BIST 10.277
DOLAR 32,34
EURO 34,81
ALTIN 2.393,53

Peygamber Allah’ın kulu ve resulüdür

Malumunuz şu anda bile dünyanın kahır ekseriyeti bir peygamberin efsanesiyle yaşamaya çalışıyor, getirdiği değer yargılarıyla teselli buluyor.

Genel olarak insanlarda dikkat çeken bir husus var.

Konuşmaya hevesli olma, başkasına direktif verme ve üstünlük taslama. Halbuki bunlar hem insanlık açısından hem de dinen makbul görülen şeyler değildir.

Malumunuz insanların yeryüzünde insanca yaşasınlar diye kimi seçkin kullarını Peygamber olarak seçmiş ve bu muhterem Nebiler vasıtasıyla insanlığı uyarmış, aydınlatmıştır. Malumunuz şu anda bile dünyanın kahır ekseriyeti bir peygamberin efsanesiyle yaşamaya çalışıyor, getirdiği değer yargılarıyla teselli buluyor.

Bir başka dinin mensubu nasıl yaşıyor o bizi enterese etmez; fakat bir müslümanın yaşantı tarzı diğer müslümanları yakından ilgilendiriyor çünkü İslam müslümanın şahsında tecelli ediyor. Bakın bakayım şu anda İslam’ı değerlendiren, İslam’ın özü olan Kur’an’a mı bakıyor yoksa İslam dünyasının şu andaki haline göre mi bir değerlendirmede bulunuyor?

Maalesef ikincisini tercih ediyorlar. Ondan dolayıdır ki bir kere daha düşünmemiz lazım, bir Müslüman olarak kendimize nasıl bir çeki düzen verelim diye..

Malum tüm peygamberlerde olduğu gibi Peygamberimiz'de de hem kulluk hem de elçilik vasfı varmış. Çünkü İslam’ın emirlerini öncelikle bir model olarak Peygamberimiz hayata geçirmiş, Hz.Aişe (r.a) Resu-ı Ekrem için “O yaşayan Kur’an’dı” ifadesini kullanmış.

Günümüz müslümanlarına bakıyoruz Peygamber'i model alarak islami değerleri yaşama geçirmeyi hedef almaları gerekirken, daha çok elçilik vazifesine sarılıyorlar.

Müslümanlar Peygamber'i bir hayatı örnek alsalardı, Peygamber'in lisani halini örnek almaları gerekirdi.

Peygamber(a.s), adaleti elden bırakmazdı,

Peygamber(a.s), ibadeti ihmal etmezdi,

Peygamber(a.s), Komşuluk hakkına hakkıyla riayet ederdi,

Peygamber(a.s), insanlara karşı gayet zarif davranırdı,

Peygamber sahabelerine değer verir, onlarla istişare etmeyi ihmal etmezdi,

Peygamber(a.s), tebliğinde “kavlı leyin” ile iletişim sağlardı,

Peygamber (a.s), iyi bir eş, iyi bir aile reisiydi.Ne demişti “En hayırlınız ailesiyle iyi geçinendir, bu konuda da en hayırlınız beni” demişti.

Peygamber (a.s)’in bu konulardaki hassasiyetini çok çarpıcı, dikkat çekici örneklerle izah etmek mümkündür, ama yazı uzar diye kaleme almadım.

Şimdi ibretle bakıyorum günümüz Müslümanları bu nadide Peygamberi vasıflara çok pasif sahip çıkıyor, boğazdan yukarı elçilik görevine sarılıyor ve daha çok konuşmayı tercih ediyor.

Acaba bu bir artı değer midir? Müslüman’ın hayatı açısından inanın İslami değerleri yaşama geçirmeden bir başkasına dikte etmek ayetin ifadesiyle “kebüre mekten” (büyük bir günah) olarak nitelendiriliyor.

Yazının başlığı “şehadet” cümlesinden alınmadır. Bir bütün olarak şehadet cümlesine baktığımız zaman, “Ben şehadet ederim ki Allah’tan başka ilah yoktur, Muhammed onun kulu ve resulüdür.” Bu ifadeye kalben inanmak farz, dil ile söylemek ise sünnettir.

Ne mutlu kalben sehadet edenlere, şahedetin atmosferinde yaşayanlara, Müslüman olarak yaşayıp Mümin olarak ölenlere…

Selam ve sevgilerimle