BIST 10.267
DOLAR 32,27
EURO 34,74
ALTIN 2.412,49
HABER /  EKONOMİ

1 Mayıs kutlaması 'anlamsız ve saçma'

Doç. Dr. Cengiz Anık, 1 Mayıs'ın anlamsız ve saçma sapan bir gövde gösterisine dönüştüğünü söyledi

Abone ol

Gazi Üniversitesi İletişim Fakültesi Öğretim Üyesi Doç. Dr. Cengiz Anık, Taksim’deki 1 Mayıs kutlamalarını değerlendirdi. Taksim’deki kutlamanın Türkiye’nin paranoyalarını aşması açısından anlamlı; ancak yeni sosyal hareketlerin içeriği açısından anlamsız ve saçma sapan bir gövde gösterisinden ibaret olduğunu söyledi.

1 Mayıs kutlamaları Türkiye için en önemlisi de emekçiler için işlevini yitiriyor mu? Taksim'deki kutlamalarla ilgili açıklama yapan Gazi Üniversitesi Öğretim Üyesi Doç. Dr. Cengiz Anık, kutlamaların; kaba ve gürültülü, anlamsız ve saçma sapan bir gövde gösterisine dönüştüğünü söyledi.

Ortadoğu ve Kuzey Afrika’daki halk hareketlerinin, despotizm ve oligarşilere başkaldırı özelliği taşıması açısından dikkate değer sosyal hareketler olduğunu söyleyen Anık, bu hareketlerin gücünü bireylerden aldığını, katılımcıların belirli örgütler tarafından yönlendirilmediğini ve en önemlisi de organize eylemler olmadığını ifade etti.

Örgütlü hareketlerin, mevcut egemenlik yapıları için tehdit anlamını taşımadığını söyleyen Anık, şöyle konuştu:

"Evrensel insan haklarını sıralayan burjuva odaklı birinci kuşak insan haklarından sonra, sosyalizmden esinlenen örgütlenme ve koordine olma odaklı ikinci kuşak hakları, bilindiği gibi, bireysel inisiyatife imkan vermediği, bireylerin haksızlıklara maruz kalmasının önünü tıkamadığı  için, 68 sonrası olaylara dünya tanık olmuştu. O dönemlerden sonraki eylemler, genellikle, bireyin aktivitesini ve karar merci olarak kendisini ortaya koymasını gerektiren inisiyatiflerdir. Günümüzün sosyal hareketlerinin öncekilere göre en önemli niteliği ve ayrıcalığı budur. Bu nitelik 1 Mayıs gibi kutlama günlerine de yeni anlamlar yüklemektedir."

"İNSAN İLİŞKİLERİ BİLE MEKANİKLEŞTİ"

Günümüzde insanoğlunun, bizzat kendisinin yapıtı olan ve belirli bir amaca hizmet etmesi için üretilmiş makine ve para ile terazinin aynı kefesine konulduğunu söyleyen Anık, insanın, teknolojik bir ürünle denk tutulmasının, insani tüm değerlerin yok sayılmasına neden olduğunu kaydetti. Bu anlayışın bir ürünü olarak, insanın artık makine va para gibi bir işe yaradığı sürece değer kazandığını kaydeden Anık,  insan ilişkileri tümüyle mekanikleştiğini, en mahrem duygusal bağların bile günübirlik hale geldiğini ifade etti. Anık şöyle konuştu:

"Günümüzde insanlar, içindeki kolayı içip kutusunu çöpe atar gibi, insani ilişkilerin içini boşaltıp,  birbirlerini çöpe atmaya başladı. İnsani değerlerin istismar edilmesi alışkanlık haline getirilirken, çevre duyarlılığı yok olmuş, tüketim furyası ise vahim boyutlara ulaşmıştır.

Makinenın ve paranın canı yanmaz, insanın da. Makine ve para  ağlamaz, insan da. Makine ve para  annesini, evladını, eşini, ülkesini, vatanını, milletini sevmez, insan da.
Hepimiz birbirimizi arabamızın markası, ceketimizin etiketi, evimizin semtine göre tanımakta, bilmekte, sevmekteyiz. Bütün insani ilişkilerimizi dünyevi yaşamımızdaki maddi apoletlere göre takdir etmekteyiz. Birbirimize yapıştırdığımız fiyat etiketlerimize bakarak birbirimizi değerlendirmekte, ona göre itibar etmekteyiz. Hatta etiketi bizim gibi olmayanları  küçük görüyor, aşağılamakta tereddüt etmiyoruz. Kısacası, maddi müktesabatlarına göre insanlara değer verilmekte, makinaya biçilen fiyat kadar insana fiyat biçilmektedir."

"BU TÜR SIRADAN GÖVDE GÖSTERİLERİ EMEĞİN HEBA OLMASIDIR"

İnsani değerlerin maddeleştirilmesinin, insanı insan olarak var eden emeğinin yüzyıllar boyunca met’alaştırılmış olmasından kaynaklandığını söyleyen Anık, 1880’li yıllardan sonraki 1 Mayıs’larda, sadece insan varlığının ortaya koyabileceği bir değer üretildiğini kaydetti. Anık, 1 Mayıs'ın bugününü değerlendirirken şunları söyledi:

"Bugün bize düşen de, aynı espriyle, bugün için, insana yakışır bir değer üretmektir. Bunu da insani varlığın niteliğini yeniden, bir kez daha ortaya sererek yapabiliriz ki, kanaatimizce, yüzyıllardır filozofların praxis adı altında işledikleri sorunsalı, bu amaçla yeniden gündeme getirebiliriz.

Praxis birinci yönüyle, hem kol ve beden gücü hem de beyin ve yürek gücü ile, insanın hünerleri, tekniği, marifetleri, becerileri ile emek üretmesini ve ürettiği bu değer ile çevresini ya da doğayı imar, ıslah ve ihya etmesini anlatmaktadır. Praxis ikinci yönüyle, insanın faydalıyı, yararlıyı, güzeli, estetik ve edebi olanı seçip ayırt edebilmesini; iyiyi, doğruyu, hayırlığı, sevabı tayin ve takdir edip, tavsiye ve hatta temin etmesini tanımlamaktadır. Buna göre sadece insan varlığına özgü bir nitelik olan praxis; mantıklı, akıllı, bilinçli ve vicdan ile irade sahibi bir varlığın değer üretmesinin adı olmaktadır.

Bu bağlamıyla praxis; ister tanrıya layıkıyla kulluk etme fıtratına, isterse tanrının insanları kendisine kul kılmak için vaat ettiği cenneti bu dünyada inşa etme amacına yönelik eyleyimsellik olarak anlaşılsın, her iki bakış açısında da insan; mantıklı, akıllı, bilinçli, vicdanlı ve iradeli bir varlık olarak kabul edilmektedir. Demek ki praxis, kendilerinin hizmetini görsün diye insanların icat ettiği paraya-sermayeye maddi olan bir nesneye, met’aya asla indirgenemez. Para, maddi zenginlik; insanların birbirlerini değerlendirmeleri için asla kullanılamaz. Kısacası praxis, teleolojik bir varlık olan insanın, belirli bir amaca ulaşmak için çeşitli araçlar icat etmesiyle zuhur etmektedir. İnsan suyun üzerinde yürüyemez. Ama köprü yaparak suyu geçer. İnsan uçamaz. Ama uçak icat ederek havada hareket eder.

Sonuç olarak, günümüzde, araçlarla amaçlar yer değiştirmiştir. 1 Mayıs, bu yer değiştirmeye bir başkaldırı öyküsü olması açısından anlamlıdır. Bu anlam bağlamında, 1 Mayıs, amaçlarla araçların özgün yerlerine yerleştirilmesi girişimlerine sahne olacak bir mekan haline getirilebilir ki, kanaatimizce, özellikle işçi sendikaları başta olmak üzere, sivil toplum örgütleri ve bireysel girişimler bu hedefe teksif olmalıdırlar. Bu yapıldığı takdirde, 1 mayıs gibi günler, ciddiye alınmaya değer bir misyon yüklenmiş olacaktır. Aksi takdirde, 1 Mayıs’larda, hiçbir niyeti ve hedefi olmayan, sıradan gövde gösterileri yapmak; emekçinin-işçinin trilyonlarca tutarındaki parasını; emek ve alın teri hakkını,  sokaklara saçmaktan, onu har vurup harman savurmaktan ve israf etmekten başka hiçbir anlamı olmayacaktır.