BIST 9.916
DOLAR 32,46
EURO 34,73
ALTIN 2.439,55

Şu hadistir, bu hadistir demek ne derece doğrudur?

Düzensiz, dengesiz, karaktersiz insanlar hariç, prensip sahibi bir insanın hayatını zorlaştıran ve İslami değer olarak ileri sürülen normların İslami bir prensip olup olmadığını iyi düşünmek lazımdır bence.

Malum İslam fıkıhının temeli Kur’an, Hadis, Kıyas ve İcmai ulemadır.

Kur’an bir numaralı ana kaynak. Kıyas sınırlı bir kaynak. İcma içtihatın kapısını açık bırakırken, hadis çeşitleri ve rivayet silsilesi itibariyle usulul hadis bilmeyenler nezdinde değerlendirmeyi zorlaştırıyor. Ayetlerin nüzul sebebi gibi, hadislerin de tezahür nedeni vardır.

Hadis diye dile getiren her ifade hadis olmayabiliyor.

Hadis rivayetiyle ilgili şu manada bir hadis oluğunu hatırlıyorum; “Kim ki söylemediğim bir ifadeyi bana isnad ederse kendini cehennemde kendisi için hazırlanan yerine hazırlasın.”

Cabanı Kürdi adında bir sahabe varmış, kendisine sormuşlar “Sen niye az hadis rivayet ediyorsun?” kendisi demiş ki “Peygamberin bu konudaki hadisinden korkuyorum ya yanlış rivayet etsem ne olur halim” diye.

Malum şu dört nedenle bazı hadisler uydurulmuştur.

1-Hz. Ali(ra) taraftarları onu yüceltmeye çalışmış,

2-Hz.Ali(ra) karşıtları onu kötülemek maksadıyla uydurmuş,

3-İslam düşmanları insanları İslam’dan soğutmak için akıl dışı ifadeleri hadis diye uydurmuşlar.

4-Sözüm ona bazı ibadetleri Müslümanlara hoş göstermek için mübalağa ile hadisleri abartılı hale getirmişlerdir.

Bundan dolayı bir ara çok hadis zikredilince Hz.Ömer(ra) hadislerle konuşmayı yasaklamış.

Bu sıkıntılı hal karşısında hadis alimleri Kütüb-i sitte adında bir eserde hadisleri bir araya getirmişler, yani bir hadis altı ravi tarafından kayda alınmışsa bu kitapta yer alınması uygun görülmüş.

Onun için Cübbeli Ahmed Hocanın ikide bir şu konuda hadis var,  bu konuda hadis var demesi ve her şeyi Muhammed aleyhisselatu vesselama yüklemesi,  pek doğru olmasa gerek. Müsaade et de Kur’an ışığında Müslüman az aklını kullansın olmaz mı?

Hem Müslüman’ı şu oyundan bu oyundan ediyorsunuz, bu Müslüman robot mudur? Eğlenmeye, şakalaşmaya, gülemeye hakkı yok mu?

Benim bildiğim satrançla oynamak mekruhtur, onun da sebebi zamanı boşa harcamaktan, öldürmekten kaynaklanıyor.

Lanet isnadı öyle kolay mı?

Zalime lanet getirilmiş,

Yalancıya getirilmiş,

Rüşvet alana, verene getirilmiş,

Fasıklara getirilmiş,

Kafirlere getirilmiş…

Bunlar öyle vasıflar ki insan; “ey vallah” diyebiliyor,

Şimdi iki kere düşünmek lazım bu kabahatleri işleyenler ile satranç oynayanların cezası eşit olabilir mi?

Bence İslam adına konuşan kimselerin daha dikkatli olmaları lazımdır. Eğer maazallah yanlış bir ifade kullanırsa hesap günü yükü ağır olabilir. Normal bireysel hata ayrıdır, din adına yanlış söylemek ayrıdır.

Hz. Peygamber’in, Kavli, Fiili, İkrari hadisleri var, ama Kur’an’da bile Nash diye bir usul vardır. Acaba bu kavram hadisler için de geçerli mi, değil mi?

Peygamberin yakın tarihteki yakın takipçisi olan Üstat Bediüzzaman kendisi için eski Said, yeni Said diyorsa daha iyi düşünmek lazımdır diye düşünüyorum.

Düzensiz, dengesiz, karaktersiz insanlar hariç, prensip sahibi bir insanın hayatını zorlaştıran ve İslami değer olarak ileri sürülen normların İslami bir prensip olup olmadığını iyi düşünmek lazımdır bence.

Bakalım yorumcu kardeşler buna ne bahaneler uyduracak?