İnsan-ı Kamil (1)
Kanaatim o ki bir mümin, aşağıda sıralanan düsturlara dikkat etmeli, ruh terbiyesini bu ölçüye göre şekillendirmelidir.
İnsanoğlu iki kere Allah’a borçludur.
Birincisi yüce Allah onu insan olarak yarattığı için. İkincisi yeryüzünde sahipsiz, rehbersiz bırakmayıp Peygamberleri aracılığıyla; hakka, doğruya kendisini yönlendirdiği için.
Bu manada tekamüle doğru yol alan bir insanın sahip olması
gereken bazı özellikleri, bu yolda emekleyen bir kardeşiniz olarak
sizinle paylaşmak istedim. Kanaatim o ki bir mümin, aşağıda
sıralanan düsturlara dikkat etmeli, ruh terbiyesini bu ölçüye göre
şekillendirmelidir.
İcmali İman (İmanın şartları)
İman elle tutulmaz, gözle görülmez. Ancak Allah katında en
makbul bir meziyettir. İnsanın niyetini şekillendirir,
davranışlarını kontrol eder. Bir kulun samimiyetini Rabb’ına sunar,
iman konusunda hiç kimse Allah’ı aldatamaz, çünkü O, sarraf
kulubudur (kalpleri yönetir).
Ayrıca hiçbir sevap, hiçbir davranış iman kadar insana destek
sağlayıp, enerji veremez. Çünkü iman, kul ile Allah arazında manevi
bir bağdır.
Yüce Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, hayır ve
şerrin gelişinden Allah’ın haberdar olduğuna ve ölümden sonra
insanların mahşere gönderilip ahiret hayatıyla varlığını devam
ettireceğine inanan bir insan, yeryüzünde öyle bir yaşar ki onu
ihya eder. Kıyamete dek Allah’ın salih bir kulu olarak ümmeti
Muhammed’in (s.a.v.) duasına mazhar olur.
Tafsili İman (Kur’an’a İman)
Asıl mesele Allah’ın kelamı Kur’an'a inanıp hal ve davranışlarında Kur’an'ı ölçü almaktır. Sevgili Peygamberimizin ifadesiyle "Allah insanın kılık kıyafetine ve sözlerine bakmaz, Kalbine ve davranışlarına bakar".
İşte bu davranışlarını kontrol altına almak için de bir ölçüt
lazım. Bir mümin için yegâne ölçüt Kur’an olmalıdır. Zaman zaman
gaflete düştüğü olsa da tövbe ve istiğfarla Kur’an dairesine tekrar
çekilmelidir.
Gayretli bir mümin, iyi bir bilgin olduğuna inandığım İslami yazar
Abdurrahman Dilipak’ın bir konferansına katılmıştım. Çok güzel
şeyler dile getirdi, ancak Kur’an için dile getirdiği bir ifade
çok manidardı, şöyle demişti:
"Ey müminler! Sizden bir istirhamım var, gelin yarından tezi yok Kur’an-ı Kerim’in bir mealini elimize alalım, okumaya başlayalım, bitirene dek her gün gücümüz nispetinde okuyalım. Bitirdiğimiz gün en az bir şahit de yanımıza çağırıp o günün tarihini de yazarak "okudum ve iman ettim" diyerek arka sayfasını imzalayalım ve imanımıza bağlı kalalım."
Dilipak’ın bu teklifi bana çok anlamlı gelmişti. Gerçekten
insanımızın birçoğu Kur’an'ın içeriğinden bihaberdir. Onun için
iman dedikleri meziyetleri davranışlarına pek yansımıyor. Bu
münasebetle tafsili iman, Kuranın içeriğinden haberdar olmak
anlamına geldiği kanaatini taşıyorum.
Adil Olmak
Bari Te’ala buyuruyor:
"Adil olunuz çünkü takvaya en yakın olan adalet duygusu ve adil davranmaktır".
İnsanlığa huzur veren, değer katan, düşünce ve düşünceyi ifade özgürlüğünü sağlayan tek kişilik bir ocağın dahi güven içinde yaşamını sürdürmeyi sağlayan, en önemli dayanak, ana kaynak adalettir.
Ne demiş Hz.Ömer: "Camiyi yık ama adaleti
yıkma".
Buna karşılık arazisinde camii yapılan Hristiyan, hem arazisini
camiiye vakıf etmiş, hem de iman etmiştir. Müslümanlar, Habeş Kralı
Necaşi’ye gönderilince Peygamber Efendimiz ne buyurmuştu?
"Oraya gidin oranın kralı adil bir hükümdardır, onun
himayesinde kimseye zulüm edilmez".
Onun içindir ki mahkeme duvarlarında "adalet mülkün temelidir" yazılıyor. Maalesef Kur’anı tanımayan bir mülkten de adalet oluşmadığı gibi zaman içinde bir ahtapot gibi mülkü kontrolüne alan menhus güçler oluşuyor. Mümin, İslam’ın adalet anlayışını elden bırakmayacak, hal ve davranışlarında Kur’ani bir tavır sergileyecek. Sergilemelidir.
Dürüst Olmak
Kur'an'ın ifadesiyle "Allah doğru olanlarla
beraberdir" ayrıca yalancılara lanet etmiştir. Biri
Peygamber Efendimize sormuş:
"Ya Resulallah, bir mümin korkak
olabilir mi?"
"Bir ihtimal" demiş,
"Cimri olabilir mi"
"Bir ihtimal",
"Peki yalan söyleyebilir mi"
"Asla söyleyemez"
Buyurmuş Peygamber Efendimiz.
Dürüst olmak, doğru olanı tasdik etmek, gerektiğinde doğru şahitlik
ederek adaletin tecelli etmesine vesile olmak, müminin başta gelen
özelliklerindendir. Zaten iman bizatihi doğru olanı tasdik
etmektir. Peygamber aleyhisselam buyuruyor
ki "Kurtuluş doğruluktadır velev ki nefsinizin
aleyhine de olsa".
O zaman bir müminin yalan söyleme gibi bir lüksü yoktur.
Merhamet Duygusunu Taşımak
Peygamberimizin ifadesidir: "Siz birbirinize merhamet
edin ki yüce Allah da size merhamet etsin."
Öyleyse birbirimize merhametle muamele edelim, etmemiz lazım,
çünkü biz cennetin varisliğine göz dikmişiz, yeryüzünde Allah’ın
halifeliğine soyunmuşuz. Hastaya, güçsüze, fakire, mazluma acımak,
onların yardımına koşmak, katkıda bulunmak gücümüz nispetinde
yanında olduğumuz hissini vermek vazifemizdir. Ancak bunu yaparken
merhamet duygularımızı yıpratmadan yapmak lazım, çünkü Allah o
mağdur gibi görünen kulunu herkesten daha iyi görüyor, onun o
halinin arkasında bizim göremediğimiz nice hikmetler var. Bir
hikmeti bizim ona göstereceğimiz ilgidir. Bu dünyada herkes bir
yönüyle imtihandadır
İbadet Etmek
Kur’an-ı Kerim’in ifadesiyle, "İnsan ve cin aleminin yaradılış gayesi yeryüzünde Allah’ı tanıyıp, O’na ibadet etmektir."
Yaratılışın asıl gayesi olduğuna göre her mümin ibadetle meşgul olmakla yükümlüdür. Tabi ibadetlerin başında Namaz gelir, Oruç onu takip eder, ayrıca her türlü ameli Saliha ibadet kavramı içinde yer alır, kısacası bilinçli bir müminin hayat tarzı ibadetin ta kendisidir. Her türlü hal ve davranışlarında Allah’ın rızasını aradığı için.
..............................devamı olacak inşaallah