BIST 10.320
DOLAR 32,25
EURO 35,15
ALTIN 2.466,14
HABER /  GÜNCEL

AB Komisyonu Sezer'i eleştirdi!

AB Komisyonu tarafından 9 Kasım’da açıklanacak ilerleme raporu taslak metninde, AB reformlarını veto eden Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer'e eleştiri yöneltildi.

Abone ol

Askerin siyasetteki rolünün azaltılmasına da değinilen taslak raporda kıdemli subayların hükümetin izni olmaksızın konuşmaması gerektiği vurgulanıyor ve sadece savunma ve güvenlik konusunda görüş belirtmeleri isteniyor. Zaman’ın gördüğü taslakta, Türkiye’de siyasî değişimin sürmekte olduğu tespit edilmekle birlikte, reform çalışmalarının 2005’te hız kestiği belirtiliyor. Reform hızının özellikle yargıda yavaşladığı ifade edilen taslağın geçen yılki rapora göre eleştiri dozu oldukça yüksek.

Taslakta, özellikle uygulamadaki düzensizlikler tenkit ediliyor. 3 Ekim’de müzakerelerin başlamasının ardından yayımlanacak olan ilk raporda asker-sivil ilişkileri, kültürel haklar, dinî azınlıklar, ifade hürriyeti gibi konulara geniş yer ayrılıyor. Heybeliada Ruhban Okulu’nun açılması başta olmak üzere gayrimüslimlerin birçok meselesine ayrıntılı olarak değinilen taslakta bu yıl da başörtüsü sorununa yer verilmiyor.


Taslağın Zaman'ın daha önce duyurduğu gibi 14. fasıl olan ulaşım bahsinde Türk deniz ve hava limanlarının Kıbrıs Rum bandıralı gemi ve uçaklara kapalı olduğuna ve Türkiye'nin Rum Yönetimi'nin üyeliğini bazı milletlerarası kurumlarda veto ettiğine işaret ediliyor. Taslak metnin ekonomi kısmında ise Türkiye'nin performansı övülüyor. 149 sayfalık rapor taslağı pazartesi günü AB komiserlerinin özel kalem müdürleri tarafından müzakere edilip, çarşamba günü Komisyon tarafından onaylanacak.

Raporun genel değerlendirme bölümünde şu ifadelere yer veriliyor:

“Siyasi değişim sürüyor ve ülke Kopenhag Siyasi Kriterleri'ni kâfi derecede yerine getirmeye devam ediyor. Ancak 2005'te değişimin hızı düştü, özellikle de yargı alanında. Reformların uygulanması hâlâ düzensiz. İnsan hakları ihlalleri azalmakla birlikte hâlâ sürüyor, bu konuda uygulama acilen güçlendirilmeli ve özellikle ifade hürriyeti, kadın hakları, dinî hürriyetler, sendikal ve kültürel haklar konusunda ilerleme sağlanmalı.

İnsan haklarının korunması ve azınlıklar konusunda bazı ilerlemelere rağmen resim hâlâ net değil. İşkenceyle mücadelede yeni düzenlemelere rağmen işkence ve kötü muamele raporları yaygın ve sorumlular hâlâ yargı dokunulmazlığından faydalanıyor. Kültürel haklar konusunda uygulama istikrarsız. Kürtçe mahallî yayınlara hâlâ müsaade edilmedi, Kürtçe dil kursları kapandı ve siyasetçiler bazen Kürtçe kullandıkları için mahkûm oluyor. Türkiye, azınlık ve kültürel haklara yönelik hal dar bir yaklaşım sürdürüyor. Güneydoğu'nun iktisadi, kültürel ve sosyal kalkınması konusunda genel bir mutabakat olmasına rağmen somut olarak az icraat yapıldı. Bölgede PKK şiddetinin artması üzerine asayiş durumu da kötüleşti. 2002'den bu yana Türkiye ve Yunanistan 31 defa görüşmelerine rağmen Ege sorunlarına hâlâ kapsamlı bir çözüm üretilemedi.”

Rapordaki önemli konu başlıkları şöyle:

Türkiye-AB ilişkileri 3 Ekim'den sonra yeni bir safhaya girmiştir.

Sivil toplum diyaloğuna özel önem atfedilecek; zira Türkiye'de yaygın yanlış anlamalar var. Bunun için 2006'da 40 milyon Euro ayrılacak.

Ombudsmanlık makamı hâlâ kurulmadı.

Gümrük Birliği ile ilgili sorunlar devam ediyor. Türk tarafının henüz yerine getirmediği taahhütler var.

Demokrasi ve hukukun üstünlüğü: Yüzde 10 barajı konusunda herhangi bir değişiklik yapılmadı. Cumhurbaşkanı Sezer, Ekim 2004'ten beri 13 defa kanun taslaklarını Meclis'e geri gönderdi, bazılarının iptali için de 8 defa Anayasa Mahkemesi'ne müracaat etti. Başbakanlık sözcülüğü makamı ihdas edildi. Hükümetin yaptığı 2340 atamadan 306'sı Cumhurbaşkanı tarafından onaylanmadı.

Kamu İdaresi: Bölgesel ve mahalli seviyede bazı ilerlemeler olmasına rağmen kapsamlı bir reform sürecini sürdürmede sıkıntılar yaşanıyor. Bölük pörçük bir yaklaşım gözleniyor. Cumhurbaşkanı reform sürecinin belkemiği olması beklenen Kamu İdare Reformu Kanunu'nu iptal ettirdi. Kanunların aynı zamanda tekrar yazılıyor olması hükümet için ciddi zorluklar üretiyor. Sağlıklı uygulama için tüzük ve yönetmeliklerin bir an önce çıkarılması gerekiyor.

Asker, hükümetin izniyle konuşmalı

Asker-sivil ilişkileri: Asker-sivil ilişkilerinin AB standartlarına gelmesi için geçen yıl da bazı değişiklikler yapıldı. MGK'nın görev, fonksiyon ve teşekkülü ile ilgili geçen yıl yapılan değişiklikler uygulanmaya başladı. Savunma bütçesi 6,985 milyar Euro'dan 8,198 milyar Euro'ya çıktı. Bütçedeki pay 2005'te yüzde 6,7'den yüzde 7,2'ye çıktı. Ancak yüzde 9,7 pay ile eğitim ikinci yılda da savunma bütçesini geçti. Aralık 2003'te yapılan savunma bütçesine yönelik kanun değişikliği Ocak 2005'te yürürlüğe girdi. Bu kanun, askeri ve savunma bütçelerinin şeffaflığını artırma potansiyeline sahip. Ancak yönetmeliklerin kabulü ile Meclis askerî harcamaları tam denetlemeye yetkili kılınmalı. Yapılan değişikliklere rağmen yönetmelikler çıkmadığı için Sayıştay, Anayasa'nın 160. maddesine göre hâlâ askerî harcamaları tam olarak denetleyemiyor. TSK'ya geniş yetkiler veren iç tüzük değiştirilmedi. MGK Kanunu'nun 2a maddesi, yoruma bağlı olarak, hemen hemen her alanı kapsayabilir. Genelkurmay Askerî Mahkemesi eski generallere yönelik yolsuzluk davaları açtı. Sivilleri yargılamaya imkan sağlayan Askerî Ceza Mahkemeleri Kanunu'nda herhangi bir değişiklik yapılmadı. İçişleri Bakanlığı'nın, vali ve kaymakamların iç güvenlikte tam kontrol sahibi olabilmeleri için jandarma üzerindeki kontrolü güçlendirilmeli.

Silahlı kuvvetler: TSK hâlâ önemli siyasi güce sahip. MGK'nın askerî üyeleri ve TSK'nın kıdemli üyeleri iç ve dış politikaya ilişkin görüşlerini açıklamaya devam ediyor. Bu açıklamalar daha çok Irak, Kıbrıs, terörizm, laiklik ilkesi ve Türkiye-AB ilişkilerine yönelik. Kasım 2004'te Genelkurmay ikinci başkanı, geçen yılın ilerleme raporuna ilişkin çok geniş açıklamalar yaptı. Eğitim-Sen'e ilişkin dava Genelkurmay'ın baskısıyla yapıldı. 2002'den bu yana Türkiye, asker-sivil ilişkileri konusunda önemli reformlar yaptı. Türkiye'nin yapılan reformları güçlendirmesi ve reformları sürdürmesi önemli. Türkiye, üye ülkelerdeki gibi güvenlik işlerinde şeffaflığı artıracak adımlar atmalı. Özellikle de askerlerin yaptığı açıklamalar sadece askerî, savunma ve güvenlik konuları ile ilgili olmalı ve hükümetin izni çerçevesinde yapılmalı.

Yargı: Yapılan reformlara rağmen ifade hürriyeti ile ilgili maddelere yönelik endişeler sürüyor. Türk yargısının bağımsızlığı Anayasa garantisi altında olmakla birlikte bazı anayasal düzenlemeler ile zedeleniyor. Türkiye özellikle Hakimler Savcılar Yüksek Kurulu ve yeni hakim ve savcıların atanmaları konusunda yargı bağımsızlığını temin etmeli.

Yolsuzlukla mücadele: Yolsuzlukla mücadelede bazı ilerlemeler sağlanmasına rağmen, yolsuzluk Türkiye'de hâlâ ciddi sorun. Siyasi partilerin finansmanı ve denetlenmesi konusunda spesifik bir hukukî düzenleme yok. Bu konuda Sayıştay'ın denetim rolü artırılmalı. Meclis dokunulmazlığı yolsuzluk konusunda önemli bir sorun olarak görünüyor. Yoğun tartışmalara rağmen bu konuda herhangi bir ilerleme sağlanamadı. Siyasi partilerin finansmanının şeffaflaştırılması konusunda da bir ilerleme sağlanamadı.

İnsan hakları ve azınlıkların korunması: AİHM'nin Öcalan'a ilişkin verdiği kararının Türk yetkilileri tarafından nasıl uygulanacağı hâlâ netleşmedi. İnsan haklarının güçlendirilmesi konusunda geçtiğimiz sürede kurumsal çerçevede herhangi bir değişiklik yapılmadı. Reform İzleme Komitesi, Meclis İnsan Haklarını İnceleme Komisyonu, İnsan Hakları Başkanlığı gibi kuruluşlar önemli icraatlar yapsa da bu kuruluşların kapasitelerinin artırılması ve güçlendirilmesine acil ihtiyaç var.

Pamuk ve Hrant Dink davalarına atıf

Sivil ve siyasi haklar: İşkence ve kötü muamele vakaları hâlâ bildirilmekle birlikte vakaların azaltmakta olduğu gözleniyor. Güneydoğu'da kötüleşen durum çerçevesinde yargısız infaz vaka iddiaları arttı. Kasım 2004'te bir baba ve 12 yaşındaki oğlu Kızıltepe'de öldürüldü. İfade hürriyetine ilişkin mahkumiyetler giderek azalıyor. Ancak yeni TCK'nın bazı maddeleri çerçevesinde hâlâ bazı vakalara rastlanıyor. 125 ve 305. maddede olumlu değişikliklere rağmen ifade hürriyetine ilişkin bazı eski maddelere yeni TCK'da dokunulmadı. Bu maddeler geniş şekilde yorumlanabildikleri için ifade hürriyetini tehdit ediyor. 301. madde değiştirilmesine rağmen hâlâ mahkûmiyet kararları için kullanılabiliyor. Orhan Pamuk'a 301. maddeden dava açıldı. Nisan 2005'te Sütçüler Kaymakamı, Pamuk'un kitaplarının yok edilmesini emretti; ancak bu emir yerine getirilmedi. Ekim 2005'te Agos dergisinin editörü Hrant Dink 301. maddeden yargılandı ve 6 ay ceza aldı, cezası tecil edildi. 301. maddeye ilişkin davalar bazı savcı ve hakimlerin AİHS'nin 10. maddesine ters kararlar alabileceği endişesini artırmıştır. Kanun dar çerçevede yorumlanmaya devam ederse ifade hürriyetinin temin edilmesi için değiştirilmesi gerekebilir. Ermeni konferansı iki kere ertelenmesi rağmen Başbakan ve hükümet desteği ile yapılması önemli bir adım.

Din hürriyeti: Bu konuda hem yasama hem de uygulamada Ekim 2004'ten bu yana çok az ilerleme sağlandı. Bazı ilerlemelere rağmen dinî cemaatlerin tüzel kişilikler olarak faaliyetleri mümkün değil. İcraatta gayrimüslimler önemli sorunlarla karşı karşıya. Bunlar; hâlâ tüzel kişilikleri yok, mülkiyet hakları kısıtlı, vakıflarının yönetimine müdahaleler oluyor ve ruhban sınıfına eğitim verilemiyor. Aleviler ise ibadet yeri, devlet kurumlarında temsil, mecburi din eğitimi konularında sıkıntılar yaşıyor.

Kıbrıs: Türkiye ile Kıbrıs arasında bazı doğrudan temaslar başladı. Türkiye, 29 Temmuz'da Ek Protokol'ü imzaladı ve Kıbrıs'ı tanımadığına dair bir beyan yayımladı. 21 Eylül'de AB karşı bir deklarasyon yayımlayarak Türkiye'nin deklarasyonunun hukukî bir geçerliliği olmadığını duyurdu. Türkiye, Kıbrıs'ın bazı milletlerarası kurumlara üyeliğini veto etmeye devam ediyor.

Kaynak: Zaman
Haber:Selçuk Gültaşlı