BIST 10.644
DOLAR 32,20
EURO 35,01
ALTIN 2.500,70
HABER /  GÜNCEL

11 Nisan 2012 Basın Özeti

İngiliz basını Suriye'de şiddetin sürmesi karşısında 'tampon bölge' çözümünü tartışıyor; Çin siyasetinin yükselen yıldızı Bo Şilai'nin büyük düşüşü ve Avrupa piyasalarında çalkantının canlandırdığı resesyon korkuları.

Abone ol

Suriye'de ateşkes mühletinin dolmasına rağmen şiddetin devam etmesi karşısında, gazetelerin Annan planının başarı şansı konusundaki şüpheleri sürüyor. Gazeteler, Kofi Annan'ın 48 saatlik sürenin sonuna dek bekleme eğiliminde olduğuna dikkat çekiyor.

Peki ya bu süre içinde bir şey değişmezse?

Independent, başyazısında Suriye'de diplomasi ile çözüm arayışının alternatifi olamayacağını vurgulamış.

"Esad hayatı için savaşıyor. Müzakere yoluyla varılacak bir anlaşmanın sadece sonu hızlandıracağını biliyor. Annan planı başarısız olursa başka hiç bir formül ateşkes getirmeyecektir. Ateşkes olmazsa da tüm sinyaller krizin kötüye gideceği yönünde. Tek çıkış yolu, başarı şansı ne kadar düşük görünürse görünsün muazzam bir diplomatik baskı uygulamaya devam etmek."

Guardian'da yazan Simon Tisdall batılı hükümetleri, özellikle de Amerikan yönetimini 'yayılan yangına sırtını dönmekle' suçluyor.

BM'nin sivilleri koruma sorumluluğu ilkesinin gözardı edildiğinden yakınıyor.

Suriye'nin Suudi Arabistan ve Sünni komşularıyla İran arasında bir dolaylı savaşın cephesi olduğu görüşüne yer veren Tisdall'a göre, Suriye'ye karşı Suudi Arabistan'ın banka hesapları F-15'lerden daha etkili olabilir..."

Yazar şöyle noktalıyor yazısını: "Suriye'nin NATO tarafından işgali için ortada gerekçe yok. Ama yaşanan mezalim karşısında uçuşa yasak bölgelerle korunacak; Türkiye ile bağlantılı insani koridorlar ve güvenli bölgeler fikrine artık daha fazla direnilemez... "

Daily Telegraph da Türkiye ve Suudi Arabistan'ın girişimlerine ve Türkiye Başbakanı Recep Tayyip Erdoğan'ın cuma günü Suudi Arabistan'ı ziyaret edecek olmasına dikkat çekmiş:

Gazete "Uzmanlar Suudi Arabistan ve diğer Arap ülkelerinin önce isyancılara yardım için yüzlerce milyon dolar aktarmaya başlayacağını söylerken, Türkiye'nin tampon bölge yaratma tehdidi Pazartesi günü sınır ötesinden açılan ateş ardından gerçekleşmeye çok daha yaklaştı" ifadelerine yer veriyor.

'Türkiye'nin öfkelenmeye hakkı var'

Gazete "Savaşan komşular" başlıklı başyazısında ise dün sınırda “provokasyon” diye nitelediği olay ardından “Türkiye'nin öfkelenmeye hakkı var" diyor... Türkiye'nin tampon bölge fikrini düşünmesinin de haklı olacağını kaydediyor.

"Erdoğan hükümeti geçen ay bu fikri gündeme getirdi; ancak askeri bir yüzleşmenin riskleri dolayısıyla anlaşılır bir şekilde geri adım attı... Son olay Suriye ordusunun artık kendi halkına olduğu gibi Türkiye'nin egemenliğine de doğrudan tehdit oluşturduğunu gösteriyor. Erdoğan, Suriye askerlerinin sınırdan 5 kilometre gerideki bir hatta çekilmesini istemekte ve bunu askeri müdahale tehdidi ile desteklemekte haklı olur. Dünya Annan planının başarısızlığa uğramasına yanıt ararken bu, Suriye rejimini ciddi şekilde endişelendirebilecek bir seçenek. Sırf bu yüzden bile, üzerinde düşünmeye değer."

Çin'in yükselen yıldızı nasıl kaydı?

Çin yönetiminin zirvesine aday gösterilen siyasetçilerden Bo Şilai'nin tüm görevlerinden alınması ve eşinin cinayet zanlısı olduğunun duyurulması, pek çok büyük gazetenin ilk sayfasında geniş yer bulmuş.

Times, “Cinayet Çin'deki iktidar mücadelesini su yüzüne çıkardı” diyor.

Guardian'a göre Bo'nun başını yakan, ‘komiteler sistemi içinde fazla bireysel hareket etmesi, çok az müttefiki bulunması'ydı.

Financial Times'a göre bu, Çin'de son 20 yılın en büyük skandalı:

"Bir devrim kahramanının oğlu olan güçlü rejim prensi Bo'nun ekarte edilmesi ve kendisi de ünlü bir Komünist generalin kızı olan eşinin tutuklanması Çin siyasetinde deprem etkisi yarattı. Daha geçen aya dek Çongking'in Komünist Parti yöneticisi olan Bo'nun olağanüstü düşüşü iktidar partisi için 1989'da Tianenmen Meydanı'ndaki katliamdan bu yana karşı karşıya kaldığı en büyük siyasi kriz... "

Krizi tetikleyen cinayetin maktulu İngiliz Neil Heywood, Bo ve ailesinin eski dostu olan bir işadamı olarak niteleniyor. Ancak gazeteye göre ajan olabileceği iddiaları da yok değil:

"1990'ların başından bu yana Çin'de yaşayan Heywood'la tanışan pek çok kişi, onun en azından yarı zamanlı olarak İngiliz istihbaratı için çalıştığından şüphelendiklerini söylüyor."

Financial Times, "Heywood'un beyanına göre, asıl işi Aston Martin'in Çin'deki galerisine yarı zamanlı danışmanlıktı. Ayrıca stratejik istihbarat şirketi Hakluyt için de çalışıyordu." diyor.

Guardian Heywood'un ailesinin "komplo söylentilerini yalanladığını ve onun kalp krizi sonucu öldüğüne inandıklarını aktarıyor"

Independent ise "Ancak durum Amerikalı diplomatlar İngiliz meslektaşlarına Heywood'un ölümünün zehirlenmeden kaynaklanmış olabileceğine ilişkin bir polis dosyası aktarınca değişti" diyor.

Gazete de gelişmeleri 'Çin'de son yılların en sansasyonel siyasi temizlik operasyonu' olarak niteliyor.

Çalkantı Avrupa piyasalarına geri döndü

Financial Times'ın manşet haberi dün Paskalya tatili sonrası açılan Avrupa piyasalarındaki değer kayıpları...

FT'ye göre, çalkantının nedeni İspanya'nın kurtarma paketine gereksinim duyan dördüncü ülke olabileceği konusundaki korkular.

İspanya'nın 10 yıllık tahvil faizlerinin Aralık'tan bu yana en yüksek seviyesine yükseldiğini, borsanın ise 2009 Mart'ından bu yana en düşük düzeylere indiğini kaydediyor gazete.

İspanyol yetkililer sıkıntıdaki bankalara yardım etmek için Avrupa Birliği yardımı istemeyeceklerini ısrarla vurguluyor, diyor FT.

Gelişmeleri "panik satışlar Avrupa piyasalarını sarstı" başlığı ile duyuran Guardian ise İtalyan ve İspanyol tahvilleri için istenen faizlerin yükselmesi ile borç krizinin yeniden hortladığını, çift dipli resesyon korkusunun büyüdüğünü vurguluyor.

Gazetenin köşe yazarlarından Larry Elliott, "Dört aylık moladan sonra euro bölgesinin borç krizi geri döndü" demiş, "kriz, eylem, mola kriz" şeklinde bir döngü yaşandığını belirtmiş.

Elliott, "Avrupa piyasaları en iyi ihtimalle iki ay daha çalkantı ve belirsizlik yaşayacak. Ancak kriz muhtemelen bundan çok daha uzun süre devam edebilir" diyor.

"Çünkü son bir haftada yeniden su yüzüne çıkan sorunların nedeni derin ve yapısal. Ortak para birimi güneydeki çeper ülkelerini merkezdekilere göre çok daha az rekabetçi durumda bıraktı."

Devalüasyon yapılamadığından tek çözümün bu ülkelerin harcama ve ücretlerini düşürerek iç devalüasyona gitmesi olduğunu belirten Elliott, buna karşılık katı tasarruf önlemlerine tepkinin büyük olduğunu; dahası bu önlemlerin Avrupa'nın resesyona giderek daha çok saplaması nedeniyle çözümü zorlaştırdığını kaydediyor. "Bu zehirli ve çok tehlikeli bir karışım" diyor.

Santorum yarıştan çekildi

ABD'de Cumhuriyetçi Parti'nin başkanlık için aday adayı Rick Santorum yarıştan çekilme kararı aldı.

Financial Times, Santorum'un çekilmesinin, şimdiye kadarki ön seçimlerin büyük bölümünü kazanan Mitt Romney'nin adaylık için önünü açtığı hükmünü veren pek çok gazeteden biri.

"Santorum'un vedası, ön seçim mücadelesinin uzamasının Romney'nin Kasım ayındaki seçim için şansını zayıflattığını düşünen Cumhuriyetçi strateji uzmanlarını sevindirip rahatlatacak. Romney şimdi dikkatini ve mali kaynaklarını partiyi birleştirip Başkan Obama'yı yenmeye odaklayabilecek. " diye yazmış gazete.

Guardian'da yazan Ed Pilkington'a göre ise asıl yarış şimdi başlıyor...

"Cumhuriyetçiler adaylarına kavuştu... Ancak aşırı muhafazakar Santorum'dan sonra Romney'nin yeniden merkezde zemin kazanması güç olacak diyor" yazar... “Santorum hem partisini hem de başkan adayını köklü muhtemelen de ölümcül şekilde sağa çekti” diyor.

AİHM'nin ABD'ye iade kararı

İngiliz gazeteleri, aralarında radikal görüşlü imam Ebu Hamza'nın da bulunduğu altı terör zanlısının ABD'ye teslim edilmesinin AİHM kararıyla onanmasını tartışıyor.

Zanlılar ABD'ye gönderilirlerse tutulacakları cezaevinin koşullarının insan haklarını ihlal edeceğini savunarak mahkemeye başvurmuş; İngiltere'de bazı çevreler, AİHM'nin talebe onay vermesi halinde, ülkenin mahkeme ile ilişkilerini gözden geçirmesini istemişti.

Guardian, başyazısında Sun gazetesinin sonucu beklemeden, AİHM "talebi onayladı" haberini yayına verip, mahkemenin yetkisinin reddedilmesi çağrısı yapmaktan geri durmadığına dikkat çekiyor.

Gazetede yazan Richard Norton-Taylor, AİHM'nin kararında bazı Avrupa cezaevlerinde koşulların ABD'dekilerden kötü olduğunu kaydettiğini söylüyor; "en azından ABD'de yargılanacaklar" diyor; "İngiltere'de (zanlılardan Babar) Ahmed neredeyse sekiz yıldır, yargılanmadan alıkonuyordu."

Independent, “Avrupa'nın hukuki otoritesini yargılanır hale getiren bu dava zanlıların ABD'ye sevki kararıyla bitti” demiş.

Independent'a göre AİHM kararı, mahkemeyi eleştirenleri şaşırtıp susturdu.

“Londra ve Washington'da herkes derin bir nefes aldı” diyen gazeteye göre, daha da önemlisi; AİHM'nin hep İngiliz çıkarlarına aykırı karar aldığını, adaletle dalga geçerek suçlulara sıyrılma şansı verildiğini savunanların iddiaları çürütülmüş oldu.

Buna karşılık gazete; aynı saatlerde ABD'de bir mahkemenin, İngiliz milletvekillerinin olağanüstü nakil denilen gizli ve yasadışı alıkoyma uygulamalarına ilişkin bilgi taleplerini reddettiğine dikkat çekiyor.

Böylece CIA ve FBI gibi Amerikan istihbarat kuruluşları, nakil uygulamaları konusundaki kanıtları gizli tutabilecek.

Talepleri yönelten parlamento karma komisyonu, aralarında Jack Straw'un da olduğu eski bakanların yasadışı ve nakil ve olası işkence konusunda ABD ile işbirliğinde bulunup bulunmadıklarını soruşturuyordu. Bu nedenle soruşturmaları sekteye uğramış oldu.

Bilimsel yayınlara erişim mücadelesi

İngiltere son günlerde, bilimsel yayınları tartışıyor... Nature, Lancet gibi bildik ve saygın bilimsel dergilerin yüksek abonelik ücretleri talep ederek bilimsel bilginin yayılmasına ket vurduğunu savunan binlerce bilim adamı son aylarda giderek sesini yükseltiyor.

Guardian'ın ifadesiyle, "çok zeki insanlar çok saçma bir sisteme fazlasıyla uzun süredir katlanıyordu."

Akademisyenlerin çalışmayı yaptığını, meslektaşlarının redaksiyonu üstlendiğini, yayıncı şirketlerin ise üniversitelerden bu dergilere erişim için yüklü paralar istediğini anlatıyor gazete. Oluşan sistemi ise 'sıradışı bir haraç vakası' olarak niteliyor.

İngiltere'de tıbbi araştırmalara en büyük mali desteği veren Wellcome Vakfı'nın bu girişimlere ücretsiz bir bilim dergisi ile destek vereceğini açıklaması, son günlerde ilk sayfada manşetlere oturan bir gelişme.

Financial Times sayfalarındaki habere göre internette yayınlanacak eLife adlı dergi, makale yazarları ve kullanıcılar için ücretsiz olacak. Wellcome Vakfı Amerika'da Howard Hughes Tıp Enstitüsü ve Almanya'da Max Planck Derneği ile ortaklaşa olarak üç yıl dergiyi finanse edecek. Gazeteye göre bu sektöre hakim konumdaki yayıncılara karşı açıkça bayrak açılması demek.

Gazete başyazısında bu gelişmeyi sevindirici buluyor:

"İnternetin sarsıcı gücünün bilimsel yayınlar dünyası ile yolunun kesişmesinde bu kadar geç kalması şaşırtıcıydı. Oysa, bilim adamları interneti tam da bunun için geliştirmişti. Ancak az sayıdaki bilimsel yayın şirketi, bizzat bilim adamlarının göz yumması sonucu düzenlerini sürdürebildi.

"Lancet ve Nature gibi dergilerin prestiji, yayın için sunulan makaleleri gözden geçirmek için en iyi akademisyenleri çekebilmesine olanak tanıyordu. Zira bir makalenin en fazla ses getirmesi burada yayınlanması ile mümkün. Bunun nihai etkisi sektöre giren taze rakiplerinin marjinalize edilmesi oldu.

"Elbet kalite kontrolü sağlamakta yanlış bir şey yok. Takdire şayan olmayan nokta ise, yayıncıların bedavaya elde ettikleri makalelere erişilmesi için yüklü paralar istemesi. Yüksek fiyatlarsa özellikle dünyanın yoksul kesimlerinde bilginin yayılmasına engel oluşturabiliyor."

Ancak FT'ye göre bu yeni girişimin ne kadar başarılı olacağını, bilim adamlarının hangi tür yayınları seçeceği belirleyecek.