Size gördüğünüz şeylerden bahsedemem ben. Her gün duyduğunuz
tumturaklı sözlerden. Ya da kanlı cinayetlerden büyüterek
gözlerimi.
İyi bir satıcı değilim ben. Uyutamam kanlı ninnilerle
ruhlarınızı.
Size günlerden bahsedemem. Kan dolu nehirlerde yüzen altın
renkli günlerden. Ve insanlardan bahsedemem, o günlerin
altında yüzleri gülen.
Size fallardan da bahsedemem. Üç vakte kadar muştulu bir haber
ya da büyükçe bir paradan haber veren.
Size umuttan da bahsedemem, ölü çocukların ve acılı anaların
yürekleri üzerinde yükselen.
Size acılarından bahsedebilirim dünyanın. Her an bir yerlerde
ölmekte olan çocuklardan. Ve kimsesiz kadınlardan. Bir lokma ekmek
için ruhlarını pazara çıkaran.
Size babalardan bahsedebilirim. Ölümün, şiddetin, haksızlığın
karşısında çaresiz kalan. Evini, çoluğunu çocuğunu, kadınını zulmün
dişlilerinden kurtaramayan.
Size çocuklardan bahsedebilirim. Meyve sebze dolu market
reyonlarını düşlerinde bile göremeyen. Günlerce kursağına tek lokma
girmeyen, tenleri gibi kaderleri de kapkara çocuklardan.
Fakat biliyorum, hoşlanmazsınız siz bunları dinlemekten.
Buruşmuş bir yüzle uzaklara bakarsınız. Uzaklaştığınız gibi
buruşmuş vicdanlarınızdan.
Dağılalım o vakit, zaten ben de konuşmayı pek sevmem.