BIST 9.916
DOLAR 32,44
EURO 34,74
ALTIN 2.438,67

Yalan dünya…

Yalan dünya…

Bir dolu siyasi çözümleme yapılabilir,

Cemaat hükümet gerilimi, dış bağlantılı operasyon, derin devlet açıklaması yapılabilir ancak yaşananları tek bir cepheden görmek için neredeyse aklın tutulması gerekir.

Ve maalesef akıllar tutulmuş durumda. Yine olaylara herkes kendi penceresinden bakıyor.

Bir savcı çıktı, KCK operasyonu çerçevesinde MİT’in bütün üst düzeyini tutuklamaya kalktı.

Tutuklamaya kalktı çünkü, bugüne kadar Beşiktaş’taki adliye binasından içeri girenler, hele haklarında böyle bir suçlama varsa, tutuksuz yargılanmak üzere dışarı çıkmadılar.

Sonra devlet girdi devreye.

Yakalansın talimatı verilen üst düzey MİT’çiler için polise, yapmayın, görmezden gelin dedi.

Üzerine o savcıya görevden el çektirildi.

Bir de yasa hazırladı. MİT’çileri yargılanmaktan kurtarmak için.

Yanlış üzerine yanlış yapıldı, hala da yapılıyor.

Polislerce hazırlanan, savcının soruşturmasına esas teşkil eden fezlekeyi okudum. KCK içindeki Mit suçlamaları da var, Oslo ile ilgili iddialar da. Eğer Mit'çiler ifade verseydi Oslo da sorulacaktı onlara. Buna bir savcının hakkı olmamalı.

Ama bugüne kadar savcıya hiç kimse için, bazen Başbakan ve Cumhurbaşkanının itirazlarına rağmen, müdahale edilmedi, yargılama yeri tartışmalı isimler cezaevine konuldu, yetki tartışıldı ama son sözü Ağar Ceza Mahkemeleri söyledi.

Devte o günlerde yasa değişikliğini aklınla getirmedi.

Bugün, Başbakan ve Cumhurbaşkanın tanıdığı bir isim “özel yetkili ağır ceza” denilen sistemin mağduru görünüyor. Ve devletin zirvesindeki bu isimler bugün düğmeye basıyorlar ve kişiye özel düzenleme yapıyorlar, diğer yetki tartışmalarını görmeden, sistem aksıyorsa tümüne neşter atalım demeden.

KCK soruşturmasında,  Bülent Arınç’ın deyimi ile “aklın almayacağı” biçimde hareket eden savcılara önlem alınırken, önceki soruşturmalarda da benzer bir durum olabileceği hiç akıllara getirilmiyor mu?

Kişiye özel yasa çıkarmak, polise görseniz bile gözaltına almayın emri vermek, savcıya görevden el çektirtmek, duruma göre yetki kullanıldığını göstermiyor mu?

Ya da istenildiğinde yargıya müdahale edildiğini ortaya koymuyor mu?

Kanal D’de başlayan yeni bir dizi var.

İsmi “yalan dünya”

İstanbul’da, Cihangir’de yaşananları ve ilişkileri anlatıyor, bu ilişkilere mizah gözüyle bakıyor..

Ama “yalan dünya” sadece Cihangir ile sınırlı değil…

Yaşananlara bakınca çerçeveyi genişletmek geliyor insanın içinden...

İsteyen istediği olayda, “bir dakika” diyor ve sürece el koyuyor.

Duruma göre bağımsız yargıdan dem vuruyor.

Biz ise son yaşananların ardından artık tek bir şey bekliyoruz.

Hiçbir yetkilinin, şok bir yargı kararı sonrasında, yargı bağımsızdır dememesini.

O kadar…