Savarona’yı satmak ve atmak
Türkiye’nin her şeyi (parasal olarak değerini buldu mu) anında
müşterilerine satılıyor.
Fabrikalar, tarlalar, kombinalar, kurumlar, tesisler, barajlar
teker teker elden çıkartılıyor.
Çünkü dönem serbest piyasa ekonomisi dönemi…
Bu sistemin esası alıp satmaya dayanıyor.
Satış ruhu çok gelişmiş bu sistemde satılabilen “ürünler”
arasına insan bedenleri, organları hatta yaşamları bile
girebiliyor.
Çılgınca bir özgürlük âlemi…
Nazım Hikmet bu düzeni 1951’deki “Bir Hazin Hürriyet” şiirinde
şöyle anlatmıştı:
“Satarsın gözlerinin dikkatini ellerinin nurunu,
Bir lokma bile tatmadan yoğurursun
bütün nimetlerin hamurunu.
Büyük hürriyetinle çalışırsın el kapısında,
Ananı ağlatanı Karun etmek hürriyetiyle,
hürsün!”
SADECE PATRONLAR MI?
Bu konuya girme sebebi, yeni bir “satış krizi” ile yakından
ilgili…
İşadamı Kahraman Sadıkoğlu, Atatürk’ün Yatı olarak bilinen
Savarona’yı satışı çıkartmış. Talipler arasında Rus ve Arap
işadamları da bulunuyor.
Şimdi bir telaştır başladı:
-Ruslar ve Araplar alırsa, 70 milyonun ahı tutar!
Bu uyarı cümlesi TÜRSAB Bakanı Başaran Ulusoy’a ait…
Ulusoy, Savarona’nın müze olması gerektiğini de sözlerine
ekliyor.
Kaygılarına ve önerilerine şapka çıkartılabilir… Ama öncelikle
buraya nasıl geldiğimize bakmak gerekmez mi?
Savarona eskiden Deniz Kuvvetleri Komutanlığı’na ait bir
tekneydi. Deniz Harp Okulu’nun son sınıf öğrencileri mezuniyet
öncesi Savarona ile çeşitli limanları ziyaret, dostluk mesajları
iletirlerdi.
Devlet geleneği kök salmış pek çok ülkede böylesi okul
gemileri vardır. Savarona’dan eskileri de seferlerine devam
edebiliyorlar.
Hal böyleyken, Deniz Kuvvetleri Atatürk’ün yadigarını onun
aziz anısıyla birlikte hurdaya ayırdı!
Gemi sökülüp jilet olma aşamasında Kahraman Sadıkoğlu talip
oldu, gemiyi onardı. Ticari olarak işletti. Şimdi de satıyor!
O serbest piyasacı bir iş adamı… Kimse Sadıkoğlu’nu “niye
ticari davranıyorsun?” diye suçlayamaz.
Ama Deniz Kuvvetleri için ayrı durum söz konusu olabilir
mi?
Sadıkoğlu diyor ki:
-Gemiyi aldığım zaman içinden 4.5 ton fare temizledik!
Şimdi sormak gerekiyor:
-Atatürk’ün emanetine böyle mi sahip çıkılır?
İÇTENSİZLİK ÖRNEĞİ
Kara Harp Okulu’nda hala Atatürk’ün numarası okunduğunda
öğrenciler bir ağızdan haykırırlar:
-İçimizde!
İnandırıcı olabilmek için önce onun emanetlerine sahip
çıkılması gerekiyor.
Ondan sonra diğerleri için konuşulabilir.
Savarona olayı, yıllardan beri gözlerimizin önünde oynanan
içtensizliğin örneği olarak capcanlı duruyor.
-Lafta Atatürkçülük!
Bırakın manevi değerleri onun çok sevdiği bir yata bile sahip
çıkılamamış!
Gerisini ne konuşacağız ki?
Her şey ortada duruyor:
-Savarona’yı satmak ve bol keseden atmak!