Cemaat-İktidar kavgasında yapılan yanlışlar

Yolsuzluğun, hırsızlığın arsızlığın üzerine gidilmesine kimsenin bir şey dediği yok. Cemaat'e yakın medyanın yolsuzluklar konusundaki hassasiyeti, bilakis izleyenleri ve okuyanları mutlu ediyor.

Hadi ÖZIŞIK hadi.ozisik@internethaber.com

Sabah namazında babamın o gür sesi komşuyu rahatsız etmişti. Bu yüzden caminin hoparlörüne kurşun yağdırmıştı rahmetli. Babama elbette bir şey olmadı, ama ezan sesinden rahatsız olduğu için öfkesine hakim olamayan o adam, o gün dümdüz yolda sürdüğü kamyonun altında can verdi.

Çocuk aklımla sormuştum babama:

- Beddua mı ettin?

"Âlim adam kimseye beddua etmez" demişti!

Fethullah Gülen Hocaefendi, ellerini yukarıya kaldırıp Allah'a yakarırken, babamın o sözleri çınladı kulaklarımda. Akşam eve geldiğimde, babamın yüzü asıktı. Belli ki canı sıkılmıştı. Hocaefendi'nin çok sevdiği Tayyip Erdoğan'a beddua etmesi hoşuna gitmemişti.

Yıllar önce söylediklerini tekrarladı:

"Fethullah Hocaefendi iyi yapmadı, âlim adam beddua etmez!"


*

İzah etmeye çalıştım...

Dinlemedi bile...


*


Başbakan Erdoğan'ın "çete" babamın hoşuna gitmedi:

- Allah sonumuzu hayırlı etsin!

"Amin" demekten başka bir şey gelmedi elimden.

İki gündür babam ekrana bakmıyor.

AK Parti-Cemaat kavgasıyla ilgili tek kelime duymak istemiyor!

"Hocam ne olacak bu memleketin hali" diyenlere de aynı şeyleri tekrarlıyor:

- Hakkımızda hayırlısı!


*


Dışarıda nahoş şeyler konuşuluyor...

"Derin analiz" yapanların sayısı da az değil!


*


Yolsuzluğun, hırsızlığın arsızlığın üzerine gidilmesine kimsenin bir şey dediği yok. Cemaat'e yakın medyanın yolsuzluklar konusundaki hassasiyeti, bilakis izleyenleri ve okuyanları mutlu ediyor. Ancak bu hassasiyetin geçmişte neden gösterilmediğini sorgulamayanlar da yok değil!

"Deniz Feneri Davası"nı hatırlatıyorlar:

- O zaman neden sustunuz! 


*
 

"Sen ne diyorsun kardeşim, bırak dışarıyı içeriyi, bu konuda bir görüşün var mı yok mu? Onu söyle" 
diyorsanız, hemen söyleyeyim.

BİR- Başbakan Erdoğan'ın dediği gibi, babalarının oğlu bile olsa, iktidarın bu işin peşini bırakmaması gerekiyor. (du)  

İKİ- İçişleri Bakanı Muammer Güler'in oğluyla ilgili iddialar çok vahim. İçişleri Bakanı olarak bunca şey yaşandıktan sonra, bir dakika bile o koltukta oturmamalıydı. Başbakan "hayır" dese bile arkasını dönüp gitmeliydi.

ÜÇ- Oğlu cezaevine giren Bakan Zafer Çağlayan için de aynı şey geçerli. 

DÖRT- Başbakan Erdoğan, ne kadar haklı olursa olsun, bu olayın vuku bulduğu an, kestirip atmalıydı. Bakanların istifasını almak, onların veya çocuklarının yolsuzluk yaptığı anlamına gelmeyecekti. Aklanan tekrar koltuğuna geri dönebilecekti.

BEŞ- Cemaat-İktidar kavgasının en yoğun yaşandığı bir dönemde, bu olayların ortaya çıkması elbette tesadüf değil. Buna rağmen, iktidar yaşananları Cemaat'e mal etmemeliydi. 

ALTI- Operasyon yapan polis şeflerinin görevden alınması, zamanlama olarak yanlıştı. Hakim ve savcılar son sözünü söyledikten sonra, iktidar bu operasyonu yapmalıydı. 

YEDİ- Polis şeflerinin görevden alınmasına en sert tepkinin Cemaat medyasından gelmesi de yanlıştı. Zira bu sahiplenme, "paralel devlet" iddialarını güçlendirdi. 

SEKİZ- Fethullah Gülen Hocaefendi'nin her şeye cevap yetiştirmesi, bir siyasetçi gibi hergün ekran karşısına geçip, Başbakan Erdoğan'a cevap vermesi yanlıştı. Hocaefendi'yi bu sıklıkta ekranda görmemiştik hiç!

DOKUZ- Başbakan Erdoğan'ın "çeteler" ifadesi, ne kadar yanlışsa, Fethullah Gülen Hocaefendi'nin beddua etmesi yanlıştı. Bu bedduaya Erdoğan'ın verdiği cevap ne kadar yanlışsa, Hocaefendi'nin bir gün sonra Erdoğan'a laf yetiştirmesi daha da yanlıştı.

ON- Bir başka yanlış ise, Cemaat medyasının AK Parti iktidarına karşı hep düşmanca tutum sergileyen Doğan medyası, Sözcü ve Cumhuriyet ile aynı çizgiye gelmesi.

Özeti şu:

Yapılan yanlışlar doğru olan her şeyi alıp götürüyor!

Kim kaybediyor sizce?