BIST 9.916
DOLAR 32,44
EURO 34,74
ALTIN 2.438,67

TÜBİTAK raporu ne anlama geliyor?

TÜBİTAK’ın, ses kayıtlarına “montaj” dediği rapor tam anlamıyla felaket.“Devletin bir kurumu iktidar baskısıyla yalan rapor yazdı” diyerek geçiştiremeyiz. TÜBİTAK’ın böyle bir rapora alet olması akıl alır gibi değil.

TÜBİTAK’ın, ses kayıtlarına “montaj” dediği rapor tam anlamıyla felaket.

“Devletin bir kurumu iktidar baskısıyla yalan rapor yazdı” diyerek geçiştiremeyiz.

TÜBİTAK’ın böyle bir rapora alet olması akıl alır gibi değil.

Biliyorsunuz 17 Aralık sürecinde ortalığa bazı ses kayıtları saçıldı.

Başbakan Erdoğan’ın oğlu ile yaptığı konuşmalar ve Egemen Bağış’ın gazeteci Metehan Demir ile din üzerine yaptığı lakırdı… Yüzlerce kayıt.

Pazarlıklar, talimatlar, tezgah kurmalar… Suç niteliği taşıyan eylemlere işaret eden yığınla konuşma…

Bu ses kayıtları bir hayli tartışıldı. Erdoğan “Benim mahremimi, kriptolu telefonumdan çocuklarımla yaptığım konuşmalarımı bile dinlemişler” diyerek sızdırılan o konuşmaları bir bakıma doğruladı.

Egemen Bağış olayında ise gazeteci Metehan Demir "Çok üzgünüm” diyerek görevinden istifa etti.

Bu sızma olayının üzerinden tam 6 ay geçti. Bugüne kadar ne bir rapor, ne bir inceleme, ne bir itiraz var ortada.

TÜBİTAK geçtiğimiz hafta bir raporla “Ses kayıtlarının heceler birleştirilerek üretildiğini, yani montaj olduğunu” açıkladı.

Başbakanın yaptığı “Ailemi, beni bile dinlediler” beyanları ortada. Gazeteci Metehan Demir bir anlamda kabullenmiş ve  istifa etmiş.

Tüm bunlara rağmen bilimin sesi TÜBİTAK  “Yok bunlar doğru değil, hepsi montaj” diyor.

Üstelik, “TÜBİTAK’ı ‘paralel yapı’ ele geçirmiş, yalan ve haksız raporlar yazıyor” diyerek yeniden yapılandırdılar.

Yeni atananlar bu ülkede herkesin itibar ettiği bilim adamlarından seçilmiş olsaydı böyle bir rapor çıkar mıydı?

Hadi diyelim çıktı. Bu kadar değersiz, bu kadar komik olur muydu?

Hem “TÜBİTAK’ı yeniden yapılandırıyorum” de, hem de ilk raporda yeni gelenlerin bütün itibarını yerle bir et! Olacak iş mi?

Yukarıda da dediğim gibi bu konu “Devlet kurumlarından biri yalan bir rapor yazdı” deyip geçiştirilecek gibi değil.

Bir felaket tablosu var ortada.

Bu raporla Türkiye’de bilimin, bilim adamının haysiyeti büsbütün lekelendi.

Muhataplarının “Evet, var” dediği bir ses kaydına TÜBİTAK’ın yani bilim adamlarının “Yok o iş montaj” demesi utanılacak bir durumdur. 

Ne yazık ki makam için onurundan vazgeçen bilim adamlarının olduğu bir ülkede yaşıyoruz.

Nereyi tutsak, orası elimizde kalıyor.

Bir kişiyi kurtarmak için ülkedeki bütün kurumlar harcanıyor, değersizleştiriliyor.

Bu itibarsızlaştırılan kurumlara TÜBİTAK’ın, yani bilimin de dahil edilmesi gerçekten umut kırıcı.

Yargı, emniyet, iş dünyası, Anayasa Mahkemesi… en sonunda da TÜBİTAK.

Kurumlarımız bu kadar hoyratça ve kolayca itibarsızlaştırılıyor ve hiçbirimiz bir şey yapamıyoruz.

Sanki hepimiz bu ülkeyi gözden çıkarmış gibiyiz.

***

Bilimin iflas etmesi ne demek?

Türkiye’nin gerçeklerden koparılması demek.

Artık, 1 kilo, 1000 grama eşit olmayabilir.

1 metre, 100 cm olmayabilir.

Türk halkı, evrensel gerçeklerden uzaklaşmış, evrensel dili unutmuş, bir hayal dünyasında, deliliğe varan bir cehalet içinde yaşıyor artık.

Ne demiş oluyoruz? “Bizim bilime ihtiyacımız yok!” Bunu diyoruz işte.

Türkiye için daha kötü ne olabilir?

Evlatları ölünce umursamayan, hayata, insanlığa hürmet etmeyen, bilimin ahlakını, bilimsel değerleri zerre kadar umursamayan bir ülke nasıl gelişecek, nasıl yaşayacak?

İş ahlakı yok. Gazetecilik ahlakı yok. Siyasi ahlak yok. Hukuk yok… Şimdi de bilimin tüm değeri, anlamı, fonksiyonu… yerle bir oluyor.

Gözümüzün önünde.

Karanlık, zulüm dolu bir yer haline geliyor Türkiye.

Bu basit bir olay değil.

Hepimiz, bilime ve bilgiye ihanetin bedelini çok ağır ödeyeceğiz.

Bir ülkede yalan ve suç; bilimin üstünde, hukukun, inancın, ticaretin, gazeteciliğin üstünde yer alıyorsa, artık umutlu konuşamayız.

İki kere iki dört etmiyorsa, geleceğe umutla bakamayız.

Ne yazık ki, bir mahvoluşun eşiğindeyiz.

TÜBİTAK raporu, asıl bunu belgeliyor.

***

AK Partili gazetecilerin yazarların, bakanların, milletvekillerinin arasında bu ses kayıtlarının montaj olduğuna inanan tek bir kişi var mı Allah aşkına?

Peki gerçeği bildikleri halde o raporu niçin yayınladılar?

Amaçları, AK Parti seçmenini ikna etmek.

AK Parti’ye gönül verenlerin tüm bu saçmalıklara rağmen o rapora inanacağını düşünüyorlar.

Böyle yaparak esasında kendi seçmenlerine de hakaret ediyorlar.

“Biz bu türden insanlarız. Dayanağı olmayan, saçma, komik, gerçeklikten uzak rapor yayınlarız, siz de bunlara inanacak kadar akılsızsınız”  demiş oluyorlar.

“Düşünmüyorsunuz, araştırmıyorsunuz, ayrıntılara bakmıyorsunuz, sorgulamıyorsunuz. Bizim söylediğimizi doğru kabul edip inanıyorsunuz. İşte size rapor” diyerek koca bir topluluğu toplumun önünde küçük düşürüyorlar.

Dünyanın huzurunda kendi seçmenlerine aptal muamelesi yaptıklarının sanırım farkında değiller.

Ya da seçmenin itibarı AK Parti kadroları için pek de önemli değil. Bu raporu hazırlayanlar, AK Partililerin aklına, zekasına, kişiliğine hakaret ediyor.

AK Parti kendi seçmenine, sevenlerine bu gözle bakarsa başkaları nasıl bakar?

Seçmeninin zekasına, aklına saygı göstermezse, bunu başkasından bekleyebilir mi?

Gözlerini kırpmadan her şeyi, herkesi bir kalemde harcıyorlar. Yazık gerçekten çok yazık.

twitter.com/acikcenk