Uzmanlıklarına güvenip dinliyoruz; bizi ölmeden mezara koyanlar
da çıkıyor, elimizi ayağımızı yıkamayalım, boşver, hiç bir şey
olmaz moduna getiren de…
Hepimizin kafası karışıyor. İşi ne kadar ciddiye alacağımızı
bilemiyoruz. Toplumsal bir infial, panik olmasın diye telkinler
veriyoruz ama bu uzmanları dinleyince nasıl olmasın ki…
Bazı bilim insanları çıkıyor, virüsün ağırlığından ve
öldürücülüğünden bahsediyor, çok hızlı bir yayılım gösterdiğinden,
çaresinin bulunmadığından dem vuruyor; onlar demese bile günlük
olarak aktarılan İran ve İtalya’dan ölümlü vaka haberleri herkesi
altüst ediyor.
Bazı bilim insanları itiraz ediyor, konunun çok abartıldığını ve
ilaç endüstrisi tarafından suni olarak büyütüldüğünü iddia ediyor,
bunlara da inanma eğilimine giriyorum… Bu fikirler toplumun büyük
çoğunluğunun hoşuna gidiyordur.
Ama bu kadar ölüm niye? Çinliler, İranlılar, İtalyanlar birileri
aşı pazarlasın diye mi ölmeyi kabul ediyorlar yani?
Petrol fiyatları tepe taklak olmuş, üretim-tüketim durmuş,
arz-talep piyasası dengesini yitirmiş, Dünyanın en büyük turizm,
hava yolları şirketleri can çekişiyor, hizmet sektörü muazzam
etkilenmiş, bütün dünya resesyona girmiş, dev işletmeler tüm
dünyada mağazalarına kilit vuruyor, kafayı mı yedi bunlar? Bunlar
da mı ilaç endüstrisi para kazansın diye kaybetmeye razı
oluyorlar?
Alınan tedbirler iyidir. Çok fazla kafa karışıklığı doğru değil.
Farklı fikirleri duymak güzel, önermelere açık olmak yararlı ama
böyle zamanda ve böyle bir konuda kuşku içerisinde bırakılmak kadar
kötü bir şey olamaz.
Yetkili merciler açıklamalarında, kimseye paranoyak olun demiyor
en basit tedbirlerinizi alın, kendinizi hastalıktan koruyun,
salgının etkilerinin nerelere kadar gideceğini bilmiyoruz ama aşırı
etkili olmamasının yollarını biliyoruz diyorlar.
Televizyonlarımızın da konunun güncelliğinden istifade ağzı
olanı konuşturması iyi bir sonuç vermiyor. İnsanlarımızı Arap
sabunu içmeye, kolonya banyoları yapmaya kadar götürüyor…
Televizyonların bu günlerde biraz daha sorumlu olması şart.
Uzmanları ekranlara taşısınlar ama bu kişilerde toplumun anlayacağı
dilden, aydınlatıcı bir şekilde konuşmak üzere davet edilsin.
Kesinlikle uzmanlara tartışma programı yaptırmasınlar.
Bunun tartışılacak bir tarafı yok.
Virüs Türkiye’de de var ve her geçen gün yeni vakalar çıkıyor,
Allah muhafaza ölümlü vakalar da olabilir, erken alınan tedbirlere
rağmen müessif neticeleri ile hepimizi daha da sıkıntılı günlere
götürebilir.
Ekranlardan aktarılan bilgilerin şu ana kadar öğrendiklerimizi
ve hijyene yönelik dikkatimizi dağıtmasına, fiziksel temasların
azaldığı aktivitelerin ciddiye alınmamasına yol açmaması için
konuların ve konuşmacıların da dikkatle belirlenmesi gerekiyor.
İlk günlerden beri söylüyorum, bu konuda bana göre en muteber ve
hatta tek bilgi kaynağı resmi merciler olmalı…
Bilim insanı olarak, elbette bilime saygımız var; bilim
insanının bilgisini de önemsiyorum. Ama bu tartışmaların ne yeri,
ne zamanı artık.
Bu kadar somut vakanın olduğu, ülkelerin geç tedbirlerin ve
ihmalkarlıkların bedelini ağır kayıplarla ödediği bir süreçte
tartışmak anlamsızdır.