Senden para topladılar. Bu parayla okullar, yurtlar, gazeteler,
vakıflar TV’ler, siyasi partiler, yardım kuruluşları kurdular.
Görünürde tek amaçları vardı: “Seni daha dindar, gerçek
Müslüman yapmak”
Yazdıkları kitaplarla, çektikleri sinema ve dizi filmleriyle
senin paranla sana din pazarladılar.
Ticaretlerinde dindarlıklarını kullanarak senin nezdinde avantaj
peşinde koştular.
Siyasette farkındalıklarını gösteremedikleri için
dindarlıklarını oy toplama malzemesi yaptılar.
Kötü gazete çıkardılar fakat “dine hizmet
ediyoruz” diye senden destek adı altında müşteri olmanı
istediler.
Kötü sinema filmleri çektiler ama içerisine koydukları birkaç
dini mesajla senin gözünü boyadılar.
TV’lerinde yayınlayacak esaslı diziler yapamadılar. Çektikleri
dizilerin içerisine dini sözcükler ve hikayeler, kutsal değerlere
vurgu serpiştirerek yetersizliklerini örttüler.
Dindarlıklarını profesyonel bir meslek gibi kurguladılar.
Sürdürdükleri dindarlık kendi aralarında bir
‘parola’ya dönüştü.
O parola sayesinde ele geçirdikleri imkanlarla senin
çocuklarının hakkını gasp edip bu imkanları senin aleyhine
kullandılar.
“Sana ve dine hizmet etmek için varız” diyerek
sınav sorularını çaldılar.
O parolaya uyanları polis yaptılar. Savcı yaptılar. Öğretmen
yaptılar. Hakim yaptılar.
Bütün bunları yaparken senin, Müslüman ve bu ülkenin bir evladı
olduğunu görmezden geldiler.
Senden topladıkları parayla lüks ve şatafat içerisinde dindarlık
sürerken sana, gerçek dindarlığın bir lokma bir hırka olduğunu
öğütlediler.
Senin için esas olan helal bir lokma kazanmaktı. Çocuklarının
onuruydu. Senin için esas olan gösterişe dayalı şekilci ibadetler
değil başkasının hakkını yememekti.
Ey halkım sen gerçek Müslümanlığı kendi mütevazi hayatında
yaşarken onlar senin paranla tesis ettikleri kurumlarla
Müslümanlığın içini boşalttılar. Değersizleştirdiler.
Ben bir tek seni tanırım ey halkım.
***
Sen ki kabahatinle, işlediğin günahlarla bir tek kendine
zarar verdin. Onlar ise yaşadıkları dindarlıkla, işledikleri
sevaplarla bütün bir toplumu, bir ülkeyi mahvettiler.
Sen ellerini parçalayarak kazandığın üç kuruşunu gizliden
gizliye etrafındaki fakir komşunla paylaşırken, onlar bağış yapmayı
değil, bağış toplamayı gerçek dindarlık sandılar.
Sen, kabahati açıktan işleyip yardımı, paylaşmayı
gizlice yaparken onlar kabahatlerini gizleyip senden topladıkları
paralarla yardımı, paylaşmayı bir şova dönüştürdüler.
Senin dürüstlüğüne, ahlakına, efendiliğine, içtenliğine bakmadan
iki kadeh içkine burun kıvırdılar.
Ama kendileri kapalı kapılar ardından olmadık günahı
işlediler.
Güya seni kötülüklerden korumaya çalışırken boğazlarına kadar
günaha, çamura battılar.
Ben bir tek seni tanırım ey halkım.
***
Sen; ahlaklı, dürüst, dost canlısı olmayı, ekmeğini komşunla
paylaşmayı, insanlara ideolojik ayrımı gözetmeden insan gibi
davranmayı benimsedin.
Üstelik bütün bunları insanlığın ve yaradılışın bir gerekçesi
olarak gördün.
Onlar ise, kendinden olanı kayırmayı, taşıdıkları değerlere
bakmadan insanları mezheplerine, ideolojilerine, dinlerine göre
ayırmayı Müslümanlık olarak gördüler.
Ben bir tek seni tanırım ey halkım.
***
Din adına adaletsizlik yapmadın. Din adına rüşvet vermedin,
rüşvet almadın. Din adına adam kayırmadın.
Sen “ibadetin makbulü gizli olanıdır” diyerek
Müslümanlığını pazara sürmedin.
Ticaretinde haksız rekabet malzemesi yapmadın.
Onlar ise ibadeti görünür kılmayı, abartılı hale getirmeyi,
dillerine dolamayı bir pazarlama tekniği olarak gördüler.
Diyeceğim o ki “dine hizmet için” diyerek
senden topladıkları parayla okullar, yurtlar, gazeteler, TV’ler
siyasi partiler kurdular.
Şimdi kazanımlarını ve iktidarlarını kaybetmemek için
dinin emrettiği değerlerden vazgeçiyorlar.
Bunca yıllık İslamcılık tecrübem bana bir şey gösterdi
ki gerçek Müslüman sensin ey halkım.
Lütfen bu yapıların, cemaatlerin, tarikatların, partilerin,
vakıfların senin paranla sana dindarlık satmasına daha fazla
müsaade etme.
Etme ki bari çocuklarımızın hayatını kurtaralım. Twitter.com/acikcenk