Yaşamak telaşı sarmış kaldırımları. Taşları döven adımlar
hızlanmış. İrili ufaklı izler var zamanda. Kimi bahara, kimi erken
açan çiçeğe kanmış.
Taşıt nehirlerinden geçilmiyor caddeler. Hepsinin bagajında
sepetlenmiş yaşamlar. Sessiz bir su kenarı, bir parça çayır. Nefes
almanın öğrenilmiş yeni alfabesi!
Yaşamak telaşı sarmış erken inen geceyi. Sabırsız elleriyle
gündüzü söküyor. Parklara, bahçelere tutunmuş gündüz. Ufuklara
asılmış elleri kanıyor.
Kasketiyle oynuyor ihtiyar bir adam. Ümit dolu gözlerle
geçenlere bakıyor. Biri çöküyor yanına, dökülmüş saçları. Hediye
verir gibi hal hatır soruyor.
Umut kaynatıyor iki yabancı, tenceresinde akşamın. Gündüz
yarasına ıhlamur basıyor. Bir tatlı koku acısında yaşamın,
yaşadıkça insanın yaşayası geliyor.
Yaşamak telaşı sarmış börtü böceği. Geceyi sevinçli ötüşler
bölüyor. Âşık bir delikanlı elinde gitar, zamanın yüzüne aşkını
yazıyor.
Suya değmiş dudaklarda mavi bir tebessüm. Gecenin kara teni
hafifçe ürperiyor. Gün yorgunu gözler uykuya yenik. Biri rüyasında
sevdiğini görüyor.
Yaşamak telaşı sarmış kaldırımları. Şafağa gebe gecenin karnı
büyüyor. Yeni bir sancı sarmış kızaran ufukları. Uyanın çocuklar,
yarın doğuyor!