BIST 10.273
DOLAR 32,27
EURO 34,82
ALTIN 2.410,27
HABER /  GÜNCEL

Açılım kapanırsa bedeli ağır olur

Mine Şenocaklı sordu, Ali Bayramoğlu yanıtladı... Söyleşinin ikinci bölümünde Bayramoğlu'ndan hükümete uyarı vardı!..

Abone ol

Ali Bayramoğlu, “Eğer Kürt politikasında başarısız olunursa, açılım süreci ilerlemez kapanırsa, bunun bedeli siyasi iktidara çift taraflı çıkar. İktidar, hem Kürtlerden, liberallerden destek bulamaz hem de kendisine oy veren kesimler istikametlerini merkez sağda başka bir partiye çevirir. Asıl önemlisi ise siyaset fikri yerini tekrar asayişe bırakır” diyor.

İşte Mine Şenocaklı'nın Ali Bayramoğlu ile yaptığı söyleşinin ikinci bölümünden satırbaşları;

Ne olursa, sizin Gorbaçovvari bir değişim yaşıyoruz dediğiniz bu süreç raydan çıkar? 

Önce şunu tekrar vurgulayayım; bugün ulaşmış olduğu demokratik olgunluk açısından, dünyada, bölgede yaşanan koşullar açısından Türkiye’nin Putinleşmesi, tek parti düzenine gitmesi diye bir şey olmaz. Ama risk nedir? Risk değişimin raydan çıkmasıdır. Bu ciddi bir risktir, çünkü değişim sürecinin henüz ortasındayız. Askeri vesayetten tam çıkmadık. Hem toplumun yeniden harmanlanması, bütünleşmesi, kendisiyle yüzleşmesi safhası var, hem de ekonomik sorunlarımızı tam halledebilmiş değiliz. Hâlâ büyümeye ihtiyacımız var. Çözülmemiş devasa bir Kürt sorunumuz var. Bütün bunlara baktığınız zaman büyük bir değişim yaşanıyor ama süreç tamamlanmış değil.

PKK’nın deriniyle devletin derini el ele verebilir

Peki, raydan çıkma riski ne?

Eğer bu değişim süreci tamamlanmazsa, nasıl tamamlanmaz hemen söyleyeyim, birincisi Kürt politikasında başarısız olunursa, açılım süreci ilerlemez kapanırsa, hükümet tarafından ya da Kürtler tarafından süreç tıkanırsa, çatışma ruhu yükselirse, bunun bedeli siyasi iktidara çift taraflı çıkar. İktidar, hem Kürtlerden, liberallerden destek bulamaz hem de kendisine oy veren kesimler istikametlerini merkez sağdaki başka bir partiye çevirir. Asıl önemlisi, siyaset fikri yerini tekrar asayişe bırakır ve siyasi iklim önemli ölçüde etkilenir. İlk risk budur.

Ya ikincisi?

İkincisi, ekonomi. Şimdi IMF ile bir görüşme yapılıyor, bildiğim kadarıyla 45 milyar dolar daha bir para için... Bu para eğer büyüme ve kalkınma çabaları için kullanılmazsa, işsizliğin bir toplumsal memnuniyetsizlik dalgası halinde istikrarı tehdit eder unsur haline gelmesi engellenmezse, üçüncüsü de reformlara devam edilmezse, yani AB etrafında yaşanan sivilleşme sürecinin siyasi açıdan gerekleri yapılmazsa değişim süreci raydan çıkabilir... Kaldı ki, bu birçok kesimin arzulayacağı bir durumdur. Türkiye’de bu değişimden rahatsız olanların da çıkışlarını ve kurtuluşlarını mevcut iktidarın devrilmesine endekslediklerini biliyoruz. Sıkışmış ekonomik gruplar, hükümetle derdi olan, değişimden mağdur olan gruplar da bu tür bir iktidar değişikliğini arzuladıkları için, seçim sathı mahallinde bir kaos politikası, istikrarsızlık geliştirilmesi, büyük bir meydan kavgası yaşanması çok şaşırtıcı olmaz. Nitekim Türkiye tek parti rejimine gidiyor feveranlarının arkasında da böyle bir arayış bulunuyor bence, özellikle çıkarları zedelenenler açısından... Bu arayış değişimi raydan çıkaracak bir arayıştır. Ancak asıl önemlisi, değişimi raydan çıkaracak asıl risk siyasi iktidarın yaşanan süreci boşlamasından kaynaklanır. Bu durumda Türkiye hakikaten eski günlere döner.

Nedir o eski günler?

Yine askeri vesayet, yine istikrarsızlık, yine kaos gibi bir dizi sıkıntının kuşatacağı döneme geri döneriz. Bu konuda bir diğer risk de, kimi daha militarist direnç gruplarının istikrarsızlık politikası yaratmak için ellerinden geleni yapmasıdır. Kimileri sokağı karıştırabilir, kimileri Kürt politikasını tıkayabilir. PKK’nın deriniyle devletin derini arasında el ele vermeler olabilir. İşte bu sık sık gazetelerde yayınlanan umutsuzluk, istikrarsızlık, felaket haberleri insanlara daha çok aktarıldıkça bu tür eylemleri kolaylaştıracak güvensizlik artabilir. Tüm bunlar 1-1.5 yıl içersinde kaos politikasına döndürülmeye çalışılabilir. Bu kaos politikasının hedefi de dediğim gibi muhtemelen ilk seçimlerde mevcut iktidarın bu yapısıyla değil, ya bir ortakla ya da başka bir iktidarla Türkiye’de yoluna devam etmeye çalışması olacaktır.

Toplum olarak açılıp saçıldık, şimdi önümüzde iki yol var

Yani değişim rayından çıkmamalı...

Evet. Değişim rayından çıkarsa Türkiye hakikaten son 7-8 yılda aldığı bu müthiş mesafeyi çok büyük bir bedel olarak öder. Çatışma çıkabilir, etnik çatışmaya dönebiliriz, Türklerle Kürtler arasında gerginlikler yaşanabilir. Saçılan bir toplum var şu anda. Açılıyor. Demokratikleşme her şeyi açıyor, Kürtler konuşuyor, Aleviler konuşuyor, herkes talep ediyor. Bundan sonra iki yol var önümüzde; ya bunları derleyip toparlayıp demokratik ve şeffaf bir sistem kuracağız ya da bu sistemi kuramazsak bunların kavgasına tanık olacağız. O zaman iş çözülmeye gider. Ama bu değişimin değil, değiştirilmeyenlerin yarattığı bir çözülme olur.

Sadece demokrasiyle Kürt meselesi buharlaşmaz!

Hükümet Kürt meselesinde ne istediğini ve ne olacağını biliyor mu?

Kimse bilemez ne olacağını. Bunlar çok zor meselelerdir. Etnik ve politik nitelikli bir sorun var karşınızda, bir hastane yapımı ya da bir kanalizasyon meselesi yok... Karşınızda hak talebinde bulunan farklı bir kitle var. Kim nereden bilebilir bu sorunun 10 yıl sonra ne olacağını!

Bilmeden nasıl ele alacaksınız peki?

Şunu bilebilirsiniz; ben bu sorunu çözmek için yola çıkacağım ve bu sorunu asayiş yoluyla değil, aynı zamanda hak, demokrasi ve özgürlük yoluyla çözeceğim diyebilirsiniz. Hükümet de bu niyetle yola çıktı. Şimdi ’Demokrasiyi geliştirirsek bu sorun buharlaşır’ diye düşünüyor. Dolayısıyla Kürtler için bir şey yapmaya çalışıyor, onları muhatap almıyor. Bu sonuç olarak açılımın tıkanmasına yol açtı, daha doğrusu Kürtler tarafından tıkanmasına yol açtı.

Nasıl?

Çünkü karşı taraf diye bir şey var. Ancak karşı taraf da demokrasinin kendisine fayda getireceğinden çok emin değil. Onun istediği de müzakere etme, eşit taraf olma. Çok uç pozisyonlar bunlar. Pozisyonlar açısından baktığımız zaman zor bir dönem bekliyor Türkiye’yi. Ama buradan yol almak kaçınılmazdır, çünkü önünüzdeki tek yol budur. Önemli olan siyasete ve çözüme inancı kaybetmemek. Bu, çözümün ya da büyük bir çözüm sürecinin başlangıcıdır ve konuştuğumuz değişimin ayrılmaz parçasıdır. Bakın nasıl? Demokratik açılımın ortaya çıkarmış olduğu bir ruh var. O ruh nedir? Çatışma yerine konuşma, asayiş yerine siyaset. Bunu koruyabilirsek o uç politikalar birbirine yaklaşacaktır. Hükümet biraz daha Kürtleri muhatap almaya başlayacaktır. Bu yeni kurulan siyasi partiyi belki. Diğer taraftan ben Kürt politikasının önümüzdeki dönemde bu kadar şiddet ve siyaseti aynı anda harmanlayarak gitmeyeceğini düşünüyorum. Orada da bir ayrışma olacaktır. Demokratik açılım çok doğru bir hamledir, bir süreçtir. Ortada somut bir çözüm paketi yoktur. Olan, çözüm iradesinin toplumsal ve siyasal ifade edilmesidir. Bu korunmalı ve geliştirilmelidir.

Yani yolda çıkacaktır paket?

Evet, iki pozisyon arasında yakınlaşma olunca... Bence bu yolda bir yakınlaşma olacaktır. Çünkü askeri vesayet çözülmeden nasıl hukuk devleti olunmuyorsa, bu yakınlaşma, bu diyalog ortamı olmadan da farklı politikaların teması mümkün olmaz.

Peki sizce Kürtler içinden de liberal görüşler çıkabilecek mi, PKK’ya rağmen?

Bunu söylemek için çok erken. Çünkü öyle olmuyor. Yani sosyolojik olarak öyle gözükmüyor. Ama şu olacaktır; örgütle siyasi parti alanları ayrışacaktır.