Tıp profesörü, milletvekilliği yapmış, parti üst yönetiminde
bulunmuş bir insan… Televizyon ekranlarından konuşurken böyle bir
üslup benimsiyor…
Sonra da insanlara dönüp diyoruz ki, siyasetin dili çok
sertleşti…
Siyasi partilerin birbirlerine rakip olmaları lazım, işin
doğası budur. Birbirlerini eleştirmelerini de çok normal olarak
görürüm, bunun için varlar. Siyasetçilerin birbirlerine yönelik
bazen gereğinden fazla sert olmalarını da yine demokratik değerler
içinde görürüm ama işe “ölüm” olan sözcükler girince bunu hiçbir
şekilde normal, değerli ve siyasete dâhil olarak
değerlendiremem…
Elbette muhalefet iktidar olmak ister. İktidarı ilk gününde de,
son dakikasında da olsa eleştirir ve yerinden etmek arzusunu taşır.
Hiç kimse çıkıp da şunu diyemez, “iktidarın gitmesini istiyor bu,
yanlış yapıyor…”
Ama siyasetçinin muhalefet için şunu deme hakkı olamaz: “Bunun
için de canımı veririm. Açık söylüyorum. Vallahi de billahi de al
canımı derim. Bu kadar bilenmiş ve adanmışım.” Bu cümlenin başında
ve sonunda kuracağınız cümlelerin hiçbir önemi, anlamı kalmaz. Bu
son derece yanlıştır, sakıncalıdır…
Siyasette deneyim önemli diyoruz, birikim önemli diyoruz;
milletvekilliği ve parti yöneticiliği yapmış insanların
söylediklerini de bu nedenle farklı bir kulakla dinliyor ve
yararlanma çabası içine giriyoruz. Eminim ki, pek çok insan
deneyimli siyaset insanlarını bu nedenle önemsiyordur.
Ancak, bu kadar radikalleştirecek, insanları uçlara taşıyacak
cümleler olabilir mi?
Geçtiğimiz günlerde aynı üslubu çok değerli dostum, arkadaşım
Berhan Şimşek’te de gördüm. Berhan Şimşek’in vatanseverliği,
insancıllığı, birikimi ve deneyimi ile hiç bağdaştıramadım. Kamu
görevlilerini, vali ve kaymakamları itham ve ilzam eden, terörist
yapılanmaların yaklaşımları ile değerlendiren cümleler
kullanmıştı…
Yıllar boyu kamuoyu önünde durup, takdir toplayıp, dikkate
alınıp böylesine dikkatsiz ve özensiz davranışlara girince ne yazık
ki saygınlık kalmaz. İnsanların çok değer verdikleri isimler bir
anda kendilerini çok seven ve önemseyen kitleler nezdinde de irtifa
kaybederler…
Siyasetin dilinin sertleşmesinin topluma yansıması her zaman
fiili şiddet olarak ortaya çıkar. Dünyanın pek çok yerinde pek çok
dönemde bu böyle olmuştur. Buna çok dikkat etmek gerekir.
Demokrasilerde farklı fikir ve görüşleri savunmak kadar ulvi bir
iş olamaz ama görüşlerimizi birilerinin ve dahi kendimizin hayatını
ortaya koyarak savunacak bir atmosferi yaratarak savunmaya
kalkışmak demokrasi ile asla bağdaşmaz.
İlk cümlelerin sahibi Sayın Aytuğ Atıcı, diğer program
katılımcılarının bu sözlerine tepkisi üzerine, "Ben binlerce
kez televizyona çıkmışımdır. Benim lafımın nereye gideceğini bizi
dinleyenler bilirler. Tayyip Erdoğan'ın yarın, demokratik yollarla
gitmesi için her şeyi yaparım. Böyle demiş olalım." biçiminde
sözlerini düzeltme çabasını göstermiş olsa da, bu kadar birikimli
ve deneyimli bir insana yakıştıramadığımı yine de belirtmek
isterim…