İki liderin COVID-19 salgınındaki performansları

İnsanlar havanın günlük güneşlik olduğu zamanlarda liderler seçerler ama olağanüstü zamanlarda toplumu kurtaracak adımlar atmalarını beklerler. Her ülkenin kendi lokal dinamikleri ışığında öne çıkan ve seçilen liderleri, COVID-19 salgınındaki performansları ile 2020 yılında adeta bir küresel olimpiyat tadında yarışıyor.

Muhammet Şakiroğlu msakiroglu@gmail.com

İnsanlar havanın günlük güneşlik olduğu zamanlarda liderler seçerler, ama olağanüstü zamanlarda toplumu kurtaracak adımlar atmalarını beklerler. Her ülkenin kendi lokal dinamikleri ışığında öne çıkan ve seçilen liderleri, COVID-19 salgınındaki performansları ile 2020 yılında adeta bir küresel olimpiyat tadında yarışıyor.

Ülkelerin ve liderlerin salgın öncesi ve salgın sırasındaki bütün refleksleri tüm dünyanın gözü önünde gerçekleşip puanlanıyor ve sosyal medya üzerinden anlık takip ediliyor. Hiçbir söylem ve tavır unutulmuyor, yeri geldiğinde hatırlatılıyor. Organize İşler filminde Müslüm karakterine can veren Cem Yılmaz’ın dediği gibi “video ne güzel bir alet, değil mi?”. COVID-19 salgını patlak verdiğinde liderlerin aldığı tavırlar, söyledikleri kayıt altında ve zaman zaman kendilerine ve kamuoyuna hatırlatılıyor.

Ayrıca, Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ) verileri yüzlerce farklı şekilde değerlendirilip karşılaştırılıyor. Ve aynı şekilde herkesin kullanımına sunuluyor. Kimsenin hile yapma şansı yok.

Ölümleri ve vakaları gizlemeye çalışan totaliter sistemler bile eninde sonunda rakamları düzeltmek zorunda kalıyorlar.

Küçük ülkeleri ve coğrafik olarak nispeten daha izole olanları kapsam dışı bırakırsak,  virüs salgınında iki liderin oldukça öne çıktığını görebiliriz. Bunlardan biri ABD Başkanı Trump diğeri Alman Şansölyesi Merkel.

Ülkeyi salgına hazır hale getirmekten, salgın boyunca ulusa sesleniş konuşmalarındaki performansa, birlik beraberliği sağlama başarısından rakamlara ve bilimsel konulara hâkimiyete kadar iki ucu temsil ediyor bu iki lider.

Her basın toplantısı ayrı bir skandal olan Trump, son basın toplantılarının birinde virüsten korunmak için vücuda temizlik malzemesi enjekte edilmesinin araştırılmasını tavsiye ediyordu. Aynı zaman diliminde Merkel ise bir kişinin 1.1 kişiye bulaştırması halinde Almanya sağlık sisteminin limitlerinin Ekimde, 1.2 kişi bulaştırması halinde ise Temmuzda aşılacağına dair oldukça karmaşık matematiksel hesaplar yapıyordu.

Herkes Merkel’in rakamlara hâkimiyetine şaşırmıştı.

Oysa şaşılacak bir şey yoktu.  Merkel, kuantum kimyası alanında doktora yapmış ve siyasete atılmadan önce alanında bilimsel çalışmalar yayınlamış parlak bir bilim kadınıydı. Rakamlara hâkimiyeti de COVID-19 salgınında bilimsel verileri merkeze alarak tedbir geliştirmesi de bu özelliğinden kaynaklanıyor. Buna karşın Trump, üniversiteye giriş puanlarını (SAT skorunu) ve üniversite notlarını (transkript) saklamak için mezun olduğu tüm kurumlara uyarı mektupları yollamış.

Konu sadece rakamlara hâkimiyet ve akademik geçmiş ile ilgili de değil. Trump’a yılın başında oval ofiste COVID-19 salgını ile ilgili bir dizi brifing verildiği ama Trump’ın hepsini görmezden geldiği ortaya çıktı. Çünkü konun ciddiyetinin anlaşılması bile bir muhayyile gerektiriyor.

Merkel, bu süreçte oldukça sakin ve uzlaşmacı bir görüntü sergilerken ekonomik destek paketleri ile toplumsal rahatlama sağlamayı ve virüs salgını ile etkin mücadelede toplumsal destek elde etmeyi başardı.  Trump ise her konuda olduğu gibi bu konuda da muhatapları suçlamayı ve tabir yerindeyse muhalefetle didişmeyi tercih etti. Muhalefeti, valileri ve medyayı suçladı; ekonomik tedbirler ve paketler konusuna ikircikli bir tablo sergiledi. Halkı evde tutmaya çalışacağına milleti sokağa dökerek seçim kazanma hesaplarına girişti.

Dünya sağlık örgütünün açıkladığı rakamlara göre dünyadaki her üç salgın vakasından biri ABD’de ve nüfusa göre ölüm oranları, Almanya’nın yaklaşık 3 katı. Bu makasın önümüzdeki günlerde açılması da bekleniyor. Buna karşın Almanya’da toplam 163 bin civarındaki vakanın 133 bini kapanmış ve aktif vaka sayısı 26 civarına kadar geriletilmiştir.

Sadece Almanya’nın değil AB’nin lideri olarak da görülen Merkel, kriz süresince çok daha başarılı bir liderlik performansı sergilerken antitezi konumundaki Trump konuyu seçim kazanma ve ucuz günlük politik tartışmalara hapsetmeyi tercih etti.  Merkel bir sonraki seçimde aday olmayacağını açıkladığı için liderlik becerisinin politik kazanımını test edemeyeceğiz ancak Trump’ın COVID-19 performansının nasıl sonuçlanacağını bu yılın sonundaki başkanlık seçiminde göreceğiz.

Mevcut küresel krizi siyasi fırsata çevirme isteği politikacılar için anlaşılabilir bir refleks. Görebildiğimiz kadarı ile paradoksal bir şekilde şeffaf, sadece krize yoğunlaşan ve bütünleştirici dil kullanan yaklaşım liderleri daha popüler hale getiriyor. Muhalefetle didişme, başkalarını suçlama, sorumluluktan kaçma ve küçük hesaplar ise tam tersi bir etki yapıyor.  Yani kriz sadece fırsata çevrilmeye çalışılmadığı zamanda fırsata dönüyor.