Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün Danimarka seyahatine katıldım.
Yediklerim, içtiklerim benim olsun gördüklerimi size anlatayım.
Gezinin bütünü çok enteresandı. Ama size asıl, Cumhurbaşkanı
Gül’ün Kraliçe’nin onuruna düzenlediği konseri anlatmak
istiyorum.
Ama önce diğer detaylara kısaca değineyim.
İlginç bir gezi oldu.
Pazartesi öğleden sonra 3 civarında Danimarka’ya vardık.
Kopenhag'a yaklaştığımızda bizi F 16’lar karşıladı. Kraliçe,
Cumhurbaşkanı Gül’ü krallar gibi karşılıyordu.
Uçağımızın pilotu F16’ların bize eşlik ettiğini anons edince
herkes pencerelere yöneldi.
İnsan hakikaten de bu tür seremonilerden etkileniyor.
Sıçak bir karşılamaydı. Sadece diplomatik nezaketi kast
etmiyorum. Güler yüz, gösterdikleri yakınlık, içtenlik… Hemen fark
ediliyordu.
Akşam Kraliçe ll. Margrethe’nin Cumhurbaşkanı Gül’ün onuruna
vereceği yemek vardı.
Katılım için frak zorunluydu. Ya frak giymeyip o yemeğe
katılmayacaktım ya da bu komikliği göze alıp orada gözlem
yapacaktım. İkincisini tercih ettim.
Yemeğe Türk gazetecilerden 3 kişi katıldık. Ben, Süleyman Gündüz
ve Gülay Göktürk.
Ömrümde ilk defa frak giydim.
Kraliyet ailesiyle görüşmeye hazırdım.
Erkeklerin frak, kadınların boydan siyah elbise giydiği bir
ortamın ilginç bir şekilde resmiyetten uzak bir havası vardı.
Görseydiniz yemeğe katılan -işadamları çoğunluktaydı- bütün
Türkler kraliçenin sarayını bir anda nasıl kahvehaneye
çevirdik.
Sigara serbest, Sohbet koyuydu. Bir de hepimizin kraliyet
aile bireyleriyle fotoğraf çektirme yarışı… Görülmeye değer
manzaraydı.
Yemekte en çok dikkatimi çeken kraliyet ailesinin sadeliği ve
konuklarına gösterdikleri resmiyetten uzak yakınlık.
Ama en önemlisi Danimarka başbakanının tevazusu. Ne bir protokol
uygulaması, ne bir koruma ne de bir eskort… Tek başına geldiği
yemekten yine bindiği bir araçla tek başına ayrıldı. Hani şu Nelson
Mandela’nın cenaze merasiminde Barak Obama ile Michelle Obama’nın
arasına oturan hanımefendi var ya o.
Neyse ertesi akşam Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün Kraliçe’nin
onuruna düzenleyeceği konser var.
Fatih Erkoç’u görünce itiraf etmeliyim ki “daha iyi bir
seçim yapılabilirdi” diye düşündüm.
Fakat, Fatih Erkoç, olağanüstü bir performans
sergiledi.
Muhteşem bir konserdi. Çok iyi hazırlanmıştı. Repertuar da çok
isabetliydi.
Erkoç ilk önce kendisine ait ‘anı ‘ isimli
şarkıyı söyledi.
Ardından Münir Nurettin Selçuk’un Kalamış adlı o muhteşem eseri
geldi.
Hemen ardından Sadi Işılay’ın bestelediği Sultaniyegah
Sirto. Salon adeta büyüleniş vaziyette Fatih Erkoç’u
dinliyordu.
Bir taraftan şarkılara eşlik ederken diğer taraftan da kraliyet
ailesinin, yüzleri hayranlıkla aydınlanmış üyelerini
izliyordum.
Derken, Yunus Emre’nin Bana Seni Gerek
Seni ilahisi söylendi. Bir süre sonra Danimarkalı
müzisyen Albinoni’nin Adagio’su çalınınca
salonda büyük bir heyecan dalgası oluştu.
Bir ara baktım kral, kraliçe, prens ve prensesler
Fatih Erkoç’a eşlik ediyor.
Ve ardından, gönül telimizi titreten Aşık Veysel’in Uzun
İnce Bir Yoldayım türküsü söylendi.
Konserin sonuna gelmiştik. Fakat kimse bitmesini istemiyordu.
Özellikle konuklar bir tane daha isteriz diye tempo tutunca Fatih
Erkoç Dönülmez Akşamın Ufkundayız ile konseri tamamladı.
Önce, konseri dervişane bir ruh haliyle izleyen Hürriyet yayın
yönetmeni Enis Berberoğlu’na sordum: Nasıldı? Enis Berberoğlu:
“Tek kelimeyle muhteşemdi” dedi. Sonra solumda
oturan Ahmet Taşgetiren’ e döndüm : “Nasıldı konser Ahmet
bey ?” O da çok beğenmişti.
Sonra kokteyle geçtik. Prenses Marie’nin yanına gittim: "Bu
geceyi okurlarıma anlatmak istiyorum sizinle bir fotoğraf
çekilebilir miyiz, yazıda kullanmayı düşünüyorum da" dedim.
Prenses önce sağına soluna bakındı ve alçak sesle "Acele et
kocam görmesin yoksa kıskanıyor" diyerek hızlıca yanıma dikildi.
Konseri nasıl buduğunu sordum. Çok beğenmişti: “Muhteşem,
unutamayacağım bir gece oldu” dedi.
“Demek herkesi mutlu edecek değerlerimiz var. Önemli
olan, bunları paylaşıma açmakmış” dedim içimden
Bütün bunları diplomasinin, nezaketin, sıcak ve içten diyalogun
yaydığı havanın ne derece tesirli olduğuna dikkatinizi çekmek için
anlattım.
Burada diplomasinin üst düzey ilişkilere etkisini görünce
Başbakan Erdoğan’ın geçtiğimiz aylarda Brüksel ve Almanya’da
yaptığı bol tekbirli mitinglerin büyük bir hata olduğuna bir kez
daha inandım.
Twitter.com/acikcenk