuka göre, sivil yerleşim yerlerine saldırı insanlık
suçu. Sivilleri öldürmeye çalışmak ise soykırım. Uluslalarası camia
her durumda haksız olan Ermenistan’a karşı sesini şimdi
çıkarmayacak da ne yapacak?
Ermenistan’ın savaşın başından beri insanlık suçu işlediği bu kadar
açıkken dünya ne zaman harekete geçecek? Eğer Ermenistan’ın
işlediği savaş suçlarının milyonda biri Azerbaycan hükümeti ve
ordusu tarafından yapılsa idi şimdi bütün dünya ayağa kalkmış
idi...
Böyle bir standartsız dünyada biz barışı kimle ve nasıl tesis edip
işleteceğiz?