5 Yıldızlı Gurur Galatasaray
Tarih bir kez daha Galatasaray’ı yazıyor…
Süper Lig'in 36. haftasında Kayserispor karşısında alınan 3-0’lık net galibiyetle birlikte Galatasaray, bitime iki hafta kala 25. şampiyonluğunu ilan etti. Bu, sadece bir şampiyonluk değil, Türk futbol tarihine altın harflerle kazınacak 5. yıldızın taçlandığı an olarak kayıtlara geçti.
Galatasaray’ı bu zaferinden dolayı yürekten tebrik ediyorum. Sporun birleştirici gücüne, mücadelenin asil ruhuna ve azmin nelere kadir olduğuna bir kez daha şahitlik ettik. Bu başarı; sahada ter döken oyuncuların, kulübe can veren teknik ekibin ve tribünlerde yürekten destekleyen taraftarların ortak eseridir.
Ama bu yılın şampiyonluğunu anlamlı kılan sadece kupa değil, Galatasaray ruhunun bir kez daha parlamasıdır. Takım ruhunun, profesyonel disiplinin ve kulüp vizyonunun buluştuğu yerde tarih yazılır. Galatasaray da tam olarak bunu yaptı.
Osimhen’in kararlılığı, Barış Alper Yılmaz’ın enerjisi ve Muslera’nın veda ederken attığı penaltı golü bu maçın unutulmaz anlarıydı. Özellikle Muslera’nın golü, sadece fileleri değil, milyonlarca Galatasaray taraftarının kalbini de titretti. Uzun yıllardır sarı-kırmızılı formayı şerefle taşıyan bu büyük kaptana, böyle anlamlı bir veda yakışırdı.
Galatasaray, 25. şampiyonluğuyla birlikte sadece bir yıldız daha takmakla kalmadı, Türk futbolunun zirvesindeki yerini daha da sağlamlaştırdı. Artık göğsünde 5 yıldız taşıyan ilk ve tek Türk takımı olarak, bu başarıyı nesiller boyu anlatacak bir mirasın sahibi oldu.
Bu zafer, yalnızca Galatasaray camiası için değil, Türk futbolunun gelişimi ve marka değeri için de büyük bir kazanımdır. Avrupa kupalarında yıllarca dalgalanan ay-yıldızlı formanın temsilcisi olan Galatasaray’ın bu başarısı, ülkemizin futbol kültürünün geldiği seviyeyi göstermektedir.
Bu başarıda emeği geçen başta teknik direktör Okan Buruk olmak üzere tüm futbolcuları, kulüp yönetimini, teknik ve idari kadroyu ve en önemlisi hiçbir zaman inancını kaybetmeyen taraftarı tebrik ederim.
Türkiye’nin dört bir yanındaki Galatasaraylılara armağan olsun bu şampiyonluk. Bu kutlu forma, nice yıldızlarla daha da parlasın.
Şampiyon Galatasaray! 5 yıldızlı gururumuz!
Esareti Reddeden Türk Milletinin Doğum Günü
Her milletin tarihinde dönüm noktaları vardır. Bazı tarihler vardır ki bir milletin kaderini değiştirir, onu esaretten kurtarıp özgürlüğe taşır. İşte 19 Mayıs 1919, Türk milletinin yeniden dirilişinin, ayağa kalkışının, esareti reddedişinin tarihidir.
O gün Samsun’a ayak basan bir komutan değil, yüreğinde bağımsızlık ateşiyle yanıp tutuşan bir milletin umudu karaya çıkmıştır. Mustafa Kemal Paşa’nın Samsun’a çıkışıyla sadece bir mücadele değil, aynı zamanda Türk milletinin hür yaşama kararlılığı ilan edilmiştir.
Milletimizin üzerindeki kara bulutların dağıtılması gerekiyordu. Çünkü Anadolu, emperyalist postalların çiğnediği, bir milleti tarih sahnesinden silmek isteyen işgalcilerin göz diktiği topraklara dönmüştü. Ancak unuttukları bir şey vardı: Bu topraklar, bin yıldır Türk’tü ve ebediyen Türk kalacaktı.
Mustafa Kemal Atatürk, milletin gücüne inandı. O, kurtuluşun ancak milletin kendi azmi ve kararlılığıyla mümkün olacağını biliyordu. Bu inanç, Türk milletini tek yürek hâline getirdi. O inanç, bir imparatorluğun yıkıntılarından yepyeni ve çağdaş bir devletin doğmasına zemin hazırladı.
19 Mayıs, sadece bir tarihten ibaret değildir. 19 Mayıs, bir milletin benliğini hatırlayışıdır. 19 Mayıs bir milletin, “Ben buradayım ve hep var olacağım” deyişidir. Haykırışıdır. İşte bu yüzden Atatürk, 19 Mayıs’ı kendi doğum günü olarak kabul etmiştir. Çünkü bu tarih, Türk milletinin yeniden doğduğu gündür.
Kurtuluş Savaşı, bir milletin sadece silahla değil, imanla ve şerefle nasıl mücadele edeceğinin destanıdır. Türk milleti esareti asla kabul etmemiştir. Atatürk’ün "Ya istiklâl ya ölüm!" sözü, bu duruşun en sade ama en güçlü özetidir.
Ve nihayetinde 29 Ekim 1923’te Cumhuriyet ilan edildi. O Cumhuriyet ki, millet egemenliğinin, hür düşüncenin, bağımsız iradenin ta kendisidir. Atatürk bu emaneti, Türk gençliğine bıraktı. Çünkü biliriz ki, bu milletin mayasında gençlik vardır, cesaret vardır, inanç vardır.
Bugün 19 Mayıs’ı “Atatürk’ü Anma, Gençlik ve Spor Bayramı” olarak kutlarken, sadece bir bayramı değil, bir milletin yeniden var oluşunu anıyoruz. Bu kutlu günü unutmamak ve unutturmamak bizim millî görevimizdir. O mücadelede çekilen çileleri, dökülen kanları, verilen şehitleri hatırlamak ve yeni nesillere hatırlatmak her Türk evladının boynunun borcudur.
Ne mutlu Türk’üm diyene!