BIST 10.277
DOLAR 32,34
EURO 34,81
ALTIN 2.393,53
HABER /  GÜNCEL

31 Aralık 2010 Basın Özeti

Economist'in Diyanet İşleri Başkanlığı'ndaki istifa krizi değerlendirmesi; 2010'un ezber bozan gelişmeleri ve kraliyet gelininin kaçak göçmenleri vurmak istediğini yazan arkadaşı.

Abone ol

Economist dergisi, Türkiye'de Diyanet İşleri Başkanlığı'nda son haftalarda yaşananlarla ile ilgili bir değerlendirmeye yer vermiş.

Makale, "Bu İslami bir engizisyonun sonucunda mı gerçekleşti?" sorusuyla başlıyor ve birçok kişi için Diyanet İşleri Başkanlığı Kadın Faaliyetleri Merkezi Müdürü Ayşe Sucu'nun görevden alınmasının bir çeşit engizisyon pratiği olarak görüldüğü savunuluyor.

Dergi, sıkı bağlanmamış başörtüsü ve ilerici görüşleriyle Sucu'nun kadın hakları için bir dizi girişim başlattığını; Diyanet'in sembolü haline geldiğini ve görevden ayrılmasıyla aynı merkezde çalışan 28 kadının daha istifa ettiğini de belirtiyor.

Değerlendirmeye göre, Türkiye'de bazı gazeteler bu olayı Batıcı Türklerle ılımlı İslamcı Adalet ve Kalkınma Partisi arasındaki mücadelede bir başka dönemeç olarak görürken, bazıları ise Diyanet İşleri Başkanı Mehmet Görmez'i suçluyor.

'Diyanet'in liberalliğinin sınavı'

Economist, Mehmet Görmez'in, selefi Ali Bardakoğlu'nun aksine, başörtüsü konusunda katı fikilere sahip olduğunun söylendiğini ve Ramazan Bayramı sırasındaki vaazında kurban kesimine karşı çıkan bazı kişileri eleştirdiğini de aktarıyor ve şöyle devam ediyor:

"Her zamanki gibi, Türkiye'nin resmi laikliği ile toplumun dindarlığının karışımı konusundaki gerçekler daha karmaşık. Örneğin bazılarına göre, Görmez, hadislerin yeniden tefsir edilmesini hedefleyen iddialı bir projenin arkasındaki isim. Görmez'in amacı, hadis olduğu belirtilen metinler arasında, kadın haklarını kısıtlayan bazılarını ayıklamak. Görmez'in kendi ifadesiyle bu tür metinler İslam'ın kendine özgü değerlerini muğlâklaştırıyor. Görmez'e yakın kişiler, onun evde eşine kahvaltı hazırlayan birisi olduğunu ve Ayşe Sucu'yu görüşleri yüzünden görevden aldığı iddialarının saçma olduğunu söylüyor."

Economist'e göre göre, kısa süre öncesine kadar yarı-özerk statüde olan Diyanet'in hükümete bağlı hale getirilmesiyle birlikte siyasi manipülâsyona daha açık hale gelmiş oldu. Mehmet Görmez'in liberalizminin gerçek sınavı da, Diyanet'in gayrı-müslimlere ve Alevilere de kapılarını açıp açmamasıyla belli olacak.

Ezber bozan yıl: 2010

2010 yılını geleneksel aklı zorlayan bir yıl olarak gören Financial Times, geçen yıl etkili olan bazı temalar belirlemiş.

Gazetenin öne çıkardığı ilk gelişme, 2008 bankacılık krizinin, 2010'da Yunanistan, İrlanda gibi ülkelerin dış yardıma ihtiyaç duyacak noktaya gelmeleriyle artık egemen devletlerin krizine dönüşmüş olması. Bu krizler, para birimi olarak euro kullanan bölgeyi kontrol amacıyla getirilen kuralların yetersiz kaldığı bir noktaya ulaştı.

Diğer bir gelişme ise Çin'in dünyanın en büyük ikinci ekonomisi ünvanını Japonya'dan almış olması. Bu ilerleme Çin'in daha iddialı bir dış politika izlemesine de yol açtı. Japonya, küçük düşürücü bir geri adım atarak karasularına girdikleri gerekçesiyle tutukladığı Çinli balıkçıları serbest bırakmaya zorlandı.

Çin'in yükselişi karşısında Amerika Birleşik Devletleri'nde ise ekonomik canlandırma politikaları umulan sonuçları tam olarak vermedi ve merkez bankası ikinci kez para basarak piyasaları rahatlatmaya yöneldi.Ancak siyasi bakımdan, muhalefetin Başkan Barack Obama'ya yüklenmesine rağmen, henüz ne Cumhuriyetçiler ne de Demokratlar arasından kendisine rakip olabilecek bir başka figür çıkmadı.

Financial Times'a göre bir başka alışılmadık gelişme ise, tüm kıyamet senaryolarına rağmen İngiltere'de savaş yıllarından bu yana ilk kez koalisyon hükümeti kurulmasının ekonomik ve siyasi açıdan beklenen kötü sonuçları vermemesi. Ancak, gazete, koalisyon hükümetinin icraatlarında yorumcuları şaşırtan bir noktaya da dikkat çekiyor ve koalisyon liderlerinin kesitinler gibi konularda önce politikalarını açıklayıp, ondan sonra soru sormaya yöneldiklerini de belirtiyor.

Gazete Wikileaks'in Amerika Birleşik Devletleri ordusuna ve diplomatlarına ait gizli belgeleri açıklamasını da 2010'un bir başka önemli gelişmesi olarak not düşüyor.

"Felluce'de düşük doğumların nedeni ABD operasyonu"

Guardian gazetesi Amerika Birleşik Devletleri'nin Irak'ın Felluce kentine 2004 yılında düzenlediği saldırı ile kentte bugün yaşanan düşük doğum yapma oranının normalin 11 kat üzerinde olması arasında bağlantı kuran bir araştırmaya yer veriyor.

Uluslararası bir sağlık dergisinde gelecek hafta yayımlanacak olan araştırmanın sonuçlarına göre, ABD'nin Felluce'de kullandığı silahlar kentteki insanların genetik yapısına da zarar vermiş.

Bulgular, Felluce'de yaygın bazı sağlık sorunlarının nedeninin ABD askerlerinin 2004 yılının Nisan ve Kasım aylarındaki iki büyük çatışmada zayıflatılmış uranyum içeren mermiler kullanması olduğu iddialarını güçlendiriyor.

Ancak, raporun yazarları, halkın sağlık sorunlarının nedeninin başka silah kalıntıları olabileceğini de kabul ediyor.

"Lieberman'a gösterilen hoşgörü"

Independent gazetesinde İsrail Dışişleri Bakanı Avigdor Lieberman ile ilgili bir değerlendirme dikkati çekiyor.

Makalenin yazarı Donald Macintryre, Lieberman ile koalisyon ortağı Başbakan Benyamin Netanhayu arasındaki farklara odaklanıyor ve Dışişleri Bakanı olarak Lieberman'ın yurt dışında hükümetin çizgisini anlatmak ve savunmak gibi özel bir görevi olmasına rağmen başbakandan çok farklı bir çizgi izlediğini savunuyor.

Macintyre'ın Leiberman ile ilgili örneklerinden biri de dışişleri bakanının, bu hafta Türkiye ile İsrail'in Mavi Marmara baskını konusundaki sorunlarını gidermek için çalıştıkları sırada Türk yetkilileri yalancılıkla suçlamayı seçmiş olması.

Independent yazarına göre asıl sürpriz olan Lieberman'ın Filistinliler ya da Türkiye'yle ilişkiler gibi konularda ne düşündüğü değil, Başbakan Netanyahu'nun fikirlerini kamuoyuna açık bir şekilde duyuran Lieberman'a gösterdiği hoşgörü.

Kraliyet gelinin, göçmenleri vurmak isteyen arkadaşı

Daily Telegraph gazetesinde yer alan ve sosyal iletişim sitesi Facebook'taki profiline kaçak göçmenleri vurmayı planladığını yazan bir kişinin ırkçılıktan sorgulanmasıyla ilgili bir habere yer veriyor.

Emma Sayle adlı kişinin Facebook mesajı ve ırkçılık soruşturmasına geniş yer verilmesini sağlayan ise, bu kişinin, Prens William ile evlenerek kraliyet ailesine girmeye hazırlanan Kate Middleton'ın arkadaşı olması.

Haberde, Sayle'ın profiline "İki saat atıcılık dersi aldı. Şimdi de yeteneklerini Doğu Londra'da İngiltere'nin yasadışı göçmen sorununun çözümüne yardımcı olmak için kullanacak." dediği aktarılıyor.

Gazete Sayle'ın "Silah kullanma yeteneklerimi, İngiltere'nin yasadışı göçmen nüfusunu kontrol için kullanmamı ırkçılık diye tabir edemem" sözlerini ise büyük puntolarla vermiş.