BIST 10.400
DOLAR 32,23
EURO 34,95
ALTIN 2.412,19

AB'ye yarananlarda utanma var mı?

Evet, bu yazı kanun egemenliği değil hukukun egemenliği kavramını önemseyen bir yazıdır!

Türkiye'nin bir polis devleti olup olmadığı tartışması gündemden düşmüyor.

Buna karşılık pek az kişi dışında, Türkiye’de bir Hakim devleti (evet, “Hakim devleti”, “hakim devlet” değil) görüntüsünün vahameti tartışılmıyor!

Türkiye bir hukuk devletidir derken, bundan Hakimler Devleti anlamının çıkarılmasına çanak tutan veya zemin hazırlayanların başında büyük medya gelmektedir..

Biliyorsunuz hukuk devleti kavramına olan ihtiyaç, bireyi bireye karşı koruma görevinden ziyade bireyi devlete karşı koruma güdüsünden kaynaklanmaktadır..

Temenni olarak değil de bir tespit noktasında söylenebilir ki, devlet her zaman bireyin üstünde yer almıştır..

Üstünde yer aldığı için de, alttakini ezmesi mukadderdir!

Hatta bilinen bir fıkra veya anekdot vardır..

Hakimin biri, raflardaki kanun kitaplarını dizerken, raf devrilip kitaplar da üstüne düşünce, hakim mütevekkil bir şekilde özeleştiri yapmış ve demiş ki: “Hep ben kanunları çiğnedim, şimdi de onlar beni çiğnemiş oldu!”

Türkiye’nin en üst yargıçlarından müteşekkil Anayasa Mahkemesi dahi, “aynı kanunun”, “aynı maddesini” “aynı kişiye” uygularken 5’e karşı 6 oyla karar alabiliyor..

Denilebilir ki, efendim onlar da insan olduğu için yanılabilir..

Elbette onlar da insan ama o görev her “insana” nasip olmuyor ki!

Bir kişinin olumlu veya olumsuz bir oyu Türkiye’nin kaderini etkileyebiliyor.. Bir kişinin oyu deyip geçmeyiniz..

Yine bilinen bir örnektir..Bir çivi bir nal; bir nal bir at; bir at bir yiğit; bir yiğit de bir vatan kurtarır!

Bundan hareketle ve tersten bir yorumla, bir “eğri ve paslı çivi” bir naldan; bir nal bir attan; bir at bir yiğitten; bir yiğit de bir vatandan eder!

Denize düşüp yılana sarılanlar ile yılandan kaçayım derken denize düşüp boğulanların macerasını Türk tarihi elbet bir gün yazacaktır!

Her aykırı görüşü “sibop” olarak gören zihniyete karşı “sübap” görevi görecek bir mekanizmanın olmaması vahim bir durum değil midir?

Geçenlerde çok komik, bir o kadar da trajik bir cümleyi sarf eden ve mürekkep yalaya yalaya dili morarmış, memleketi düşüne düşüne saçı ağarmış bir "aydının" kan dondurucu sözleri aynen şöyle idi:

“Kardeşim, bizi Avrupa Birliğine almazlar, bakın uyum yasalarını çıkardık, hala yaranamadık, şimdi de utanmadan bir de kalkıp bu yasaların uygulanmasını istiyorlar!”

Tabii, gülemedim!


(Arşiv)