BIST 10.277
DOLAR 32,32
EURO 34,84
ALTIN 2.394,39
HABER /  GÜNCEL

4 Ocak 2012 Basın Özeti

İngiltere'de ırkçılığın kamu vicdanında sorgulanmasını sağlayan cinayet davasında 18 yıl sonra ilk mahkûmiyetler geldi, gazeteler manşetten verdikleri habere sayfalar ayırdı. Financial Times'tan Körfez'de İran-ABD gerginliği haberi.

Abone ol

İngiltere gazeteleri, ülke yakın tarihinin kamuoyunda en çok tartışma yaratan ırkçı cinayet davasında, iki kişinin 18 yıl sonra mahkûm olması haberini dev puntolarla manşetlerinden veriyor.

Habere sayfalar ayıran gazeteler, toplum vicdanında kapanması zor yaralar bırakan bu cinayet davasının, İngiltere'nin ırkçılıkla yüzleşmesi açısından bir dönüm noktası olduğu konusunda hemfikir.

Stephen Lawrence adlı siyah bir genç 1993 yılında bir otobüs durağında beklerken bir grup beyaz gencin ırkçı saldırısına uğramış ve bıçaklanarak öldürülmüştü.

Kamu vicdanında yara açan dava

Daily Telegraph gazetesi, İngiltere'nin yakın tarihinde çok az olayın kamu düzenini, mimar olmak isteyen 18 yaşındaki bu gencin sırf derisinin rengi yüzünden öldürülmesi kadar etkilemiş olduğunu yazıyor.

"Adalet tecelli etti, fakat bize pahalıya mal oldu" diyen gazete, polisin vakayla ilgili olarak ilk aşamada açtığı cinayet soruşturmasının başarısızlıkla sonuçlanması üzerine ailenin polis aleyhinde yaptığı başvuruya da değiniyor.

"Kurumsal ırkçılık"

Lawrence ailesinin, "Polisin öldürülen kişi bir siyah olduğu için ilgisiz ve yetersiz kaldığı" şeklindeki şikâyeti üzerine başlatılan soruşturma 1999 yılında sonuçlanmış ve açıklanan raporda, İngiliz polisinde "kurumsal ırkçılık" olduğu ifade edilmişti.

Daily Telegraph, polisin 18 yıllık bu davadan çıkardığı derslerin en başında, bir cinayeti, öldürülenin kimliğine bakmaksızın bir cinayet olarak değerlendirmek olduğunu da yazıyor.

Times gazetesi de, İngiltere'deki etnik azınlıkları ülkeye yabancılaştıran olayların başında geldiğini belirttiği davanın, şimdiye kadar pek çokları için "siyah bir kişiyi zevk için öldürebilir ve yakayı sıyırabilirsiniz" anlamına geldiğini ifade ediyor.

"İngiltere artık daha iyi bir yer"

Gazete için bir yorum yazısı kaleme alan, 1999 yılının içişleri bakanı Jack Straw, Lawrence ailesi sayesinde, İngiltere'nin daha iyi bir yer haline geldiğini belirtiyor.

20 yıl önce genç ve siyah olmanın pek de iyi bir şey olmadığını belirten eski bakan, "polis size karşı en iyisinden kayıtsız kalır, sıklıkla da düşmanca davranırdı. Irkçılık açıktan sergilenirdi." diyor.

Polise "kurumsal ırkçılık" suçlamasını yönelten soruşturmanın başlatılması, içişleri bakanlığı döneminin en önemli kararıymış, Straw'a göre.

Soruşturmanın ardından polisin ülkenin etnik farklılığını yansıtan bir yapıya kavuşmasını sağlamaya çalıştığını belirten Straw, bunda kısmen başarılı olunduğunu da ifade ediyor.

"Diğer suçlular da ceza almalı"

Cinayet soruşturmasının 18 yıl boyunca hangi aşamalardan geçtiğini kamuoyunda yarattığı tartışmalarla birlikte ayrıntılı bir şekilde aktaran Independent habere 11 sayfadan fazla ayırmış.

Gazete, manşetine Lawrence'ın babasının, cinayete karışan diğerlerinin de adalet önüne çıkarılması isteğini taşıyor.

Stephen Lawrence'ın sanata ilgili ve sporda başarılı iddialı bir genç olduğu belirtildikten sonra, siyah gencin ailesinin oğullarının mimar olma isteğini gerçekleştirme yerine, İngiltere'deki ırkçı hoşgörüsüzlük ve şiddetin sembolü olmasından duyduğu üzüntü de ifade edilmiş.

Gazetenin yazarı Brian Catchart, ise Lawrence cinayetinin İngiltere'nin ırkçılık konusundaki inkârını sona erdirdiği fikrini özetle şöyle işliyor:

"Irkçılığın inkârına son verdi"

"Lawrence'ı kimin öldürdüğü 18 yıl sonra bugün, hâlâ çok önemli bir anlam taşıyor. Ancak bu davanın önemi, katillerin bu kadar süre adalet önüne çıkarılmamış olmasından ileri gelmiyor. Maalesef, ülkede çözülememiş çok vaka var. Lawrence ismini, 1993 yılında henüz doğmamış olanların dahi bilmesini sağlayan, cinayetin ve ele alınmasının bize ırkçılık konusunda öğrettikleri. Bu davanın ortaya çıkardıkları ırkçılığı bitirdi mi? Hayır! Fakat, kamuoyunda yaşanan tartışma, bu davadan sonra yeni ve daha sağlıklı bir mecrada yürütülmeye başlandı."

Guardian ise, mahkûmiyet kararlarının, soruşturmanın bittiği anlamına gelmediğinin altını çiziyor. "Henüz cezalar açıklanmadı ve cinayete başka kişilerin dahli araştırılıyor." diyor gazete.

Adaletin geç gelmiş olması polisin geçmişte cinayeti aydınlatamamış olmasını da değerlendiren gazete, nihayetinde "İngiliz adalet sisteminin hatalarını düzeltecek kadar" güçlü olduğunu da savunuyor.

Körfez'de İran-ABD gerginliği

Financial Times gazetesi dünün en kritik gelişmelerinden İran ile ABD arasında İran Körfezi'ndeki Amerikan uçak gemileri konusunda yaşanan gerginliği değerlendiriyor.

Gazete Amerika Birleşik Devletleri ile İran arasında askeri gerilimin diplomatlarda ve petrol tüccarlarında ciddi kaygı yarattığını, bu nedenle ham petrol fiyatlarını da bir günde yüzde 3,5 oranında arttığını yazıyor.

Hürmüz Boğazı yakınında askeri tatbikat yapan İran, tatbikatın hemen ardından Körfez'i terk eden Amerikan uçak gemisinin bölgeye geri gönderilmesi durumunda harekete geçeceğini açıklamıştı.

"ABD riski hesaplamalı"

Gazeteye konuşan Washington Institute'tan Yakın Doğu Uzmanı Simon Henderson "İran çok açık bir tehditte bulunuyor. İran'ın son birkaç günde yaptığı füze denemeleri göz önüne alındığında ABD'nin Körfez'e gemi göndererek risk alıp almayacağına karar vermesi gerekli." diyor.

Ancak Henderson'a göre, ABD nihai olarak uluslararası bir geçiş yolu olan İran Körfezi'nde uçak gemisi bulundurmasına izin verilmemesini kabul edemez.

Financial Times'ın haberinde, İran'ın yaptırımlar karşısında Hürmüz Boğazı'nı kapatabileceği tehdidi de ele alınmış. İran'ın Amerikan Enerji Bakanlığı tarafından dünyanın en önemli petrol geçiş noktası olarak nitelenen ve günde 17 milyon varil petrolün, 14 süper tankerin geçtiği Hürmüz Boğazı'nı tümüyle kapatamayacağı ifade ediliyor. Boğaz'dan geçen tankerlerin önemli bir kısmı, Japonya, Güney Kore, Hindistan ve Çin'e gidiyor.

Ancak Boğaz'ın kısmen ve kısa süreliğine dahi kapanması ham petrol fiyatlarına ciddi bir etkide bulunabilir.