BIST 10.159
DOLAR 32,22
EURO 35,05
ALTIN 2.470,84
HABER /  GÜNCEL

13 Nisan 2012 Basın Özeti

Suriye'de ateşkesin başarı şansı üzerine yorumlar; Türkiye'nin dış politika hedefi 'Sünni komşularla sıfır sorun' haline mi geliyor? Times'ın 'Karzai Afgan yönetimini ağabeyine bırakacak' iddiası.

Abone ol

Suriye'de ateşkes ilk günü çok büyük bir ihlal olmaksızın geride bıraktı.

Financial Times, “Ateşkes asıl sınavı bugünkü gösteriler karşısında verecek” diyor. Muhalefetin büyük gösteriler çağrısı karşısında Beşar Esad kuvvetlerinin takınacağı tutum merak konusu.

Türkiye'ye sığınan Suriyelilerin "Ateşkes falan yok, bıktık Esad'ın yalanlarından” sözlerini manşetine çeken Times'a göre “bölgede fırtınadan önceki sessizlik” yaşanıyor ve şiddet sarmalındaki bu mola, kısa sürebilir.

Gazeteye göre, ‘rejimin tanklarını çekmemiş olması kötüye alamet. Özgür Suriye Ordusu’nun da bu kadar gergin bir ortamda ateşkesi uygulatabilecek bir komuta zinciri ya da disipline sahip olmadığını’ kaydediyor gazete.

"Ateşkesi baltalayan taraf olarak görülmek Esad'ın yararına olmaz. Ancak her durumda, kaybeden olacağı bir konumda.

“Uzayan bir ateşkes, düşmanlarının toparlanıp muhtaç oldukları silahları ülkeye sokmasına fırsat verecek. İktidarda kalmasına izin vermeyecekler, o başta oldukça barış görüşmelerine oturmayacaklarını da söylediler.

“Ama Esad'ın, onları askeri yoldan ezmek için vakti kalmadı. Yeniden silaha sarılırsa, İran hariç müttefikleri kendilerini yavaş yavaş, sonu gelmiş gangster rejiminden uzaklaştıracaktır.“

Ankara'dan NATO'ya atıf

Guardian başyazısında Türkiye'nin NATO'nun müttefiklerinin sınırlarını koruma yükümlülüğüne atıfta bulunmasına dikkat çekmiş:

"Erdoğan'ın açıklaması ülkenin tek başına hareket etmeye ne kadar isteksiz olduğunun bir diğer ifadesi.

“Parçalı muhalefeti, yeterince büyük olmayan isyancı güçleri, Irak'taki cihat yanlılarını, İran ve Hizbullah’ı da tabloya eklerseniz şimdi süregiden iç savaşın dış müdahale halinde akacak kan yanında hiç bir şey olduğu ortaya çıkar"

Guardian bu nedenle “Annan planını işletmekten başka çare yok” diyor.

Daily Telegraph'a göre şimdi öncelikli hedef ülkeye 200 kadar gözlemci sevketmek. Gazete Birleşmiş Milletler bu konudaki kararı beklendiği gibi bugün onaylarsa, ilk grubun hafta sonu yola çıkabileceğini söylüyor.

"BM'nin gözlemci gücü, Aralık ayında fena halde bölünmüş durumdaki Arap Birliği'nin düzenlediği benzer girişime göre çok daha etkili olacaktır" diyor.

Gazetenin yazarlarından Con Coughlin ise bu şekilde çözüme ulaşılabileceği kanısında değil:

“Esad Kaddafi'nin hatalarını yapmayacaktır” diyen Coughlin, Esad yönetimine son verilmesi çağrısı yapıyor.

"Batı Esad'ın iktidarda kalmasına izin verirse çok ciddi bir hata yapmış olacak. Hele de bu kokuşmuş ve zamanını doldurmuş rejimin ortadan kalkmasının bölgeye sağlayacağı muazzam yararlar düşünülürse... Her şeyin başında bu diktatör ve Alevi destekçilerinin devrilmesi, İran için ciddi bir darbe olacaktır."

Haftalık Economist, gerek Suriye içinde, gerek diplomatlar arasında Annan planının şansının hayli yüksek olduğunu düşünen pek az kişi olduğunu yazmış:

“Bazıları ise planın amacının zaten, kaçınılmaz şekilde çöktüğünde dostlarının Esad'ı korumasını zorlaştırmak olduğunu fısıldıyor" demiş...

Türk dış politikasında 'emperyalist tınılar'

Economist bir konuyla bağlantılı diğer haberinde ise Türk dış politikasının sertleştiği yorumunu yapıyor.

'Türkiye'nin Suriye karşısındaki agresif tutumu dış politikasında emperyalist tınılar içeren bir değişime işaret ediyor" diyor.

“Yetkililer isyancıların (mütevazı şekilde) silahlandırıldığı iddialarını reddediyor ama Suriye'de rejim değişikliğinin öncelik olduğunu kabul ediyorlar. Doğrudan bir Türk müdahalesinin önünde duran tek şey Amerika'nın yeni bir savaşa girişmeye isteksizliği. Ama daha ne kadar?” diyor Economist..

Türk hükümetinin son yıllarda bölgede etkin arabuluculuğa soyunduğunu hatırlatan Economist, Hollanda'nın eski büyükelçilerinden Nikolaos van Dam'ın şu yorumuna yer vermiş:

"Türkiye'yi etkili bir oyuncu kılan tüm taraflarla konuşabilmesiydi. Ama şimdi Türkiye saf tutuyor."

Economist bu doğrultuda Türkiye'nin komşularla sıfır sorun politikasını, "Sünni komşularla sıfır sorun" diye yeniden tanımlamış.

"Türkiye'nin Suriye karşısındaki tavır değişikliğinin bir açıklaması, Esad'ın sonunun yakın olduğuna inanması olabilir. Daha kaygı verici bir diğer olasılık ise aşırı gurur... "

İktidar partisinin yeni-Osmanlı hayalleri beslediği yorumlarına atıfta bulunan haber şöyle devam ediyor:

“Erdoğan'ın laik muhaliflerine göre bu davranışın ardında ‘Afrika, Asya, Balkanlar ve Orta Doğu'ya uzanacak bir Sünni ülkeler yayının liderliğini üstlenmek' amacı var.

“Van Dam, Suriye'ye karşı bir savaşın "Türkiye'deki Alevi ve Sünniler arasında kutuplaşma yaratabileceği” uyarısında bulunuyor.

Economist'in yazısı "İsrail ve Türkiye hala dost olsaydı Esad, Türkler en son yumruklarını sıktığında babasının yaşadığı gibi ürperirdi. Tabii İsrail ve Türkiye dost olsaydı, Türkiye'nin hiç yumruğunu sıkması da gerekmeyebilirdi" görüşü ile noktalanıyor.

'28 Şubat' gözaltıları

Financial Times, eski Genelkurmay İkinci Başkanı Çevik Bir'in gözaltına alınması konusunda bir habere yer veriyor.

28 Şubat 1997'de ordunun Refahyol hükümetini görevden ayrılmaya itişini “yumuşak” ya da “post-modern” darbe diye niteleyen haberde şu ifadeler yer alıyor.

"Gözaltılar yakın zamana dek sadece, 2002'de iktidara gelen son hükümeti hedef aldığı öne sürülen komplolara odaklanan soruşturmaların çapının genişlediğinin son sinyali.

“Gelişmeler, emekli generaller Kenan Evren ve Tahsin Şahinkaya'nın yargılanmaya başlanmasından da bir hafta sonrasına denk geliyor. Her iki olaya yönelik soruşturmalar, Recep Tayyip Erdoğan'ın muhafazakar hükümetinin 2002'de iktidara gelmesinden bu yana Türkiye'deki güçler dengesinin nasıl değiştiğinin işaretleri" diyor Financial Times…

Türklerin gönlünü fetheden film

Guardian'ın sanat sayfasındaki manşet:

"Yine imparatorluk gibiyiz: Türklerin gönlünü fetheden Osmanlı destanı”

Konu, Fetih 1453 filmi... Yazıdan bazı satırlar şöyle:

“Türban ve testosteron dolu "Fetih 1453" milyonlarca Türk’ün kalbindeki milli gururu kabartıp tüm gişe rekorlarını kırdı. Film Türkiye'nin damarlarında hala dünyayı fethedecek kudrette kan dolaştığının teyidi olarak gösteriliyor.

Filmdeki dini öğelerin Başbakan Erdoğan'ın ‘dindar nesil yetiştirme’ vizyonu ile de örtüştüğünü belirten Guardian, okullarda gösterilmesi çağrıları olsa da filmin bazı tarihi gerçekleri çarpıttığı eleştirisinde bulunuyor:

"Sultan safında savaşan Rumlar, duvarları koruyanlardan fazlaydı; son taarruz sabahında askerler arasında Meryem'e dua edenlerin sayısı neredeyse Allah'a dua edenler kadardı."

Gazete, surların altında tünel açarken tekbir getiren lağımcıların ise aslında Sırp gümüş madenlerinden toplanmış Ortodokslar olduğunu belirtiyor.

Filmin Türkiye'de geniş yankı bulup tartışıldığını kaydeden Guardian, şöyle noktalıyor yazıyı:

"Türkiye'de hiç bir şey milliyetçilik gibi satmıyor. Filmin 17 milyon dolarlık bütçesini üç kez katlayan filmin yönetmen ve yapımcısı Faruk Aksoy, şimdi Atatürk’ün İngilizleri püskürttüğü Gelibolu hakkında bir film planlıyor. Filmin Churchill'in en parlak tasviri olmayacağına bahse girebilirsiniz."

İran ile nükleer görüşmelere doğru

Financial Times'ta yazan James Blitz, İstanbul'da başlayacak İran görüşmelerinde ilk hedefin güven artırıcı adımlar atılmasını sağlamak olacağını belirtiyor.

İyimserlik için gerekçeler bulunduğunu kaydeden yazar, “Ancak zaman sınırlı” diyor.

"ABD Başkanı Barack Obama, İsrail'i tek taraflı bir saldırı konusunda seçim yılında hamle yapmamak için ikna etmiş görünüyor. Ama İran gelecek Ocak'ta yeni başkanlık dönemi başlarken güven artıcı önlemleri uygulamamış olursa, İsrail'in o zaman nasıl zaptedilebileceğini öngörmek zor"

Afgan yönetimi Kayyum’a mı devredilecek?

Afgan lideri Hamid Karzai'nin başkanlık seçimini bir yıl öne çekme niyeti pek çok gazetede yer buluyor...

Daily Telegraph, Karzai'nin bu kararı iktidar değişiminin tam da yabancı askerlerin çekilmesiyle kesişip bir boşluk yaratmaması için aldığı açıklamasını aktaranlardan.

Times gazetesinin iddiasına göre ise amaç, yönetimi Karzai'nin ağabeyi Kayyum Karzai'ye devretmek. Çünkü Karzai, görev süresi bittiğinde anayasaya göre yeniden aday olamayacak.

"Times'ın aldığı bilgilere göre, güvenliği NATO'nun sağlaması için öne çekilecek bir seçimi Kayyum Karzai'nin kazanmasıyla ülkede hanedanvari bir devir teslim yapılabilir."

“Son haftalarda batılı diplomatlar alttan alta Karzai'ye gelecek yıl istifa etme telkininde bulunuyordu. Ancak 2013'te istifa edebileceği açıklaması Kabil'de şaşkınlık yarattı, muhalifler onu seçimi manipüle etmekle suçladı."

“Times'a konuşan cumhurbaşkanının kardeşi Mahmud Karzai, cumhurbaşkanlığını aile içinde tutmak için hazırlıklar olduğunun doğruladı. ‘İnsanlar bir Karzai yönetimi daha görmek istiyor’ dedi.

“2010 yılında büyük bir yolsuzluk ardından batan Kabil Bankası’nın büyük hissedarlarından olan Mahmud Karzai, kendisinin ise aday olmayacağını söyledi. Karzai kardeşlerin en büyüğü Kayyum; hayatını bir restoran sahibi olduğu Amerika ile bir ara milletvekili olduğu ve cumhurbaşkanı danışmanlığı yaptığı Afganistan arasında geçiriyor. Kayyum Karzai en son Taliban ile müzakereler yürütülmesinde rol almıştı.”

Guardian'da yer alan bir değerlendirmeye göre bu adımın altında “Putin formülü” yatıyor.

Yani Karzai, iki dönemin sonunda Vladimir Putin gibi görevi güvendiği bir başkasına bırakıp sonra yeniden iktidara dönmenin peşinde olabilir.

İngiltere korsanların hedefi

Independent internet korsanlarının İngiliz istihbarat ve güvenlik kuruluşlarını hedef alan saldırılara hız vermesini manşetine taşımış...

"Korsanların Londra emniyetinin terörle mücadele telefon hattına girmesi ve çalışanlar arasındaki yazışmaları yayınlaması ardından İngiliz güvenlik teşkilatlarının internet saldırısı tehdidine karşı ne derece mücadele edebildiği sorgulamaya açık hale geldi."

“Hükümetin dinleme servisi GCHQ'ya göre İngiltere, siber saldırılara direnme konusunda Amerika, Fransa ve Almanya'nın gerisinde… Korsanlar hafta sonu da GCHQ ve Adalet Bakanlığı’nı hedef alarak saldırı dalgasını sürdürme tehdidinde bulunuyor.

Gazeteye göre korsanlar, hükümetin zanlıları ABD'ye teslim etme siyaseti ve polis ve güvenlik teşkilatlarına haberleşme ağlarında daha geniş izleme hakları verilmesi planlarını protesto ettiklerini söylüyor.