Size geçen hafta kızımla aramızda geçen bir konuşmayı anlatmak
aktarmak istiyorum. Bizim beynimizde kırk tilki dolanırken onlar
aslında kendileri için neyin iyi olduğuna kolaylıkla karar verip
bize gösteriyorlar.
Olay bir akşam yemek masasında vuku buldu.
Kızımın devam ettiği anaokulundan mezun olup ilkokula başlayan
bazı büyük ağabeyleri ablaları var. Okul sonrası çocuklarını
bırakacak yeri olmayan bazı ebeveynler ders çıkışlarında onları
anaokuluna emanet etmeye devam ediyorlar. O çocuklardan birinin
matematik ödevine okuldaki öğretmenler yardımcı olurken kızım
da onları izliyor.
Bana anlatışını aynen yazıyorum.
“Anne bak şimdi!
Efe’nin ödevini yapıyorlardı. Öğretmen yardım
ediyordu ben de onları izledi.
Soru şu; Efe’nin 10 tane simiti
varmış, yarısını yemiş kaç kalmış? Efe kağıda
‘5’ yazdı. 5 olur mu hiç
anne. SİMİTİN YARISINI YEMİŞ! 5 OLMAZ Kİ! SİMİTİN YARISI
KALMIŞ.”
BİR KÜÇÜK PARANTEZ AÇALIM: Bizim bücür 5
yaşında son 3 yıldır aralıksız okul öncesi eğitimi alıyor. 100’e
kadar sayabiliyor. 20’ye kadar yazabiliyor. Sayıları tanıyor ve
ayırt edebiliyor.
Ama Efe’nin kalan simitlerini hesaplaması için gerekli olan
soyut düşünme, bağlantı kurabilme yeteneğini henüz kazanmış
değil!
Nedeni ise bunun için daha zamanının
olması!
Okul öncesi dönemdeki çocuklar belki bizim çocukluğumuzda
yapamadığımızı düşündüğümüz çok şeyi yapıyor olabilirler ancak bu
onların ilkokula erken başlamaları için her zaman yeterli
olmayabilir. Okul öncesi dönemdeki çocuklar kavramları
‘somutlaştırdıkça’ öğrenirler. Soyut düşünme
yeteneği ise yaşla paralel gelişim gösterir. Yani bu yetisi
gelişmemiş bir çocuğun ilkokulda akademik başarısının düşük olması
yüksek olasılıktır.
Peki dünyanın bir çok ülkesinde okula başlama yaşı 5
yada 6. O çocuklar nasıl oluyor da başarılı oluyorlar?
derseniz.
Güzel soru derim!
Burada işin içine eğitim müfredatı giriyor. Okul öncesi eğitim
veya erken yaş eğitimi çocukların hem kişilik hem de akademik
gelişimleri için çok önemli. Eğer ilkokula başlama yaşını 5’e
düşürürseniz müfredatı ve derslerin işlenişini de o yaş grubuna
göre yeniden dizayn etmeniz gerekir. Bunu başaran ülkelerin çoğunda
sınıfların tasarımından, derslerin sürelerine, kullanılan
materyallerden öğretmenlerin eğitimine kadar her şey çocukların
yaşlarının getirdiği özelliklere göre tasarlanmaktadır. Öyle ki bu
işi başarmış ülkelerin okullarında erken dönemdeki çocukların
masalarda değil, yerde öğrenme eğilimde oldukları bile fark edilmiş
ve sınıfların bir bölümü yerde oynamaya ve öğrenmeye uygun hale
getirilmiştir. Aşağıdaki örnek İngiltere’deki bir okuldan.
Yıllar önce 4+4+4 eğitim sistemi tartışmaları yapılırken bir
makale okumuştum. Hatırımda kaldığı kadarıyla erken okula başlayan
çocuklarla ilgili yaşanacak en yaygın sorunun okuduklarını
anlamamaları olacağıydı. Bunun nedeni de Türkiye’deki
eğitim sisteminde kullanılan kitapların içeriklerinin 7 yaş ve
sonrasına göre hazırlanmış olması. Yani 66 aylık bir çocuk okula
başlayabilir sorunsuzca okuma-yazma öğrenebilir ancak yüksek
olasılıkla okuduklarını anlamayacaktır.
Yani özetlesi bu okula başlama yaşı büyük mesele! Yanıt da
çocuğunuzun kendisinde!