Entelektüellerin güç ve ideoloji ile sınavı

İdeolojilerin koyu renklere boyadığı şu modern dönemde daha belirgin ve ağır yaşanıyor entelektüel dilemmaları.

Muhammet Şakiroğlu msakiroglu@gmail.com

John Burdon Sanderson Haldane, sıra dışı ve başarılı bir İngiliz bilim insanıdır. Her ne kadar hayatının sonunda Hindistan’a sığınıp Hint vatandaşı olarak ölse de yaşamındaki tüm önemli öğeler, University College London’da (UCL) yaptıkları ve yazdıkları üzerine kuruludur. Üniversitede çalıştığı dönemde fizyoloji, genetik, evrimsel biyoloji, matematik, istatistik ve biyoistatistik alanlarına yenilikçi katkılarda bulunur. Başarılı bilim adamı kimliği dışında açıkça komünist olduğunu ilan etmiş ve bu uğurda epey çalışmıştır Haldane. 1930larda yönünü komünizme çeviren Haldane, 1942 yılında Britanya Komünist Partisine üye olur ve iki yıl sonra da parti yönetim kuruluna girer.

Bir taraftan bilimsel çalışmalara devam ederken öte taraftan Britanya Komünist Partisinin yayın organı olan London Daily Worker’in 10 yıl boyunca yayın yönetmenliğini yürütür ve haftalık yazılar yazar. Komünist düşüncenin en etkili dergisi sayılan Modern Quarterly dergisinin de yayın kurulunda yer alır. Bu entelektüel birikimi ile Sovyet komünizminin yayılması için çalışır. Bu arda bilimcilik,  sosyal Marksizm ve ateizm etrafında derin tartışmalar üretir ve yazılar yazar.

Haldane, Sovyetlerin en zorlu dönemlerinden biri olan Stalin döneminde Sovyetleri ziyaret eder ve ihtimam görür. Stalin’den övgü alır. Daha öncesinde tanıdığı arkadaşı Vavilov tarafından karşılanır Sovyetler Birliği’nde.

Ancak bir süre sonra Sovyetlerde Haldane’yi de yakından ilgilendiren bir kıyamet kopar. Bir demagog olan Trofim Lysenko, bilimsel olmayan yığınla teori ortaya atar ve Stalin’i etkilemeyi başarır. Söylediklerinin saçmalık olduğu bilim camiasında bilinir ancak bilimsel olanın değil, Stalin’in iradesinin kazanacağına da kimsenin şüphesi yoktur. Lysenko güçlendikçe, etkili bilim insanları ortadan kaldırılmaya başlanır. Ders kitapları değiştirilir ve o döneme kadar genel geçer bilimsel bilgi çöpe atılır. Trofim Lysenko ve tartışmanın gerisi için önceki şu yazıya bakılabilir.

Sovyet coğrafyası ile duygusal ve ideolojik bağları olan, komünizm ile ilgili entelektüel birikim ortaya koyan, Sovyetler tarafından önemsenen, bilimsel özgürlük üzerine sürekli kalem oynatan ve  tam da Sovyetlerdeki tartışmanın yaşandığı alanda uzman olan bilim insanlarının özellikle de Haldane’nin ne söyleyeceği merak edilir.

Çıkıp Vavilov’un yargılanmasını yanlış bulduğunu, Trofim Lysenko’nun demagog olduğunu, Stalin’in büyük bir yanlış yaptığını söylemesi gereken Haldane, uzun süre tartışmayı görmezden gelmeyi tercih eder. Konuşmak ve yazmak zorunda kaldığı zamanda şöyle orta yollu açıklamalar ile yetinir:

Sovyet genetikçileri arasındaki tartışma, bir tarafı Vavilov tarafından temsil edilen ve öncelikle gerçeklerin toplanmasıyla ilgilenen, diğer tarafı Lysenko tarafından temsil edilen sonuç isteyen iki uç arasındadır. Zehirli bir şekilde değil, dostça bir ruhla gerçekleştirilmektedir. Lysenko’nun (1939 Ekim tartışmalarında) söylediği gibi 'Önemli olan anlaşmazlık üretmemek ; bilimsel olarak hazırlanmış bir plan üzerinde dostane bir şekilde çalışalım. Kesin sorunları ele alalım, SSCB Halk Tarım Komiserliğinden ödevler alalım ve bilimsel olarak yerine getirelim. Sovyet genetiği, bir bütün olarak, bu iki zıt bakış açısının başarılı sentezinden oluşmaktadır.’

Batı karşısında komünizmi savunma görevi üstlenen Haldane, işlerinden atılan ve sistematik olarak yok edilen Sovyet bilim insanları ile ilgili durumu izah ederken “İngiltere’de bu bilim dalına giderek daha az destek verilen bir düzlemde, geçen yıl (1939) birçok Rus çalışanın işine son verilmesine rağmen Genetik biliminin Sovyetler Birliğindeki durumu İngiliz İmparatorluğundan daha iyidir” bile der. Hatta daha da ileriye giderek, batı medyasının Sovyetlerde yaşananları abarttığı, bunun propaganda olduğunu da dile getirir Haldane ve arkadaşları. Eldeki açık kanıtlara ve tartışmaya tam hâkimiyetlerine rağmen, Sovyetleri eleştirmek ve yanlışları dile getirmek işlerine gelmez.

İdeolojileri ile hakikat arasında kaldıklarında hakikat yerine uğruna ülkesini terk etmek zorunda kaldığı ve ailecek bedel ödedikleri ideolojisini tercih eder bu parlak bilim insanı. Bilime yaptığı onca katkı ise bu yanlışının gölgesinde kalacaktır ölümünden çok sonra bile. Buna karşın, reel politik tercih etmeyen Vavilov ise açlıktan ölmesine karşın duruşundan ödün vermez.

Birkaç hafta önce Şehir Üniversitesi’nin kapatılması üzerine İslami camiada saygı duyulan bir yazarın bunun bir yanlışlık olduğunu dile getiren bir tweet attığı daha sonra bunu silip bir özür tweeti yayınladığı, en sonunda onu da sildiği yazıldı sosyal medyada. Ne ilkini gördüm ne de sonrakini. Ancak belli ki vicdani/ahlaki olan ile ideolojik/reel politik arasında kalmış ve en sonunda reel politik ağır basmış.

Bugünün Türkiye’sinde ideoloji ve idealler arasında sıkışmış İslamcı entelektüellerin dramı için rutin bir örnek, bu yazarın tweetleri ve yaşadıkları.

İdeolojilerin koyu renklere boyadığı şu modern dönemde daha belirgin ve ağır yaşanıyor entelektüel dilemmaları. Sosyal medya çağında ise buna herkes canlı olarak tanıklık ediyor ve dijital kayda alıyor. Haldane’nin dramı tozlu kitap sayfaları arasında unutulabilir ama sosyal medya, herkesin olaylar karşısındaki tavrını mahşer hesabı gibi her an karşısına çıkarıyor.