Önce yaprak düştü. Dönen başını dengelemek için kendini uçuran
rüzgâra tutundu. Sonra ben düştüm. Hızımı azaltmak için yaprağa
tutundum. İnce bir dans başladı boşlukta. Havanın, güneşin ve
rüzgârın eşliğinde.
Güvercinler havalandı evlerden, gagalarında buğday taneleri.
Toprak usulca açıldı. Bir damla yaş düştü bulutun gözünden. Yeryüzü
bahara mayalandı.
Önce yaprak değdi toprağa. Sonra ben, içimde serin bir ürperti.
Uzandık. Güneş ilk kez böylesine yakın ve uzak göründü bize.
Gökyüzü, ilk kez böylesine dost. Tutup çekiştirdik kıyılarından.
Kendimize yeni bir yurt yaptık.
Ağır ağır indi akşam parklara. Zaman, ilk kez
oyalandı kıyılarında umutlarımızın. Tutup karıştırdı rüzgâr maviyi,
kırmızı ve yeşille. Saçlarımıza turunç rengi bir taç taktı.
Ağır ağır indi akşam parklara. Zaman, ilk kez oyalandı
kıyılarında umutlarımızın. Tutup karıştırdı rüzgâr maviyi, kırmızı
ve yeşille. Saçlarımıza turunç rengi bir taç taktı.
Sevindik.
Sevinmesi gibi toprağın, suyla buluştuğunda. İlk kez hazla ve
huzurla baktık yaşamın içinde olup bitene.
Önce yaprak kıpırdandı.
Sonra ben.
Eşlik etti rüzgârın, hercai oyunlarına. Bir düştü, bir
havalandı, ağaçlara kondu yeniden. Kaldırımlara. Binalara. Küçük
kızların saçlarını okşadı bir anlığına. Kedi patilerinden
pencerelere uçtu. Hiç kaçırır mıyım fırsatı? Takıldım ben de
eteklerine. Tüm oyunların içinden geçtim yavaşça.
Yorulduk nice sonraydı, vakit gece yarısı. Bir duvar kovuğuna
sığındık birlikte. Zaman, gökyüzü, sakinleşen rüzgâr ve
güvercinlerin iğde kokan tüyleri; yumuşak bir bilgelikle eşlik etti
bize.