Öyle bir eğitim sistemi düşünün
ki 'TEOG
kaldırıldı' haberine sevinemiyoruz!
'Ohh be! TEOG garabetinden
kurtulduk ne gelirse
gelsin' demek
yerine 'Şimdi ne
olacak' sorunun yanıtını öğrenmek için
çırpınıp duruyoruz. Hatta öyle bir haldeyiz ki az daha
zorlasalar 'Keşke
kalkmasaydı' diyeceğiz. Belki de çoktan
diyoruz.
Çünkü gelen gideni hep aratıyor!
Oysa ki cumartesi gününden bu yana harcadığımız enerjiyi
gerçekten eğitim sistemimizi iyileştirmek için harcasak neler
değişir neler!
Aynı şey müfredat değişikliğinde de oldu. TEOG, LYS, müfredat,
tam gün ve diğerleri gibi... Bunlar zaten
bozuk olan bir yolda ayağımıza takılan büyük taşlar o kadar!
Dünyada eğitimde başarı sıralaması listesinin zirvesinde oturan
ülkelerin eğitim standardını yükselme sırrına baktığınızda
karşımıza ilk çıkan
şey 'sınavsız' eğitim
oluyor. Hemen hepsinde TEOG gibi kritik sınavlar hiç yok. Artık
sınavların çocukların stres seviyelerini yükseltip öğrenmeyi
köreltmekten başka bir işe yaramadığını dünya anladı. Hatta
Finlandiya gibi geleneksel anlayışları tamamen reddeden ülkelerde
üniversite kadar bizim bildiğiniz adıyla
'yazılı' bile yok.
Dahası 'not
verme' bile yok. Bu yöntemle Finlandiya
OECD'nin Uluslararası Öğrenci Performansı Değerlendirmesi
kısa adıyla PISA'da zirvede.
Hafta içi okul, hafta sonu kurs, akşamları özel ders ve etütler
arasında çılgın gibi ders çalışan TEOG çocuklarımızın olduğu eğitim
sisteminde listenin kaçıncıyız derseniz; biz aynı sıralamada 72
ülke arasında 50'nci sıradayız.
Yani sınav 'öğrenmeyi' beraberinde getirmiyor. Analitik
düşünmek yerine ezberleyen ve sadece testleri çözmeye programlanmış
gençlerimiz var.
Dünyada 'iyi
eğitim' işini başaran diğer ülkelere
bakınca karşımıza çıkan ikinci dikkat çekici nokta
ise 'Okul öncesi eğitim.'
Artık aklı başında tüm eğitimciler kaliteli okul öncesi eğitimin
tüm eğitim sisteminin en önemli ayağı olduğuna hemfikir. Aynı
şekilde uzun vadeli kalkınma planlarında da en fazla katkı
yine okul öncesi eğitime ait. Yani çocuklarımız iyi bir lise, iyi
bir üniversite eğitimi alsın demek yerine iyi bir okul öncesi
eğitimi alsın demeye başlamamız şart.
Oysa ki Türkiye'de halen okul öncesi eğitim kurumları çalışan
annelerinin çocuklarını bıraktıkları yerler olarak görülüyor ve
halen zorunlu değil. Neyse ki 2019 için zorunlu
olma planları var!
Peki Türkiye hiç mi eğitim için çaba harcamıyor?
Böyle bir çıkarsama yaparsak haksızlık etmiş oluruz. Çünkü
eğitim için Türkiye'de yapılmaya çalışanlar, aktarılan yüksek
tutarlı kaynaklar var. Öyle ki OECD'nin geçen haftalarda
yayınladığı Bir Bakışta Eğitim
2017 (Education at a Glance
2017) raporuna göre Türkiye eğitime
aktardığı kaynağı en çok attıran ülkeler sıralamasında
zirvede. 35 ülkenin sıralamaya alındığı listede Türkiye milli
gelirden eğitime ayrılan payı yüzde 76 arttırmış durumda. Ancak
rapordaki diğer veriler çabalarımızın doğru sonuçlar yaratmadığını
gösteriyor. Bu denli yüksek kaynaklar ayrılmasına ve sürekli sistem
değişikliğine gidilmesine karşın Türkiye'de öğrencilerin
performansları 'düşüşte.' Ayrıca
ödeme miktarlarının arttırılmasına karşın Türkiye
'öğrenci başına düşen
harcama' listesinde alt sıralarda.
Özetlesi Türkiye'de eğitim sistemi bir puzzle gibi. Herkes
elindeki parçayı bir yere sıkıştırmaya çalışıyor ama kimsenin
aklına büyük resme bakmak gelmiyor.
Elimizdekinin yerini aradığımız son parça da TEOG. Sıradaki ise
YGS ve LYS.