BIST 10.400
DOLAR 32,23
EURO 34,95
ALTIN 2.412,19

Ahmet Hakan'ın gazeteciliği ve dindarlığı!.

Ahmet Hakan’ın Hürriyet’teki köşesini (30.03.2006) okuyunca, üzüldüm..

 

Fethullah Gülen ve Zaman gazetesinden yola çıkan Ahmet Hakan, özetle şöyle diyor: “Bir insan dindarsa, iyi gazeteci değildir; dindarlıkla gazetecilik arasında iflah olmaz bir çelişki vardır..”

 

Ben Ahmet Hakan’ı hep iyi bir gazeteci olarak değerlendirdim; hala aynı kanaatteyim..

 

Ancak, Ahmet Hakan’ın bu yazısı hakikaten talihsiz bir yazı olmuş..

 

Çünkü, bu yaklaşım tarzı bizi “iyi gazeteciler dindar değildir..” gibi bir yanılgıya götürür..

 

Bu cümledeki mantık örgüsü şöyle:

 

    1)     Dindarlar, iyi gazetecilik yapamazlar..

 

    2)     İyi gazeteciler, dindar değildir..

 

    3)     Dindar olmayanlar, iyi gazetecidir..

 

Ahmet Hakan’a haksızlık yapmam istemem; çünkü bu mantığı keskinleştirmemiş..

 

Ama birinci cümleden yola çıkan birinin varacağı nokta, üçüncü cümlede yazılandır..

 

Aslında burada sorunlu olan sıfat, “dindar” sözcüğüdür..

 

Dindarlıktan anlaşılan nedir?

 

Her dindar, “dinci” midir?

 

Dindar olmayan herkes, “ateist” midir?

 

Ateist olan herkes, iyi gazeteci midir?

 

Örneğin dindarlık ile siyaset bağdaşır mı?

 

Ahmet Hakan, dindarların “abartı”ya karşı olduğunu söylüyor; pek tabiî ki doğru söylüyor..

 

Ahmet Hakan, dinin başkalarının özel hayatıyla ilgilenilmesini hoş karşılamadığını söylüyor; şüphesiz ki doğru söylüyor..

 

Şimdi “dindarlık-iyi gazetecilik” mukayesesinde olduğu gibi, “dindarlık-iyi politikacı” karşılaştırmasını yaparsak, şöyle bir sonuç çıkmış olmuyor mu?

 

“Dindar olan adam, abartıya yer vermez.. Ancak politikada abartı vardır; dolayısıyla dindar adam iyi politikacı olamaz..”

 

Bu mantığa göre, Doğu Perinçek, iyi politikacı oluyor!.

 

Üstelik, “tek başına iktidara geliyoruz..” demesine rağmen!.

 

Ya da Ahmet Kekeç, dine uzak olan biri olmadığı için, iyi gazeteci değildir!.

 

Ahmet Hakan, yazısını “cemaat gazetesi ya da bir partinin basın bülteni gibi çalışan bir gazetenin kitle gazetesi olması mümkün değildir..” diye şekillendirseydi, bu anlaşılabilir ve karşı olmayacağım bir saptama olurdu..

 

Zaman gazetesinin bir cemaat gazetesi olup olmadığı noktasında bir değerlendirme yapmak için, gazetenin başka fikirlerin serdedilmesine engel olup olmadığını görmemiz gerekiyor..

 

Ama görünen o ki anılan gazetede “cemaat” mensubu olmayan pek çok kişi mevcut..

 

Tıpkı Yeni Şafak’ta olduğu gibi…

 

“Dindarlar iyi gazetecilik yapamaz” derseniz şöyle bir cümlenin kurulmasına da kapı aralamış olursunuz:

 

“Yeni Şafak’ın editoryal kadrosu ve köşe yazarları dindar değildir”..

 

Ya da…

 

“Eğer dindar iseler, bu kişiler iyi gazeteci değildir”(!)

 

Hatta daha da ileri gidelim:

 

Örneğin; Mehmet Barlas iyi bir gazetecidir; üstelik çok iyi bir gazetecidir..

 

Ama, dinin bir emri olan “abartmayın..” ilkesini göz ardı ederek; örneğin benim iyi bir yazar olduğumu söyleyerek işi abartır..

 

Buradan şu sonuç çıkıyor: Mehmet Barlas, benim yazarlığımı abarttığı için, dinin emirleri hilafına hareket etmiştir..

 

Yok bu, abartı değilse, yani ben iyi bir yazar isem, Mehmet Barlas “abartıya kaçmadığı için”, kendisi kötü bir gazetecidir(!)

 

Evet, sayın Ahmet Hakan, yazınızı kötü niyetle yazmadığınızı biliyorum..

 

Ama, hakikaten abartmışsınız..

 

Ama, siz abartsanız dahi…

 

Ben abartmadan söylüyorum; siz iyi bir gazetecisiniz..