Davutoğlu Neler Anlattı Neler!

Ahmet Davutoğlu,Ömer Şahin'e neler anlattı?12 Eylül'de göstere göstere..Sinirlenince kime sarılır?Kilise'de ne yaptı?

Ömer Şahin omer@internethaber.com

Davutoğlu’nu bir de benden dinleyin!

12 Eylül'de göstere göstere...

Sinirlenince kime sarılıyor?

Kilise'de Papaz'a ne dedi?

Bana nasıl "umre" yaptırdı?

Künefecide hangi krizi yönetti?

Çin Polisi'ni nasıl atlattı?

Yurt dışına çıkınca en çok ne yapmayı seviyor?

Ne zaman "Tevekkeltü Alellah derim.”diyor?

Ahmet Davutoğlu artık gün sayıyor. Erdoğan’dan görevi devralarak AK Parti Genel Başkanı ve

Başbakan olmasına sayılı günler kaldı.

Erdoğan’ın “Kardeşim” diyerek ismini açıkladığı günden bu tarafa Davutoğlu’nun hayat

öyküsünü izliyor; okuyoruz.

Konya’nın Toros’lara komşu Taşkent İlçesi’nde bir kunduracının oğlu olarak gözünü açan, küçük

yaşta Annesini kaybeden bir “Yörük”çocuğunun başarı öyküsü anlatılıyor.

Ben de size başkalarından duyduğum,okuduğumu değil kendi gözüm ve kulağımla şahit olduğum

Ahmet Davutoğlu’nu anlatayım. "Hoca"yı bir de benden dinleyin!

  Çorbacıda eşofmanlı Ahmet Hoca!

Davutoğlu ile ilk karşılaşmamı hatırlıyorum. 2000’li yılların ortasıydı. Davutoğlu, Dışişleri

Bakanı gücünde etkin bir Başbakan Başdanışmanıydı...

Şu anda Devletin kritik yerlerinde görev yapan bir grup “arkadaş” ile Cuma sabahı Hacı Bayram

Camii’ne gitmiştik. Çıkışta bir arkadaşımız ,”Hoca’yı da arayalım, çorbayı beraber içelim” dedi.

çorbacıya geldiğimizde eşofmanlarıyla Ahmet Hoca bizi bekliyordu. Masada tam karşıma

oturuyordu. Bir saatlik sohbet sonrası bende bıraktığı izlenim ‘bilgi ve tevazu’ olmuştu.

O gün ve daha sonraları şunu hissettim: Nasıl ki Recep Tayyip Erdoğan’a İstanbul Büyükşehir

Belediye Başkanlığı’ndan beri potansiyel “Başbakan” gözüyle bakılıyordu aynı duygu Davutoğlu

içinde geçerliydi. “Genç” bir ekibin gözünde “Hoca” her zaman Erdoğan sonrasının lider adayıydı.

  "Hoca" ile Çin'de neler yaşadık?

Dışişleri Bakanlığı döneminde “Hoca” ile dış gezilere katıldım. 5 günlük bir Çin seyahati var ki,

unutulmaz. Doğu Türkistan Sincan-Uygur Özerk Bölgesi’nden başlamıştı gezimiz…

Namaz,oruç gibi ibadetlerin engellendiği inançların bastırılmaya çalışıldığı bir yer orası.Davutoğlu,

gidiş için sanırım özellikle Cuma gününü seçmişti. Çin yönetimin ‘güvenlik’ bahanesini dinlemedi ve

Cuma Namazını kıldı.İhtiyarlarla gözyaşları icinde birbirlerine sarılmışlardı. Çin Polisi'ne ikinci şoku

çıkışta Cami avlusunda cenaze namazını ön safta kılarak yaşatmıştı.

  Kilise'de Pazar Ayini

Davutoğlu ile bir de Kilise maceram var; Pazar ayinine katılmıştık. Estonya ve Moldova’yı

kapsayan bir geziydi. Hristiyan olan Gagavuz Türklerini ziyaret ettik. Günlerden Pazar’dı ve kilisede

ayinvardı. Davutoğlu Kilise’ye gitti,Papaz ile görüştü. “Sizin için ne yapabiliriz?” dediğini de

hatırlıyorum Papaz Efendi’ye.

Bana nasıl "Umre" yaptırdı!

Hayatımın en “anlamlı” seyahatlerinden birini yine “Hoca” ile yaptım. Suriye krizinin dorukta olduğu

 günler... Davutoğlu, Türkiye’nin Suriye yaptırımlarını açıkladıktan sonra İslam İşbirliği Örgütü’nün

toplantısına katılmak üzere Cidde’ye gitmişti.

Uçakta iki gazeteciydik. İkindi saatlerinde Cidde’ye indik ve geceyarısı dönmemiz gerekiyordu.

 Yazılarımızı bitirince birkaç saatlik zamanımız kaldı. O an yapılabilecek en iyi şeyi yaptık. Mekke’ye

geçtik. Kabe’yi ilk kez o gün gördüm. İlk “umre”mi iki saat içerisinde hızlı bir şekilde

tamamlayıp,sabah gün ışımadan  Ankara’ya döndük.

Helikopteri iptal etti,programı yaptı 

Ahmed Davutoğlu ile TV programlarımıza gelince… 2010 referandumu ve 2011 seçimleri öncesi

Dışişleri Bakanı olarak  katılmıştı programlarıma. Son programımızın tarihine bakıyorum :19 Eylül 2012.

 TRT Türk’de ilk programım.Başlangıçlar önemlidir.İlk konuklar genelde özel olur. O gün için

Davutoğlu’na talepte bulunmuştum.

 Sağolsun kabul etmişti. TRT tanıtımı yapmış ve program için herşey hazırdı. Fakat son anda

önemli bir gelişme olmuştu. Başbakan, Hoca'yı Kırşehir'e görevlendirmişti. Canlı yayın saatinde

orada olması gerekiyordu.  Biz de programı akşama doğru çekmeyi teklif ettik.  Onu da kabul

etti.Gün içinde sadece 1 saatlik vakti uyuyordu. Gündem yoğun yine. TRT’ye geldi ama telefonlar

 susmuyor. Bizi aldı mı bir telaş? İlk programın son dakika iptali… düşman başına!

Davutoğlu program biter bitmez helikopterle Kırşehir'e geçecekti. Helikopter hazır tutuldu  Hoca

sözünü tuttu geldi ama vakit çok dar. Bir yandan Pilot ’ hava kararırsa uçamayız’ diye bastırıyor.

 Biz,"Eyvah! galiba program iptal olacak" diye kaygılanıyoruz.  Davutoğlu'nun o şartlarda yaptığı

"jest"i unutamam:

Helikopteri iptal etti, programı tamamladı. Bizle hızlıca vedalaşıp makam aracıyla hız limitlerini

zorlayarak ucu ucuna Kırşehir'e yetişti.

Yukarıda anlattıklarımın meslek hayatım için önemi var ama bir kısmı da "özel". Benim için 

değerli,anlamlı,hatırı yüksek  anılar. Mümkün olduğunca yorum yapmadım.

 Aşağıya yazacaklarım ise "Hoca"ya sorup öğrendiklerim.. Bir de o anılara bakalım.

1982 Anayasasına göstere göstere...

 12  Eylül darbesini “anarşi”yi bitireceği için muhafazakar “sağ” seçmen çoğunlukla sevinçle 

karşıladı.Kenan Evren’i otomatik Cumhurbaşkanı yapan 1982 Anayasası’na da destek verildi.

 O oylamada

çıkan ve yüzde 10’u bile bulmayan “hayır” oylarının çoğu sol seçmenindi. Davutoğlu, 1982

Anayasasında nasıl bir oy kullanmıştı?

Bunu merak edip sormuştum. O günlerde Boğaziçi Üniversitesi’nde ekonomi bölümünü bitirip

siyaset son sınıf okuyan “Hoca”nın sandıkta tavrı enterasan olmuş.” Göstere göstere hayır oyu

verdim” demişti.

Küneficide yönetilen kriz

Sene 2010 olmalı. Davutoğlu yeni Dışişleri Bakanı olmuş.Kilis’te gece yarısı sokakta yürürken

Türkiye’nin Tel Aviv Büyükelçiliği’ne baskın haberi geliyor. Davutoğlu hemen Başbakan

Erdoğan’ıarıyor.Telefon görüşmesinin rahat olabilmesi için aynı zamanda mekan aranıyor. Sokağın

köşesindeki Künefeciye giriliyor.

Sonrasını Davutoğlu’nun ağzından aktarayım :” Beni künefeciye soktular. Beş dakika kalıp,

görüşmeleri yapacaktım. Fakat o kadar uzadı ki bir saate yakın orada kaldım. Bu sırada önümden

beş tane künefe tabağı geçti. Bir çatal alıyorum, peşinden telefon geliyor. Tabii künefecide

misafirperver. ‘bu soğudu ‘diyerek, yenisini getiriyor. Böylece 5 künefe soğudu

Sinirlenince kime sarılıyor?

Ahmet Davutoğlu sakin görünümlü, güleryüzlü bir insan. Kızıp bağırdığına şahit olan fazla yoktur.

Halbuki Dışişleri gerilimli bir alan. Hele de son yıllarda:Savaşlar,krizler,katliamlar…

Krizin,gerilimin zirve yaptığı dönemlerde “Hoca” ne yapıyordur? Sükunetini nasıl koruyabiliyor?

“Hoca” kendisiniterapi yöntemini bana şöyle anlatmıştı:

Kriz durumlarında kendime yaptığım terapi yöntemlerim vardır. Mümkünse yalnız kalıp

tefekkür ederim. Üç Dakka, beş Dakka… Çocuklarım yanımda ise onlara sarılırım. Ya da

 talebelerimle sohbet ederim. Öfkenin insan aklını aldığı aşikâr. Öfkeyle yanlış karar

alırsınız.

Mavi Marmara olunca da uçağı kenara çektik, kuleye de haber verdik. Yarım saat

temasları sağladık. O anda da panik ve öfke olsa yanlış karar verilebilirdi. Bütün bunları

yaptıktan sonra ise Tevekkeltü Alellah derim.”

10 Bin kitabın yerini tek tek biliyor

Davutoğlu’nun hayatının önemli bir bölümü yurt dışında geçti. Başdanışmanlık ve Bakanlık

döneminde bazen bir günde 3 ülkeye gittiği oldu. “Hoca”nın yurt dışında yapmayı en fazla sevdiği

şey kitapçı gezmek. Büyükelçiler bu özelliğini bildiği için Davutoğlu’nun programına kitapçıları

koyuyor. Hoca’nın evinde 10 bini aşkın kitabı var. Tutkularından birisi de bu kitapları kendi elleriyle

 yerleştirmek. Yerlerini aradığı zaman hızlı bir şekilde bulacak kadar biliyor.Davutoğlu’nun 5 bine

yakın Vakfa bağışladığı kitabı da var.

FB'li ve Ney dinliyor!

Başbakan Erdoğan gibi Fenerbahçeli olan Davutoğlu’nun damadı FB Yönetim Kurulu üyesi. Hoca,

eşofmanı çekip halı sahada futbol oynamayı seviyor. Müzik tercihine gelince… Klasik Türk Müziğini

tercih ediyor. Ney sesini seviyor. Ne de olsa Konyalı!

Twitter:omer_sahinn