AB'ye yarananlarda utanma var mı?
Evet, bu yazı kanun egemenliği değil hukukun egemenliği kavramını
önemseyen bir yazıdır!
Türkiye'nin bir polis devleti olup olmadığı tartışması gündemden
düşmüyor.
Buna karşılık pek az kişi dışında, Türkiye’de bir Hakim devleti
(evet, “Hakim devleti”, “hakim devlet” değil) görüntüsünün vahameti
tartışılmıyor!
Türkiye bir hukuk devletidir derken, bundan Hakimler Devleti
anlamının çıkarılmasına çanak tutan veya zemin hazırlayanların
başında büyük medya gelmektedir..
Biliyorsunuz hukuk devleti kavramına olan ihtiyaç, bireyi bireye
karşı koruma görevinden ziyade bireyi devlete karşı koruma
güdüsünden kaynaklanmaktadır..
Temenni olarak değil de bir tespit noktasında söylenebilir ki,
devlet her zaman bireyin üstünde yer almıştır..
Üstünde yer aldığı için de, alttakini ezmesi mukadderdir!
Hatta bilinen bir fıkra veya anekdot vardır..
Hakimin biri, raflardaki kanun kitaplarını dizerken, raf devrilip
kitaplar da üstüne düşünce, hakim mütevekkil bir şekilde özeleştiri
yapmış ve demiş ki: “Hep ben kanunları çiğnedim, şimdi de onlar
beni çiğnemiş oldu!”
Türkiye’nin en üst yargıçlarından müteşekkil Anayasa Mahkemesi
dahi, “aynı kanunun”, “aynı maddesini” “aynı kişiye” uygularken 5’e
karşı 6 oyla karar alabiliyor..
Denilebilir ki, efendim onlar da insan olduğu için
yanılabilir..
Elbette onlar da insan ama o görev her “insana” nasip olmuyor
ki!
Bir kişinin olumlu veya olumsuz bir oyu Türkiye’nin kaderini
etkileyebiliyor.. Bir kişinin oyu deyip geçmeyiniz..
Yine bilinen bir örnektir..Bir çivi bir nal; bir nal bir at; bir at
bir yiğit; bir yiğit de bir vatan kurtarır!
Bundan hareketle ve tersten bir yorumla, bir “eğri ve paslı çivi”
bir naldan; bir nal bir attan; bir at bir yiğitten; bir yiğit de
bir vatandan eder!
Denize düşüp yılana sarılanlar ile yılandan kaçayım derken denize
düşüp boğulanların macerasını Türk tarihi elbet bir gün
yazacaktır!
Her aykırı görüşü “sibop” olarak gören zihniyete karşı “sübap”
görevi görecek bir mekanizmanın olmaması vahim bir durum değil
midir?
Geçenlerde çok komik, bir o kadar da trajik bir cümleyi sarf eden
ve mürekkep yalaya yalaya dili morarmış, memleketi düşüne düşüne
saçı ağarmış bir "aydının" kan dondurucu sözleri aynen şöyle
idi:
“Kardeşim, bizi Avrupa Birliğine almazlar, bakın uyum yasalarını
çıkardık, hala yaranamadık, şimdi de utanmadan bir de kalkıp bu
yasaların uygulanmasını istiyorlar!”
Tabii, gülemedim!
(Arşiv)