“Neresine dokunsak elimizde kalıyor hayat”.
İnsanlığın yaraları dikiş tutmuyor.
Yok, faydası yok sabah akşam tekrarlanan pansumanların.
Yaralarımız kabuk bağlamıyor.
Bir kadının gözünden dışarı uğruyor hayat. Aklı avuçlarında.
Cevaplanmamış sorular sarmış dört bir yanını. Göğsüne yapıştırılmış
bir kâğıtta büyük harflerle “İNSANLIK ARANIYOR”
yazıyor. Çıt çıkmıyor!
Kadın ölüsünü de kucaklayıp gidiyor. Utanç kan kırmızı bir nehir
coğrafyasında yaşamın, sessizce akıyor.
Gazetenin birinin üçüncü sayfasında duygusuz bir cümle
“bir kadın daha şiddet kurbanı” diyor. İnsanlık
kayıp. Şiddet boşlukta semiriyor!
Bir çocuk ağzında parmağı, göbeğindeki kordondan yaşamı değil
kurşun emiyor!
Eli silahlı bir kadın annelikten sınıftan kalıyor.
Derinleşiyor yara. İnsanlık ortasından ikiye yarılıyor. Manzara
korkunç! Vicdan kurt. Herkes kendini kemiriyor!
Derinleşiyor yara. Ölüm yakınlaşıyor. Tanıdığımız bir elin
parmaklarından dökülen kurşun oluyor. Er kişi niyetine gömülüyor
insanlık. Her yer tertemiz! Mezarlıkta açan güller bizi
insanlaştırıyor!
Yüzümüzde patlıyor hayat! Her gün kıyamet! Çocuk ana-babasını,
ana-baba çocuğunu tanımıyor!
Sur’u bırakmış İsrafil, ortalığa düşmüş insanlığı arıyor!