BIST 9.916
DOLAR 32,47
EURO 34,79
ALTIN 2.440,57

İstanbul'a su getiren Mimar Sinan susuz evde nasıl öldü?

İstanbul'a su getiren Mimar Sinan susuz evde nasıl öldü?

Kanuni Sultan Süleyman döneminde İstanbul'da su sorunu yaşanınca çözüm için Mimar Sinan görevlendirilir.

İstanbul'a su getiren Mimar Sinan susuz evde nasıl öldü?

İstanbul devamlı bir su problemi içerisindedir. Bu problemin çaresi asırlar önce Kanuni zamanında, Mimar Sinan’ın günlerinde konuşulmuş ve en büyük çare Sinan’la bulunmuştur. İstanbul’un o günkü nüfusu çoğalınca Kanuni Sultan Süleyman, Sinan’ı çağırır, der ki: “Mimarbaşı, halkımız su ihtiyacı içinde. Bir at yükü suya çok miktar akçe ödüyorlar. Acaba halkımızın bu su ihtiyacını karşılamak için birşeyler düşünmez misiniz?”

İstanbul'a su getiren Mimar Sinan susuz evde nasıl öldü?

Mimarbaşı der ki: “Sultanım siz müsaade buyurun, ben İstanbul’un çevresini bir dolaşayım, dışarıda mevcut sulan İstanbul’a getirmenin mümkün olup olmadığını bir inceleyeyim ve ondan sonra size bir cevap veririm.” Ve Sinan Ağa atına biner, yanına yardımcılarını da alır, Çekmece’den başlayarak kıyılan dolaşır, Beşiktaş’a kadar istanbul’un kıyılarında, dereleri, akan suları tespit eder. Bu suların önü örüldüğü, baraj yapıldığı takdirde nereye kadar yükselir, nereden nereye kemer yapılarak İstanbul’a getirilebilir, bunun günlerce hesabını yapar ve Kanuni’nin huzuruna çıkar. Sultan sorar:

İstanbul'a su getiren Mimar Sinan susuz evde nasıl öldü?

“Mimarbaşı, İstanbul’a su getirmek mümkün müdür?” Mimarbaşının cevabı: “Beli sultanım, mümkündür. Ancak çok ağır bir şartı var.” “Nedir o mimarbaşı?” “Sultanım, altın dolu keseleri uç uca dizmek şartıyla ancak İstanbul’a su gelebilir.” Kanuni’nin cevabı şu olur: “Mimarbaşı sen İstanbul’a su getirmenin mümkün olup olmadığını söyle. Eğer mümkünse ben keseleri uç uca değil, yan yana dizmeye razıyım.”

İstanbul'a su getiren Mimar Sinan susuz evde nasıl öldü?

Bunun üzerine Mimar Sinan kolları sıvar ve İstanbul’un dışındaki suları Kağıthane civarında belli yerlerde toplar, oradan da dere içlerine büyük geçitler yaparak İstanbul’a getirir ve şehrin belli meydanlarında umumi çeşmeler yaparak suyu akıtır. Bu çeşmelerin tamamı da kırkı bulur. Ve Kırk Çeşme suları akmaya başlar. O güne gelinceye kadar, musluk gibi bir adet olmadığı için sular boşa akıp gitmektedir. O gün çok pahalıya mal olan suyu artık bostanlara, yollara akıtmak istemiyorlar ve ilk defa İstanbul’da lüle dedikleri musluğu çeşmelere koyuyorlar. Su böylesine pahalıya geldiği ve kıymet kazanmaya başladığı için Kanuni bir ferman çıkanr, der ki: “İstanbul meydanlarındaki umumi çeşmeler halkın malıdır. Hiç kimse bu çeşmelerden gizlice yeraltından evine su alamayacaktır.”