Bir resim düşünün her şey yerli yerinde. Manzara güzel. Hava
sakin. Kuşlar keyifli görünüyor. Hatta bir nehir akıyor tam
kıyısından, mavi. İçinde balıklar oynaşıyor. Ve siz tam ortasında
oturuyorsunuz bu resmin. İçiniz ılık. İçiniz sakin. İçiniz mutlu.
İçiniz kendinden emin.
Sonra bir el çıkıyor nereden çıktığı belli olmayan ve resmin
arkasını çeviriyor. Kırık dökük sokaklar. Tepesinden kesif dumanlar
yükselen evler. Sağda solda kan izleri. Köşede bir çocuk ağlıyor.
Ötede bir kaç kişi kolu bacağı kopmuş birini taşımaya çalışıyor.
Bir kadın çığlık çığlığa hayatı yokluyor. Sallanıyor görüntü. Siz
düştüğünüz yerden bu resme bakıyorsunuz.
Dehşet içinde kalıyorsunuz bir an. İçinizin ılıklığı, sakinliği,
emniyet duygusu buhar olup uçuyor. Bir şeyler kopuyor içinizden ve
tanımadığınız bu sokağa ve insanlara doğru akıyor. Acıma, merhamet,
kendi başına gelmesinden korkma duyguları birbirine karışıyor. Bir
şeyler yapmak istiyorsunuz. Bir şeyler yapılsın istiyorsunuz. Ayağa
kalktınız bile. Sizin gibi düşünen başkalarını arıyorsunuz.
Tam o sırada biri tutup kaldırıyor sizi düştüğünüz yerden ve
alıp tekrar eski sakin, huzurlu ve mutlu resmin içine
yerleştiriyor. İçinizde hâlâ bir acı hissi var. Hâlâ bir şeyler
yapmak istiyorsunuz. Sonra biri geçiyor meydandan. Nehirde bir adam
balık avlıyor. Bir kadın çocuğunu gezdiriyor parkta. Bir yerlerden
sıcak ekmek kokuları geliyor. Dikkatiniz dağılıyor. Azalıyor
içinizdeki dehşet duygusu.
Hemen yanınızda bulunan banka ilişiyorsunuz. Biri çay veriyor
elinize. Parkın çaycısı olmalı. Biri havaların ne kadar sıcak
olduğundan söz ediyor. Parkta oturmayı adet edinmiş bir emekli ya
da mahalle sakini olabilir. Bir başkası yarın akşamki konserden
bahsediyor ve bir davetiye tutuşturuyor elinize. Çok hoplamalı
zıplamalı. Resmin arka yüzü giderek silikleşiyor.
Çayınızı yudumlayıp, konser davetini incelerken yanınızda oturup
sıcaklardan şikâyet eden adama hı hı diyorsunuz. Haklısınız.
Beyniniz kendini en yakın gölgeye atmak istiyor. Telefonunuz
çalıyor o sıra. Çok sevdiğiniz bir arkadaşınız heyecanla yarınki
maçtan bahsediyor. Televizyon diyor. Plazma diyor. Çıtır diyor.
Çerez diyor. İçinizdeki zevk canavarı, keyifle kendinden geçiyor.
Resmin arka yüzü tamamen siliniyor.
Dünya denen gezegende sıradan bir gün daha sona eriyor!