Cıvıl cıvıl şehir. Takıp takıştırmış bir kadın gibi renkli. Ne
söylesem kıkırdıyor. Mutluluğa açmış kalbini. Dört bir koldan
saldıran hüzünlere aman vermiyor.
Sırtımda çantam, elimde haritam kendimi şehrin coşkusuna
bırakıyorum. Heykeller, müzeler, saraylar, parklar. Ve zamanı
karelere hapsetmeye çalışan insanlar. Gülüşler çiçek gibi.
Rengârenk. Işıldayan camlarda asılı kalıyorlar.
Işıldayarak geçiyorum ben de bu cümbüşün arasından. Elimde
fıstıklı çikolata, burnumda kahve kokusu. Mola veriyorum çocuksu
bir sevinçle. Yeni bir mutluluk ekliyorum akıntıya. Sıcak
kahverengi çikolata. Kıkırdıyor dünya.
Nehre götürüyor beni ayaklarım. Sevdanın öteki adı: Tuna'ya.
Yeşil sularında ışıklar oynaşıyor. Kıyı sıra insanlar. Suya
yansıyan yüzlerinde sevdayı arıyorlar. Bir nergis uzuyor
ayaklarımdan, kırılıyor aynalar.
Güneşe dönüyorum ve haykırıyorum olanca gücümle: "Viyana Viyana!
Söyle bana! Gözlerinde gördüğüm ışık mıdır sevda?" Yankılıyor
sesimi: "Gözlerinde gördüğüm ışık mıdır sevda?"
"Evet" diyorum çığlık çığlığa. "Evet" diyor Viyana! Kırılıyor
aynalar! Yer gök sevda. Ah Viyana!