Pilavüstü Nohut Şıpıdık Terlikler Peygamber Aynası

İyi insanlardık biz. İyi şeyler düşünüyorduk. İyiydik. Sabahları erken kalkıp, buz gibi suyla yüzlerimizi yıkıyorduk. Tenimizde bir bayram havası. Biraz bundandı sanırım, her günü bayram biliyorduk.

Elçin Sevgi SUÇİN elcin@internethaber.com

İyi insanlardık biz. İyi şeyler düşünüyorduk. İyiydik. Sabahları erken kalkıp, buz gibi suyla yüzlerimizi yıkıyorduk. Tenimizde bir bayram havası. Biraz bundandı sanırım, her günü bayram biliyorduk.

Günaydın diyorduk bakkala işe giderken. Fırıncıya, dönerciye, mahallenin ciğercisine günaydın diyorduk. Bazı öğlenler iş molasında lekeli bir tabakta, ayaküstü nohut pilav yiyorduk. Oradan buradan sohbetler ediyor, memleket ahvalini konuşuyorduk. Yakası açılmamış fikirler üretiyorduk, pilavın yağı incecikten süzülürken damağımızda.

İyi insanlardık biz. İyi şeyler düşünüyorduk. İyiydik.

Aşağı mahalleden olmuş, yukarı mahalleden olmuş pek bir önemi yok, biri ölünce üzülüyorduk. Hırkamızın, ceketimizin kenarına bir tabak sıkıştırıp; destek olsun diye çay, şeker, bulgur, mercimek bazen de bir paket bisküvi götürüyorduk. Büyükler sevinmese bile çocuklar seviniyordu.

Ayaklarımızda şıpıdık terlikler, akşamüstleri kapı önlerini suluyorduk. Fonda toprak kokusu, gelenle geçenle iki lafın belini kırıyorduk. Kırılıyordu yalnızlık. Bazen de bir demlik çayı paylaşıyorduk, sıkılıyordu ölüm. Zamanı kendi batağında boğuyorduk.

İyi insanlardık biz. İyi şeyler düşünüyorduk. İyiydik. Sevinmeyi de üzülmeyi de biliyorduk, zamanı küçük parçalara bölmeden önce. Geçmişin de geleceğin de anda olduğunu biliyorduk. Bilginin bereketiyle mayaladığımız anı çoğaltıyorduk mısralarda. Sevgilinin gözlerinden denizler doğuruyorduk. Büyülüyorduk dünyayı. İçimizde peygamber sevinci, parlatıp parlatıp güneşe tutuyorduk aynayı.