BIST 10.067
DOLAR 40,05
EURO 46,95
ALTIN 4.235,93

Amerika Yanıyor – “Kral Yok” Diye Haykıranların İsyanı

Amerika Birleşik Devletleri, tarihinin en çalkantılı dönemlerinden birine daha sahne oluyor. Ancak bu kez sokaklarda yankılanan öfke yalnızca tek bir olaya, bir kurumun uygulamasına ya da bir siyasi karara karşı değil; bizzat sistemin ta kendisine, kökleşmiş adaletsizliklere ve otoriterleşmeye karşı yükseliyor.

Los Angeles’ta ICE tarafından gözaltına alınan düzensiz göçmenlere destek amacıyla başlayan protestolar, kısa sürede ülke geneline yayıldı. New York’tan Dallas’a, Philadelphia’dan Spokane’e kadar Amerika’nın dört bir yanında insanlar sokaklara döküldü. Bu bir tesadüf değil; bu birikmiş öfkenin patlamasıdır.

Görünen o ki, Trump yönetiminin göçmen politikaları bardağı taşıran son damla oldu. Ardından gelen polis müdahaleleri, sokağa çıkma yasakları, olağanüstü hâl ilanları ve Ulusal Muhafızların göreve çağrılması, bu protestoların “güvenlik” sorunu değil; bir meşruiyet krizine işaret ettiğini gözler önüne seriyor.

Bir Ulusa “Kral” Dayatılamaz

Her şeyin tam da Donald Trump’ın doğum gününe denk gelmesi ise tesadüf değil, mesaj niteliğinde: “No Kings Day” – yani “Kral Yok Günü.” Bu ironi dolu başkaldırı, Amerika’nın kuruluş ruhuna yapılan bir gönderme. Kuruluş ilkelerinde krallara, tiranlara yer yoktu. Bugün ise yüz binlerce Amerikalı, kendi liderine “Biz seni seçtik, sen kendini tahta çıkardın” diyor.

“50501 Hareketi” ile 50 eyalette 50 protesto planlanıyor. Bu rakamların politik anlamı büyük: Tek bir kişinin değil, bir halkın sesi yükseliyor. Bu organizasyon, rastgele bir ayaklanma değil; sistemli bir direnişin ilk adımı.

Göçmen Krizi mi, Demokrasi Krizi mi?

ICE operasyonlarının göçmenlerle ilgili olduğu iddia edilse de asıl mesele çok daha derinlerde. Bu sadece göçmenlerin değil, hakları ellerinden alınan herkesin mücadelesi haline geldi. Bugün gözaltına alınan, coplanan ya da sokağa çıkması yasaklananlar sadece yabancılar değil; “öteki” olarak görülen herkes.

Trump yönetimi ise klasik taktiğine başvurdu: Tehdit algısını büyüt, askeri konuşlandır, korkuyu yönetim aracına dönüştür. Ancak bu taktik artık işlemiyor. Çünkü bu kez karşısında dağınık gruplar değil, organize bir halk hareketi var.

Amerika Kendisiyle Yüzleşiyor

Amerika şu anda bir ayna tutuyor kendine. Ve bu aynada sadece sokaklarda yanan ateşleri değil, sistemin köklerinde yanmakta olan adaletsizlikleri de görüyor. Los Angeles’ta yakılan her ateş, Washington’daki iktidarın sorumluluğunu hatırlatıyor. Spokane’de ilan edilen her olağanüstü hâl, aslında sistemin sıradan insan için ne kadar olağan dışı hale geldiğini gözler önüne seriyor.

Bu bir “protesto” değil yalnızca, bu bir hesaplaşma. Ve bu hesaplaşma, sadece Amerika için değil, tüm dünya için bir uyarıdır. Demokrasi, sandıktan ibaret değil. Demokrasi, sokağın, halkın eşitliğin de yaşar.

Eğer bir ülke kendi halkını susturmak için orduya başvuruyorsa, sorun halkta değil, sistemdedir.